Hatırlatma: Park Hyung gerçektende haklıydı ikimizede eziyet ediyordum ve Evanda böylre olsun istemezdi biliyordum. Sanırım fazla gaza gelmiştim üstüme bir tshort ve tayt geçirerek aşağı indim onun elini tutucak ve hiç bırakmyacaktım.
Doğruca aşağı indim inerken gözüm holdaki aynaya takılınca cidden mi diye bir gülüş attım çünkü şuan tipim tam anlamıyla bok gibiydi. Göz altlarımdaki mor halkalar belirginleşmiş , cildim kızarmış ve saçlarım ahh nasıl tarif edeceğim bilmiyorum ama umrumda değildi gidip ona sarılmak istiyordum.
Odası holun son kısmında yer alıyordu adımlarımı parmak ucunda ağırca atıyordum çünkü şuan karşıma birinin çıkmasını istemiyordum. Holun soğuk mermerleri arasında ayaklarım dans ederken kalbimin çalkantı sesiyle heycanım dahada artıyordu. Kapının önüne yaklaştığımda inilti sesi gibi bir ses duydum ona saldırıyor olmalılardı odaya tereddüt etmeden daldım. Gördüklerim karşısında öylece dona kaldım çünkü benim sevmeye kıyamadığım adam bu yelloz sekreterle yatıyordu!! Hiçbirşey söylemeden ağzıma gelenlerin hepsini içime atarak sustum . Koşarak odama çıktım ve kapıyı kapatıp kitledim.
Hani ben ona hayatında ilk defa aşk duygusunu yaşatmıştım, hani onun kalbini sadece ben böylesine attırıyordum ,Yalan mıydı ? Yalandı bu koskoca bir yalandı çünkü seven insan başkasının tenine dokunmazdı. Canım o kadar yanıyordu ki ne ağlayabiliyordum nede bağırabiliyordum. Gözümden yaş bile akmıyordu çünkü o kadar acıyorduki kalbim nefes almakta zorlanıyor şuan odanın içinde oksijen bulunduğuna dair şüpheleniyordum. Parçalar halinde bulunan kalbim son bir darbeyi almış ve atmayı durdurmuş gibiydi nefes alıyor ama yaşamıyor gibi .Ben yıllar sonra kendime ilk defa birini başkasına açmış güvenmişken bunu bana nasıl yapabilmişti? Ya ben ben gerçekten yanlız yaşamaktan bıkmız olmazmıyım başkasını istiyemezmiyim buna hakkım yok mu peki neden Tanrım söyle ? Neden? Herkesi aldın benden annemi,babamı hayatımı şimdide sevdiğim adamı .
Başım dönüyor aklımdaki düşünceler birtürlü sonlanmıyor yenisi ekleniyordu bu iç acıtan sorulara.
Onun gelmesini bir açıklama yapmasını bekliyordum, lanet olası bir yalan bile olsa birşey demesini istiyordum . Gelmiyordu ama tabi neden gelicektiki ne diyecekti ne demeye dili varıcaktı. Doğruca yatağa gittim ne uyuyabiliyor nede nefes alabiliyordum sadece tavanı izliyordum boş boş. Kaç saat geçmişti onu bile bilmiyordum düşüncelerim de dahil bütün vücudum buz kesmişti. İşte Tanrı gene bana küçük şakasını yapmıştı. Sonun da saatlerce ağlamanın verdiği rahatlıkla gözlerimi kapatmış derin bir uykuya çekilmiştim.
Gözlerimi açtığımda sabahın ilk ışıkları penceremden giriyor odamı aydınlatıyordu. Zar zor kalkarak perdeyi kapattım ve yatağıma geri atladım. Düşünüyordum ona kızgın değildim artık yada canım yanmıyordu sadece kırılmıştım hemde çok birleştirilemeyecek kadar ama nasıl her sabah güneş doğuyor birşey olmamış gibi davranıyorsa bende öyle yapacaktım. Üstüme Park hyung'un bana hediye ettiği kırmızı sabahlığı giydim ve ağlamaktan şişmiş gözlerimin altına biraz da kapata bilmek için fondoten sürdüm. Sabahlığıma uyan kırmızı bir rujuda sürdükten sonra iç çekerek odadan çıktım.
