Okul tekrar başladığında gitmek için kendimi zorlamam gerekmişti.
Korku her yanımızı ele geçirmişti. Tek amacım sadece bir günlüğüne de olsa Gray sama ile geçirmekti.
Ne kadar ölmeyeceğine dair inancım tam olsa da korkum buna engeldi. Biliyordum çünkü; şimdi olmasa bile ölümün hepimize yakın olduğunu...
Elinde sonunda ölecektik. Liste olsa da olmasa da ama daha önce bunun ciddiyetini kavrayamamış, her şeyi sonraya atmıştık. Nereden bilebilirdik ki sonramızın olmayacağını?
Okuldan içeriye girecekken kapının orada durmuş sigara içen Gray samayı görmemle duraksadım. Sigara içmezdi ki... Ne zaman başlamıştı?
Hızla yanına gidip çatık kaşlarla yüzüne baktım.
"Gray sama sigara zararlı!" diye çıkıştım. Omuz silkti.
"Ne önemi var ki? Öleceğiz nasılsa." dedi umursamaz bir şekilde.
Hayatımda ilk kez Gray samaya tokat atmak gelmişti içimden ama kendimi frenlemeyi başardım.
"Öleceğiz diye her şeyi yapmamız anlamına gelmez." dedim. Gözlerini gözlerime kilitledi. Donuk bakışları karşısında affalasamda bir şey diyemedim.
"Sen her şeyi yapmaz mıydın? En azından benim için?" diye sordu.
Soru ile ne kast ettiğini çözemesemde içimden geldiği gibi yanıtladım.
"Juvia, Gray sama için her şeyi yapar." dedim. Gülümseyip elindeki yarısı duran sigarayı yere atıp elimi tuttu.
Elimi tutması karşısında kızarırken konuştu.
"O zaman bugün benimlesin." dedi ve sırıttı.
Elimden çekip beni okulun tam tersi yönüne doğru götürünce şaşırsam da sesimi çıkarmadım.
İstediğim olmuştu işte... Sadece bir gün dahi olsa Gray sama ile geçirmek. Bu benim için her şeydi.
Okulu asmak, ders dinleyememek ya da anneme mesaj gitmesi umrumda değildi şuanlık.
Benim için hayatım kadar değerli olan tek kişiyle birlikte olma fırsatıydı! Bunu kaçıramazdım.
Gray sama hala elimi bırakmazken yanında yürüyordum.
Biraz sessizce ilerledikten sonra bir restorantın önünde durdu.
"Aç mısın? İlk önce bir şeyler yiyelim." dedi. Başımla onaylayıp Gray sama ile beraber restoranta girdik.
Üst kata çıkıp cama yakın bir masaya oturunca üstümdeki montu çıkartıp sandalyeme astım. Çantamı yanımdaki sandalyeye koyarken Gray dama karşıma oturmuştu.
"Juvia bugün ne yapacağımızı merak ediyor?" diye sordum. Gray sama önünde ki menüyü incelerken bana bakmadan yanıtladı.
"Son günlerimi değerlendirmek istiyorum. Bir günümü de sana ayırmak istedim ama gitmek istiyorsan gideriz?" dedi sonunda kaşlarını kaldırıp bana bakarken. Hızla ellerimi hayır anlamında sallayıp konuştum.
"Juvia gitmek istemiyor!" dedim. Gülümseyip menüyü bana uzattı. Menüyü elime alırken tekrar konuştum.
"Ama Gray sama ölmeyecek." dedim kendimden emin bir şekilde.
Bunun karşısında sadece sessizce durup beni incelemişti.
Yemek boyunca da pek konuşmamış sadece bana bakmıştı.
Bu beni utandırdığı kadar mutlu da ediyordu. Benden hoşlanmadığını düşündüğüm Gray samanın bana bu şekilde yakın olmak istemesi hoşuma gidiyordu.
Sadece bir gün dahi olsa bana ayırmış olması gururumu okşuyordu.
