Alec:
"ALEC LIGHTWOOD. NEREDESİN SEN SENİ KÜÇÜK SOLUCAN."
"Hey Iz, sakin ol." Dedim kapıda durup onu süzerken. "Üstündekiler yakışmış."
Kafama bir şaplak yemiştim.
"Kıyafetlerim ve ayakkabılarım nerede? Sabah dolabımda bu iğrenç kıyafetler ile uyandım."
"İğrenç deme, Magnus ile özenle seçtik bu şeyleri..."
"KIYAFETLERİM NEREDE ALEC. VE DE AYAKKABILARIM. VE DE KREDİ KARTLARIM."
"Magnus bir portal açıp onları çok çok uzaklara gönderdi, yani ben de nerede tam bilmiyorum ama bence bunlar da yakışmış kardeşim." Onun saçını karıştığımda elimi itmişti. "Heh bu arada makyaj malzemelerini de aldım, ve saç maşanı."
"SEN... SEN ŞEYTANSIN. SENİ..."
"ALEC ÇİZİM SETİM VE KIYAFETLERİM NEREDE?" Clary küçücük haliyle sinirli sinirli üstüme gelirken gülmemek için kendimi zor tuttum.
"Sakin ol kızıl hobit, sinirli halin beni güldürüyor."
"Nerede dedim Alec?"
"Magnus küçük bir portal ile onları çok çok uzaklara yolladı. Bu arada üstündekiler yakışmış."
Bu arada ikisinin de üstünde iğrenç kıyafetler vardı. Birbirlerine bakıp bu hallerine güldüler ama anında sinirle gözleri bana çevrildi.
"Bunun hesabını vereceksin seni küçük solucan." Dedi Izzy parmağını havada sallayarak.
"Benden ikiniz de özür dileyeceksiniz ve bir gün boyunca ne istersem yapacaksınız. Yoksa ikiniz de eşyalarınızı geri alamazsınız."
"Hayır."
"Asla."
"Siz bilirsiniz cadılar. Clary bu arada, aldığım tek şey çizimlerin ve kıyafetlerin değil." Bana anlamaz gözlerle baktığında gülmüştüm. "Günlüğünü de aldım. Ve eğer kabul etmezsen günlüğü okurum."
"Ne? Hayır ama bu bel altına giriyor artık!"
"Sen bana ruj sürmeye çalışırken bel altı olmuyordu değil mi fare? İki gününüz var, iki günün sonunda bütün hepsini imha ederim haberiniz olsun. İyi düşünün."
"Tamam kabul, iyi bir intikamdı ama şimdi bize eşyaları geri ver Alec."
"Izzy, ben versem bile Magnus vermez. Özellikle ona yaptıklarından sonra... hatta senin kıyafetlerini yok etme konusunda oldukça ısrarcı. Ama ben engel oldum, naparsın kardeşlik böyle bir şey. Şimdi, düşünmeniz için zamanınız var. Ben cevabınızı bekliyorum."
"Çocuklar bölüyorum ama bir ihbar geldi, bir barda şeytan..." Jace bir Clary'e bir de Izzy'e baktı ve kahkaha atmaya başladı. "Siz... siz ikiniz... benden daha yakışıklı olmuşsun Izzy." Daha da gülerken Izzy kolunda duran kırbacı çıkarınca Jace susmuştu. "Sadece şakaydı, sen her halinle güzelsin Izzy."
"Sen şu olayı anlat." Dedim hızlıca.
"Barda saldırı olmuş, gitmemiz lazım."
"Ben bu kıyafetler ile hiçbir yere gitmem. Siz gidin."
"Ahh benim tatlı çikolatam görevden mi kaçıyor? Buranın sorumlusu benim Izzy, o göreve gidilecek."
Izzy gözlerinden ateş çıkararak bizden uzaklaştığında Clary bana yalvaran gözlerle bakmaya başlamıştı.
"Jace, Alec'i ikna eder misin bana eşyalarımı geri vermesi için?" Bunu derken Jace'e kur yaparcasına yanaşında Jace anında havaya girmişti.