Gözlerimi açtığımda kulibe gibi bir yerdeydim. Her yer ahşapla kaplanmıştı ve bu ahşaplar oldukça eskiydi kimi yerleri çatlak kimi yerleri ise kırık döküktü ve içerisi oldukça karanlıktı pencereden giren az bir gün ışığı ile önümü zar zor seçebiliyordum. Bir sandalyeye bağlanmıştım boşuna debelenmemiştim çünkü ben bir James Bond olmadığıma göre çözemeyecektimde .Kanatlarımda bir sızı hissetmiştim ah doğruya kanadıma ok isabet etmişti , bir çırpıda kanatlarımı açmış ve gördüklerim karşısında şoka uğramıştım, bembeyaz olan kanatlarım yaranın olduğu bölümden aşağı kadar siyahlaşmış ve damarlarım oraya çıkmıştı. Sanırım başımın dönmesinde buyüzdendi bu zehirli bir oktu bunu daha önce Catheri!nin bana verdiği kitapta görmüştüm. Aklım hala bizimkilerdeydi acaba kaçabilmişler miydi ,iyilermiydi,beni düşünüyorlarmıydı ?Tabi birde o hıyar baklavalı yakışıklı kalpsiz herif Nam joo vardı ,mutlumuydu huzura ermişmiydi acaba ?
Ben bunları düşünürken biri orta yaşlarda kısa bir bayanla yaşlı olmasına karşı çok karizmatik bir adam içeri girdi. Kadın olan bana yaklaşarak çenemi tuttu ve sertçe çevirdi bakalım o olmazsa birşey yapamayacağımız o güçlü kız nerede , sen görüyormusun Andrew ? İsmini az önce öğrendim yaşlı adam Andrew bana sert bir tokat darbesi atmıştı afallamıştım. Sesimin titrememesini dileyerek benden ne istiyorsunuz dedim. ''Basit,canını'' dedi sağıma duran kadın. Kahkaha atarak konuşmaya devam ettim ah canım biliyorsunki beni Morgana'dan başkası öldüremez, dediğime pişman olmuştum çünkü Andrew o yüzden seni sonsuz acılı bir hapise tıkacağım seni lanet ucube dedi bana tiksinir bakışlarla bakarak. Ya ben hiç birsey yapmamışken herkesin bana olan bu nefreti neydi belkide kötü olmam gerekiyordu öyle olsundu bende ona göre oynayacakım. Otuz iki dış sırıtarak başka Siyah gül olduğunu sanmıyorum dedim. ''haklısın belkide yoktur ama üzülme onun yerine senin güzel safkan melez arkadaşların var '' dedi. Bağırarak lanet olsun onlara dokunmayın yemin ederim sizi öldürürüm ve o çok korktuğunuz ucube morganayıda durdurmam ölecek dahi olsam yaparım bunu yemin ederim. Kadın kanadımın yara olan kısmını eliyle sıkarken bağırmamaya çalışıyordum gülerek devam etti aaa öylemi sen bilirsin getir onu dedi arkadakı heryeri siyahla kapatılmış sadece gözleri gözüken adama dönerek. Nam joo'yu gördüğümde şok olmuştum ne yani yakalanmışmıydı kadın gülerek konuşmaya devam etti bu canın arkadaşın seni baya bi sattı sanırım, ama üzülme ona da dersini vereceğim dedi bıçağı eline alarak. Nam Joo sorar gözlerle biz böyle anlaşmamıştık dedi bağırarak. Evet öyle anlaşmamıştık ama bu anlaşmayı yerine getireceğim anlamına gelmez hem arkadaşını satan bizi neden satmasınki dedi ellerini joo'nun üstünde gezdirirken. Bırak onu ne istersen yapacağım dedim son bir çare evet tam bir salaktım ama bilmiyorum ben onun gibi değildim ölümüne göz yumamazdım. ''Hayır'' dedi nam Joo . kadın güzel diye ekledi arkadaki adama el işareti yaptı ve Nam joo'yu yaka paça dışarı götürüyordu normalde bunu yapması imkansızdı ama ona ilaç verdikleri belliydi çünkü zor ayakta duruyordu. Kadın bizim emrimizde ömür boyu çalışacaksın ve buna kan bağı yemini edeceksin şayetki bozarsan ömür boyu donar kalırsın eğer uyarsan ozaman belki küçük arkadaşlarına eziyet etmekten vazgeçerim dedi. Ömür boyumu demişti o üstelik belki demişti ben bu çok ağırdı ben bunu yapabilirmiydim bilmiyordum. Dişlerimi sıkarak hayır anlamında başımı salladım Andrewse sinirle öldür onu dedi adama elinde iğneyle Nam joo'yu kollunda tutuyordu. Hayır dedim bağırarak lanet olsun tamam yapıcam ömür boyu diye sordu Andrew