Yemekten sonra şehirde gezi için parka gittik. Koşu yolunun yanından yürürken Gray sama bana dondurma almıştı. Vanilyalı dondurmayı yiyemeden erimiş ve ayakkabımın üzerine dökülmüştü. Bunun karşısında Gray sama gülerken ben sadece dondurmaya acımıştım.
Hava kararmaya başlarken tokyo kulesinin yanına gelmiştik. Okul çoktan bitmişti ve biz sabahtan beri yürüdüğümüz için yorgunduk.
"Çıkalım mı?" diye sorup tokya kulesini gösterince hızla onayladım.
Hep gelmek istemiştim ama bir türlü gelenemiştim.
Eyfel kulesinin çakması dense de tokyo kulesine hep hayrandım ben. Asansörle yukarı çıkarken heyecandan ne yapacağımı bilemiyordum.
En sevdiğim yere, en sevdiğim kişi ile gelmiştim. Bu benim için harika bir haberdi.
Sanki bugün tüm dualarımın gerçekleştiği bir gündü.
Tün dileklerin aynı anda tutmuştu sanki.
Kulenin en tepesine çıkınca hayret nidası attım.
Gece manzarası altında serili tokyo şehrine gözlerimi gezdirdim.
"Juvia buradan evini görebiliyor!" diye bağırıp parmakla evimi gösterdim.
Nokta şeklinde görünüyor olsada görünüyordu işte! Daha sonra parmağımı Gray samanın evine doğrulttum.
"Gray samanın da evi görünüyor." diye sevinç çığlığı attım.
Gray sama gelip parmağımı tutup aşağıya indirince ona baktım. Gülümseyip bana bakıyordu.
"Ev adresimi de biliyorsun demek." dedi. Yakalandığımı anlayınca irkilip gözlerimi kaçırdım.bir bahane aracakken Gray sama konuştu.
"Beni gerçekten seviyorsun değil mi Juvia?" diye sordu. Kaşlarımı çattım. Bu soruyu hiç beklemiyordum..
"Evet." dedim hiç tereddüt etmeden. İç çekip ellerini cebine soktu.
"Keşke duygularına cevap verecek kadar uzun sürem olsaydı... Keşke duygularına önceden inansaydım." dedi burukça.
Uzanıp kolunu tuttum.
"Hep yeterli zaman vardır " dedim kendimden emin bur şekilde.
Başını sallayıp bana bakarken gözüm dudaklarına kaydı. Belki o an son bir sey diledim ve o sırada yıldız kaydı...
Yoksa Gray samanın beni öpmesi için gerçerli bir bahane yoktu.
Dudaklarımızı buluşturunca asla bitmeyen heyecanım içimde havai fişekler patlatarak zirveye çıkıyordu.
Kan tüm vücudumda dolanırken hissedebiliyordum. Kalbimi, ritmini, kan akışını, sessizliği ve sadece Grayi...
Dili dudaklarımın arasından içeriye girerken elimi kaldırıp sakalsız yüzüne sürdüm. Her zaman arzuladığım şeyleri bir günde yapmıştım..
Dudaklarımızı ayırınca konuştu.
"Bugün için teşekkürler." dedi. Hayır, hayır... Yanlış oldu. Bugün için ben teşekkür etmeliydim. Tüm isteklerimi karşıladığı için... Mutlu olmamı sağladığı için... Bana karşı dürüst olduğu için.
"Gray sama benim için yaşayın." dedim. Sorum karşısında affallasa da hemen toparlanıp yüzüne tekrar gülümseme yerleştirdi.
"Bunu yapabilirim."dedi.
Yapabilirdi. Yapacaktı! (Eslisa nah yapardı! Shsjks)
Çift ağirlikli bolum oldu neyse. Diger bolum biri ölebilir nsjks (ne mutlu haber ama dimid jd)
![](https://img.wattpad.com/cover/119522446-288-k660187.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
°TUNE°
FanfictionTune adı verilen bir listenin önlerine koyulmasıyla ne olduğunu anlamayan sınıf daha da tuhafıyla karşılaşır; Bu listedeki tarihlerin ölüm tarihleri olduğunu fark ederler. Peki bu listeyi kim hazırladı?