34. bölüm

1.1K 99 67
                                    

malecxmalec sana gelsin

Alec:

Gözlerime giren güneş ile zar zor uykumdan uyanmıştım.

Omzumda bir ağırlık vardı ve beynimde de bir ağırlık.

Yan tarafta duran stelime uzanacağım sıra omzumda birisinin yattığını fark ettim. Gözlerimi zorlukla açık tutup yatan kişiye baktığım zaman Magnus'u görmem dün geceyi hatırlamama neden olmuştu.

Dün onun üstüne çok gitmiştim ve şu an pişman olma yolunda emin adımlarla ilerliyordum.

Kolumu ondan kurtarmaya çalıştım ama sonra bunu yapmaktan vazgeçip stelime zorlukla uzandım.

İratze mührümü aktive edip başımın ağrısının geçmesini beklemeye başladım. O sırada Magnus omzumun üstünde hareketlendi.

"Günaydın." Dedim onu süzerek.

"Günaydın... Ben sen uyanmadan kalkar giderim diye düşünmüştüm ama sen benden önce uyanmışsın."

Kalkmak için hareketlendiğinde ona engel olmadım.

"Çıkarken kapıyı çekersin." Diyip ona arkamı dönmüştüm. Biliyorum belki bunu hak etmedi ama şu an mantıklı düşünecek bir konumda değildim.

"Böyle mi olacak yani?" Dedi biraz sinirli bir tonda. "Birbirimizden uzak kalarak mı geçireceğiz tüm zamanlarımızı?"

"O kutuyu görmek istemiyorum."

"Kaldırdım zaten Alec, bir daha istesen bile göremezsin."

"Senden bir şey isteyeceğim." Dedim ona dönerek.

"Eğer kutuyu yok etmemi filan isteyeceksen..."

"Hayır öyle değil, o kadar bencil birisi değilim."

"Söyle ne istediğini."

"Bana öyle bir şey söyle ki Magnus, ben o kutuya baktığını unutayım. Bir gün yaşlanıp sana yük olacağım gerçeğini de unutayım. Bir gün ölüp gideceğimi ve senin yoluna devam edeceğin gerçeğini de unutayım. Söyle işte bir şeyler ve beynimi yiyip bitiren o aptal düşünceleri çöpe atabileyim."

Yatakta yanıma çöküp oturdu ve kafasında bir şeyler toparlar gibi saçları ile oynadı.

"Bir insanın hayatı boyunca sahip olacağı en güzel aşkı bana yaşattın, geçmişi ve geleceği senin yüzünden bir çöp gibi görmeye başlıyorum. Sensiz şu zamana kadar ne yapmışım ben diyorum her sabah... ve ben... sen gittikten sonra içi boş bir şeye dönüşeceğim. Sen gittikten sonra bunun acısını her an her saniye yaşayacağım. Sensizlikle başa çıkıp yaşamaya çalışmak ne kadar zor olacak bilmiyorsun. Gideceğini düşünmek ne kadar zor bilmiyorsun. Kalbimin üstünde oluşan baskıyı, boğazıma oturan yumruyu bilmiyorsun. Ne zaman gözümü kapasam gözümün önüne senin geleceğini ve benim gözümü bile  kapatmaktan korkacağımı bilmiyorsun. Güzel, devam et tamam mı böyle. Bana daha fazla acı çektirmeye devam et. Zaten az olan zamanımızı da böyle çöpe at. SEN BANA GEÇMİŞİMDE YAŞANMIŞ ŞEYLER İÇİN KIZARKEN, GELECEKTE YAŞAYACAĞIM ŞEYLER İÇİN ENDİŞE EDERKEN, YAŞLANACAĞINI VE BANA YÜK OLACAĞINI DÜŞÜNÜRKEN BEN SENSİZ NE YAPACAĞIMI DÜŞÜNÜYORUM, SENİ KAYBETTİĞİM ZAMAN AKLIMI YİTİRMEMEK İÇİN NELER YAPMAM GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM. AMA SENİN NİYETİN AKLIMI ERKENDEN KAÇIRMAMI SAĞLAMAK SANIRIM."

Dolan gözlerini gizlemek için yataktan kalktı ve hızlıca kapıya yöneldi.

"Magnus..."

