Sabah yine erken uyandığımda bunun sebebi uzun zamandır çıkamadığım sabah koşusuydu. Bugün önemli bir gündü. Yaklaşık bir aydır katılamadığım birbirimizle tekvando da yarışacağımız gündü. Ve bugün kesinlikle bir derece yapmalıydım. Baekhyun'da bunun farkındaydı ki dün tüm gün dövüş sanatları çalışmıştık.
Güzel bir sabah koşusuyla zihnimi toplayacak sonrasında kahvaltı için yemekhaneye gidecektim.
Belki benimle gelmek ister diye Mi Ok'u da uyandırma girişiminde bulunmuştum ama o buna pek yanaşmamıştı. Bu yüzden koşuya tek gitmem gerekmişti. Saatin henüz altı buçuk olması da bunun ayrı bir sebebiydi tabi.
Koşu icin ormana gelene kadar kulaklığımla muzik dinlemiş, tempolu adımlarla vücudumu koşuya hazırlamıştım. Koşu alanına geldiğimde yaklaşık ilk iki tür gayet iyi gitmişti.
Uzun süredir koşmasamda yakın zamanda düzenli olarak koşmuş olmam bana artı olarak dönmüştü. Ciğerlerim açılmaya başlamıştı ve nefesimi ilk zamankine göre daha kontrolü tutuyordum. Bu işte profesyonelleşmeye başlamıştım.
Tabi bu üst üste attığım altıncı turdan sonra artık durmam gerektiğini söyleyen vücuduma kadardı. Altıncı turun sonunda yere yığılıp soluklanmaya başladım.
Kollarımı yattığım yerde iki yana açmış, ağaçların arasından gözüken gökyüzüne bakıyordum. Ki bu nefes kesen bir mavilikte ki gökyüzünün resmi değildi, kesinlikle kış ayında olduğumuzu yansıtan gri bir gökyüzüydü. Yakın zamanda yılbaşı geliyordu ve kar uzun zamandır beklenen bir olaydı.
Orada bir süre daha uzandım. Görüş alanıma giren, bana doğru uzatılmış bir çift eli görene kadar uzanmıştım.
Elin sahibine baktığımda bu günlerdir görmediğim Suho'ydu.
"Hey..Merhaba.." Uzattığı eli tutup ondan destek alarak kalkarken söylemiştim sözlerimi.
"Merhaba Soo Yun.."
"Nerelerdeydiniz..?" Hemen konuya girmem birazcık garip olabilirdi ama olsun. Kac gündür yoktu ve bu izin alarak yapılan birşey değildi. Yani resmi değildi. Bunu dün Lay ve Baekhyun konuşurken duymuştum.
"Işlerim vardı.." Suho rahatsız olduğunu belli eden bir şekilde elini ensesine atmıştı. Bu demek oluyordu ki bu konu hakkında konuşmamalıydım. Suho'yu artık az buçuk çözmüştüm. Ve şuan hislerinde olan burukluk ve üzüntü dikkat çekiyordu.
"Oh! Anladım.." Birlikte koşu yolunda geldiğimiz yere doğru yürümeye başladık. Suho oldukça yavaş ve küçük adımlar atarken bende ona uyum sağlıyordum.
"Bu saatte, neden buradasın..?" Evet bu merak edilebilecek bir konuydu. Suho günlerdir ortada yoktu ve sabahın yedisinde ormanda ki koşu yolunda ortaya çıkıyordu.
"Bilmiyorum. Koşmak iyi gelir diye düşündüm.."
"Oh! Kaç saattir buradasınız..?" Suho sol kolunda ki saate baktı.
"Bir buçuk saat kadar.."
"Ciddi misiniz..? Neden o kadar erken geldiniz..? Hava bile tam aydınlanmamıştı.."
"Karanlık bazen en iyi şeydir. Herşeyi örter ve gizler.."
Suho bu şekilde edebi bir cevapla gelince bir durmuştum. Evet henüz sabahın yedisiydi ve Suho daha önce onda hiç rastgelmediğim sözcükler kuruyordu. Bu kesinlikle birşeylerin olduğunu gösteriyordu.
"Saklayacak birşeyiniz mi var...?"
"Herkesin yok mudur..?"
Suho cevabıyla tekrar sessizliğe gömülürken bende onaylayacak şekilde mırıldanmak dışında hiç birşey yapmamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökkuşağı《 Baekhyun 》 Tamamlandı
FanficSoo Yun yine bütün arkadaslarindan daha hızlı bir şekilde yapbozunu tamamlarken yüzünde ki tebessüm yapbozunun onun gibi kücük elleri olan biri tarafindan bozulduğunda yerini somurtmaya bırakmıştı. "Yaa Baekhyun bunu yapmaman gerektiğini bilmiyor...