evet lanet olasıca ömür boyu ama onların iyi olacağınıda maddede yazacaz emin olmadan hiçbirşey yapmayacağım şimdi bırakın ona gitsin dedim ağlayarak. Artık tutamıyordum gözyaşlarımı ve Joo'ya bakmıyordum bile onu kurtarıyordum ama insan olduğum içindi onu affetmeyecektim. Çık işareti yaptı kadın ve devam etti güzel gece On ikide anlaşma imzalanacak dedi ve kapıyı çekti gittiler. Düşünüyordum daha bir ay öncesine kadar derdimin menajerlik olduğu zamanları hayallerimi ama bunlar çok ağırdı . Yani ben babamı kaybetmiştim annemi kaybetmiştim her zaman yalnızdım ben insanların arasında kendimi kaybediyordum. O kadar yalnızdım ki akşamları yatağıma yattığımda kalbimdeki koca bir boşlukla uyuyamıyordum. Sonra buraya geldim bizimkilerle tanıştım ben ilk defa yalnız hissetmemiştim ve şimdi onlardanda kazık yiyordum bu tanrının benle dalga geçiş yönetemimiydi bilmiyordum ama artık takaatim kalmamıştı. Kendime daha fazla acı cektirmemek için uykuya teslim oldum .
Min hoo'nun gözünden;
Nefes nefese kalmıştım arkama baktığımda bizimkiler bana doğru koşuyordu ama ne nej vardı ortalıkta nede Nam joo. Önce başka yöne kaçmışlardır diye düşündüm ve bizimkilerle doğruca eve koştuk. Vampir hızımızla çok sürmemişti,hemen kapıda bizi telaşla bekleyen Catherine ve David'e döndüm haberleri vardı bunun Catherin'in elindeki küreden anlayabiliyordum çünkü Nej 'in yakalanışını gösteriyordu ,sonra birden görüntü gitti ve Catherine bize dönerek büyü yaptılar artık bir etkisi olmaz dedi donuk gözlerle. David'e bakıyordum ve hiçbirşey demiyordu. Bir şeyler yapmalıydık bizimkilerle plan yapmaya başlamıştık onu oradan kurtaracaktık saatler geçmişti ve biz hala kapıdan onca askeri nasıl geçiceğimizi düşünüyorduk.Herkesin üzgün olduğu o kadar belliydi ki sonunda Park hyung David'e dönerek Nam joo nerede dedi ? Herkes kafasını hayır anlamında sallamıştı ondan haber yoktu ve aynı şekilde onada büyü yapılmıştı nerede olduğunu belirleyemiyorduk buda demek oluyordu ki oda yakalanmıştı. Ahn jae ağlıyordu onu yıllardır ağlarken görmemiştim ve o anda aklıma bir fikir geldi . Bu ev eski orduya ait topraklar üzerinde yapılmıştı bir tünel olabilirdi hemde doğrudan eve bağlanan hemen bizimkilere durumu açıkladım ve Lee jongta haritadan yolu bulmuştu gerçektende bir yol vardı kanalizasyon doğrudan orya çıkıyordu ama burası kullanılmıyordu çünkü onu ordu kaçış planı için kullanmışı. Herkes yanına silah almış yola koyulmuştuk. Catherinin yanına kim olduğunu bilmediğim iki büyücüde vardı.. David'De eski dostlarından birkaçından silah mühimmatı almış ve birkaç kişide yanına almışlardı, onlar biz onları kurtatırken koridoru tutatacak bizi koruacaklardı. Büyücülerde diğer büyücülerle savaşacaktı burda bir görevde lee Jong!a kalıyordu onun zehirli okla vurulduğunu biliyorduk ve bunu tersine çevirebilcek tek şey onu vuran oku bulup kırmaktı. Catherine onu anlaşmaya zorlayacaklarını biliyordu bu yüzden saat oniki olmadan onu kurtarmak zorundaydık. Tünelin bukunduğu yola girmiş ve doğruca ünele inmiştik burası çok karanlıktı vede örümcek ağlarıyla kaplı değildi bu biraz şüpheliydi buda burayı kullandıklarını gösteriyordu oyüzden temkinli gidiyorduk baya bir ilerledikten sonra bir ses duyduk birileri vardı solda üç adam ve sağdada üç kişi vardı. Bizimkiler ani bir atikle kellerini uçurmuştu ve bende arkada gizlenen kadını almıştım. Sonra bir vampir önümüzden son hızla koşarak geçtihaber vermek için o haber veremeden yetişmemiz lazımdı. Deli gibi koşuyor önümüzdeki adamları tek hamlede yere seriyorduk ama sayıları fazla değildi burayı kullanabilecek olmamızı tahmin edememişlerdi.
Gözlerimi ani çalan sirenle açmıştım. Anons yapılıyordu düşman hatta düşman hatta herkes yerlerini alıyor ellerinde silahla dışarı çıkıyorlardı. Sonra o Kadınla Andrew odaya girdi saatin on iki olmasına on dakika kalmıştı zaman geçiyor ve silah sesleri duyuluyordu içimde burukluk ve bir sevinç vardı. Yanımda duranların gergin olduğu her hallerinden belliydi ve oniki olmasına beş dakika vardı bizimkileri kapıda görmemle bağırmam bir oldu. Önlerindeki askerleri tek tek yere seriyorlar ve Catherin'le arkasındaki büyücüler arkadaki askerler giremesin diye sihirden duvar örüyorlardı karşı tarafın büyücüleri ise o duvarı ittiriyor ve bize doğru ulaşıyorladı. Andrew saat çaldığında kolumu kesti ve bas şu lanet imzaya diyerek kolumu oraya doğru ittriyordu daha fazla dayanmayacaktım ve Park hyung adamı ısırmış yere sermişti ordan kurtularak son hız kaçıyorduk Nam joo dedim onlara dönerek biliyoruz dedi park hyung. O arada gözüm lee Jong' u arıyordu yoksa gelmemişmiydi lee jong nerde dedim min ho uzun mesele anlatırım şurdan bir kurtulalım da dedi. Aşağı odaya indiğimizde tek bakmadığımız kapı en sağdakiydi ve oradada Nam joo vardı zehirden dolayı büyü yapamıyordum ama onlar zaten halletmişti allahtan bunlar sadece cadıların askerleriydi kurtadamlar vampirler burada olsaydı işimiz bitmişti. Nam joo sendeleyerek min hodan destek alarak yürüyordu ve sonra tünele girdik. Son hız kaçıyorduk ve sonra arkadakı ormanda buluşma noktası olan yerde beklemye bailadık lee jong gelmiyordu endişelenmeye başlamıştık o arada bana neden gelmediğini ne almaya gittiğini anlatmışlardı o oka ihtiyacım vardı yoksa büyülerim geri gelemeyecekti ve canım çok acıyordu. Sonunda lee jongu görüğümüzde hepimiz rahatlamış ve gülüyorduk ama o gülmüyordu. Gelir gelmez üzgünüm dedi ben üzgünüm o önümdeydi ama alamadım bir büyüyle korunuyordu. Lanet olsun dedi David catherine tahmin etmeliydim benim hatam ded hepsi bağırısıp çağırıyordu. Kanadım inanılmaz acıyor zehirde gitgide yayılıyor nefes almamı engelliyordu ve sonra son bir sesle bağırdım durun dedim sadece şimdilik gidelim eve , evimize.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melezlerin Arasındaki Melek
FantasíaŞeffaftan gelen ışığa gömülecek, karanlıktan gelen siyaha bürünücek, biz kardeşler ise ölümle bir olup ölümü dirilteceğiz . Biz ışıkla doğduk, karanlıkta büyüyeceğiz . Geceyi aydınlatan ışığımız , ışığı boğan karanlığımız olacak. Siyah beyaza ,beyaz...