Çıkar çıkmaz Nam jooy'yla karşılaşmama şaşırmıyordum bile artık herşey üstüste oluyordu zaten. Onu görünce içimde yatan tüm kızgınlık acı yüzeye çıkmıştı ama güçlü dumrua çalışarak ona hafif bir tebessüm ettim ve asağı doğru yöneldim . Güçlü elleri beni kolumdan tutunca taviz vermeyerek çektim ve ne var dedim . " Nej, dinle lütfen açıklayabilirim cidden ben.." derken sus dedim nefesimi dışarı vererek dinlemek istemiyorum. Arkamdan seslensede umursamadan aşağı indim . Min ho'nun kendi için pişirdiği yumurtayı çalarak soymama koyuldum . Min ho göz devirerek " jakaralı mısın kızım ? " dedi sırıtarak ve ardından bizimkiler kahkahaya boğuldu.
{nej{ Heyy ne oldu anlamadım ? jakartalı ne demek ki ?
{Park} ahahah Tanrım! En son ne zaman böyle güldüğümü hatırlamıyorum. Geçen sene Endonezya ' nın başkenti olan jakartaya konser vermek için gitmiştik. Otele yerleştik ve bavullarımızı taşımasını rica ettik görevliye adam bir anda para ver dedi bizde önce anlamadık ek ücrete dahil sandık verdik. Konserden bir gün önce gelmiştik ve biraz gezmek istiyorduk o yüzden dışarı çıktık. Oranın ünlü bir restorantı olduğunu duyduk ama nerde olduğunu bilmiyorduk o yüzden yoldan geçen birine sorduk ve oda para ver dedi.
{lee jong} Neyse dedik başka birine soralım kime sorduysak para istediler bizde önce ünlü olduğumu biliyorlarda ondan diye düşündük ve oturduğumuz yere menajerlerimizde gelmişti. Onlardq bize ilginç ilginç bizim yaşadığımız olaylar gibi olaylar anlatıyordu. Hepimiz kahkahayı basmıştık. Böyle doşandırıcı bir millet olama.
{Min ho} Yanisiii beleşciler işte senin gibi Nej hanım.
Kahkakar atarken tam benlikmiş ya dedim . En büyük hayalim artık bir jakartalıyı dolandırmak ee ne zaman gidiyoruz ?
{ cley} istediğin zaman gidebiliriz sen ve ben ancak tabii
Ahn jae bahçeden koşarak eve girdiğinde hepimiz ona bakıyorduk nefes nefese hiçbiryere gidemiyoruz ama birilerinin geldiği kesin dedi. Hepimiz kurtadamlar deyince Ahn jae kafasını sallayarak bilmiyorum bu başka birşey dedi. Nee dedim Ahn jae göz devirerek yahu bu kadar soru sorcağınıza şu lanet bahçeye çıkmaya ne dersiniz dedi.
Hepimiz koşar adımlarla bahçeye çıktık ve gördüklerim karşısında içim korkuyla dolmuştu. Bulutlar belli bir alanda toplanıyor ve adeta şimşekler gökü gürletiyordu. Hepsi son hızda dönüyor ve gökte girdap gibi bir cisim oluşturuyordu. En son kopan herkesin korkmasına neden olan şimşek ile beraber hava tamamen kararmıştı gece gibiydi ama bu gündüzdü. Boş boş birbirimize bakarken Cley bağırdı;
"Yer gök birbirne karışıcak, gündüzce gece olucak geceyse yıldızlar yok olacak ve edebi karanlık yeryüzüne inecek. Bulutlar onun gelişini çoşkuyla kutlayacak ve bulutlardan ilk kan yağdığında Morgana uyanacak. Onu siyah güle hapsedenlerin evrenlerini siyaha boyayacak."
Hepimiz birbirimize baktık işte oluyordu Morgana geliyordu...
Arkadaşlar uzun zamandır bölüm yazmıyordum bir türlü yazasım gelmiyordu ve bam geri döndüem. Finali çok güzel kurguladım tek istedğim lütfen okurken yorum yapın yorumlarınız beni teşvik ediyor... Hepinizi seviyorum teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melezlerin Arasındaki Melek
FantasyŞeffaftan gelen ışığa gömülecek, karanlıktan gelen siyaha bürünücek, biz kardeşler ise ölümle bir olup ölümü dirilteceğiz . Biz ışıkla doğduk, karanlıkta büyüyeceğiz . Geceyi aydınlatan ışığımız , ışığı boğan karanlığımız olacak. Siyah beyaza ,beyaz...