"Çöpe atabildin mi bari? Tatmin etti mi konuşmam? İleride sadece nefes alan boş bir beden olacağımı öğrenmen seni mutlu etti mi? En az senin kadar canımın yanacağını öğrenmek hoşuna gitti mi Alec? Ah gerçi sen; benim senden sonra hiçbir şey yokmuş gibi yoluma devam edeceğimi ve seni sadece bir anı olarak göreceğimi sanıyorsun. Sevgilini bu kadar iyi tanıman beni mutlu ediyor(!)"

Kapıyı hızlıca açıp sinirle dışarı çıktığında birkaç dakika boyunca öylece kapıyı izledim.

Diyecek hiçbir şeyim yoktu o anlık.

Bir an için kafamda Magnus'u kaybetsem ne yapardım düşüncesi canlandı ve başımı düşünmemek için salladım. Ama düşünceler kafamdan gitmiyordu.

Onun bunu her an her saniye yaşadığını bilmek kalbimin ağrımasına neden olmuştu resmen.

"Hey Magnus'u giderken gördüm ve çok kötü gözük..." diyerek odaya dalmıştı Clary. Sonrasında benim berbat halimi görüp sustu.

"İyi misin?"

"Sanmıyorum."

Yatakta yanıma gelip oturdu ve elimin üstüne elini koydu.

"Bak Alec, sorun ne bilmiyorum ama aşamayacağınız bir şey olduğunu sanmıyorum. Ya siz birbirinize aşık iki insansınız. Sen, her şeye rağmen onu seçtin ve o da her şeye rağmen seni seçti. Biriniz diğeri için bir an bile tereddüt etmeden kendini ateşe atabilir. Yapmayın, birbirinizi üzmek fayda etmeyecektir."

"O bana bir keresinde şey demişti eğer kaybedecek bir şeyin yoksa korkacak bir şeyin de yoktur. Bizim ikimizin korkacağı çok fazla şey var Clary."

"Hiçbir ilişki toz pembe değildir Alec, ilişkilerin siyahı da vardır, beyazı da... grisi de. Sevgi, aşk sadakat... bunlar beyazdır. Saf, güzel ve ilişkiyi ilişki yapan şeylerdir. Atışmalar, küçük kıskançlıklar da gridir. Biraz yıpratır ama olmazsa olmazıdır ilişkinin. Ayrılık, özlem, ölüm, kaybetme düşüncesi, yalan... bunlar da düz siyahtır. Kimse düşünmek istemez ama oradadır ve orada olacaktır. Düşünmek sadece ilişkinin beyazını kirletir Alec, düşünmek sadece sizi yıpratır. Siz... siz beyaza odaklanın, griyi yaşayın. İnan bana, siyahın bir önemi kalmayacaktır çünkü sevgi Alec... sevgi sizi ayakta tutan en önemli şeydir."

Parıldayan gözleri benden olumlu bir şeyler beklercesine üstümde geziniyordu.

"Ya da belki de... Magnus haklıdır. Belki de kaybedeceğimiz bir şey olmaması en iyisidir. Belki de... birbirimizden çok geç olmadan uzaklaşmamız gerekiyordur."

"Sen buna inanıyor musun Alec? Sen... Magnus'tan uzaklaşabileceğine inanıyor musun? Bu sence daha mı iyi gelecek ikinize?"

"Şu an bundan başka ne yapabilirim bilmiyorum."

"Mesela onunla konuşabilirsin, onu ne kadar sevdiğini ve bu olanların hiçbir önemi olmadığını çünkü insanların sevgiyle her şeyi aşabileceğini dile getirirsin."

Elini yüzüme atıp yüzümü okşadı yavaşça.

"Sen Alec Lightwood'sun. İnsanlara ilham veren, onlara kendi benliklerini yaşamaları için bir kapı açan kişisin. Herkese rağmen Magnus'u seçen. Şimdi bunları düşünerek hareket et ve gidip Magnus ile konuş. Korkularını açıkça söyle ama onunla ne kadar mutlu olduğunu da söyle. Söyle işte Alec; yoksa sonradan pişman olursun ve geri dönüşü olmaz."

"Teşekkür ederim Clary." Dediğimde bana yaklaşıp kollarını bana sardı.

"Zor birisini sevmek nasıl bir şey bilirim Alec."

"Jace kalın kafalıdır."

"Oldukça kalın kafalı."

...

:((( İkisi de kendilerince çok haklı ama bu bölüm en çok Clary haklı, yerim ben onu.

War Of Hearts (Malec)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin