Lucy

540 67 243
                                    

Uçlu kalemimin arkasını dişlerken önümde ki doğum günü tablosuna bakıyordum.

Babam henüz işteydi ve evde tek başımaydım. Karanlık çökmüş ve ortalık sessizliğe bürünmüştü.

Yarın Grayin doğum günüydü ve hala Tune nin kim olduğunu bulamamıştım.

Sadece listeye bakarak bulunacak bir şey değildi ama kesinlikle Tune ipucu bırakmıyordu.

Fazla profesyonel ve zekiydi.

Listedeki isimlere bakınca kaşlarımı çattım. Tune de bizim sınıftansa kendisi de ölecek demekti. Kendini öldürme riskine giremezdi.

Listede ki son isim Erzaydı. Diyelim ki Erza Tune ve son doğum günü onunki...

O zaman polis gözünde suçlu olacaktı. Tüm sınıf ölünce onun hayatta kalması dikkat çekerdi.

Böyle olunca Tune sınıf dışından biri olabilirdi.

Max'in öldüğü gün okulda en son gördüğüm kişileri düşünmeye başladım.

Natsuyu görmüştüm. Natsu hala benimle konuşurken Erza ve Mira yeni sınıftan çıkıyordular... Sonra Natsu peşlerinden çıkmıştı.

Öğretmenler odasına gittiğimde sadece üç hoca görmüştüm. Hocalar olabilir miydi? Hayır...

Suçlu listemi daha fazla düşündüm. Grayin sorgulamadan bahsettiği şey aklıma gelince şüpheli listeme Zerefi de ekledim.

Ne kadar Natsunun abisi olsa da katil herkes olabilirdi...

Aslında Natsu hariç sınıftaki kimseye güvenmiyordum bile...

Natsuya güvenmeme gelince her şekilde kanıtlamıştı. Özellikle Jet'in öldüğü gün Natsu benimleydi.

Haberi bize Gray vermişti zaten hemen sonrasında kapımıza polis gelmişti ve sorguya götürülmüştük.

Sorguda bana basit şeyler sormuşlardı. Nerede olduğum ne yaptığım falan... Zaten suçlu olmadığım kesin de olsa şüpheliydim.

Telefonumun titremesiyle elime aldım. Mesaj sınıf grubundandı.

Lissanna: Lucy, sınav soruları hala sende değil mi?
Diye sormuştu. Hemen arkasından diğerleri de benzer şey yazmıştı. İç çekip telefonumda hala resmi bulunan sınav sorularının resmini gruba attım.

Bunların derdinin bu olması canımı sıkıyordu. Yani bundan belki bir iki ay önce bende bunlar gibiydim. Tek düşündüğüm şey sınavlardı ama şimdi ölüm kalım oyunundaydık ve en son düşüneceğim şey sınavdı...

Telefonumun kamerasını kapatırken aklıma gelen şeyle ayaklandım. Tabi ya... Kamera!

Bundan bir ay önce Tune evime kamera koymuştu ve parmağımı kestirmişti. Kamera hala aynı yerdeyse belki bir ipucu bulabilirdim.
Hızla merdivenleri inip babamın her zaman oturduğu koltuğun kenarına ilerledim.

Kamera açısını düşünerek nerede olabileceğini tahmin etmeye çalıştım. Çok geçmeden kitapların arkasından ucu görünen telefonu aldım.

Normal bir kamera olur sanırken telefon çıkması beni şaşırtmıştı.

Eski bir telefondu içinde sim kartı dahi yoktu. Neden katil bir kamera yerine eski telefon koyardı? Tabiki kamera alacak parası yoksa!

Bu tekrar beni öğrenci olduğu fikrine getirirken telefonu açıp içini karıştırmaya başladım.

İçinde neredeyse hiç bir şey yoktu. Sadece bir oyun olduğunu görünce oyunu açtım.

Siyah ekranda yabancı bir dilde yazılar hareket ederken gözlerim isimlere takılmıştı. Bizim sınıftakilerin isimleriydi.

Oyun iyice dikkatimi çekerken isimlere tıklamaya çalıştım. Elim juvia yazısına gelince karşıma çıkan görüntüyle telefon neredeyse elimden düşecekti.

Gray ve Juvia oturma odasında, çıplak...

Ne yapıyordular lan! Oha, ben ne izliyordum!

Daha fazla bakıp arkadaşlarımın mahremiyetini ihlal etmeyeceğime söz verdikten sonra çaktırmadan bakmaya devam ettim. (Amk sjsj)

O sırada kopan ses ile ekrana daha da yaklaştım. Gray aniden juvianın üstüne eğilmişti ve sıtından aşağıya kan akıyordu.

Gray juvianın üzerine devrilince Juvia çığlık attı. Ne olduğunu anladığım an telefona koşup ambulansı aradım.

***

Elimden geldiği kadar çabuk bir şekilde hastaneye gitmiştim. Juvia yı natsu ile koltukta oturur ağlarken bulmuştum.

Endişe ile yanlarına gittiğimde Natsu bana baktı.

"Durumu nasıl?" diye sordum.

"Kurşun, sıyırmış. Kötü bir şeyi olmadığını söylediler." dedi. Rahat bir nefes alıp duvara yaslandım.

Juvia hala titreyip ağlıyordu.

"Gray sama, hala ölebilir." dedi titrek bir sesle. Haklıydı doğum günü hala bitmemişti ve jet bile doğum gününden bir hafta sonra ölmüştü. Hiç birimizin yaşama garantisi yoktu.

"Hastanede olduğu için güvende." dedi Natsu. İç çekip ellerimi cebime soktum.

"Hayır, öldürmek isteyen her yerde öldürür." deyince Jubi nin ağlaması arttı. Natsu bana çatık kaşlarla bakınca omuz silktim. Yalan mı söyleseydim yani?

Elim cebimde ki eski telefona çarpınca aklıma gelen fikirle gülümsedim.

Çok kolaydı... Tuneyi bulmak kolaydı. Eğer oyun herkesin evinde ki kameralara bağlıysa ve Tune içimizden biriyse onu da izliyebiliriz demekti

Ama tek bir sorun vardı. Tune benim kamerayı bulduğumu biliyor muydu?

Gray hala ôlmedi ama ölmeyecek demek de digil yaşayacak demek te... Neyse no spoi. Ha birde Tune daha önce kitapta adi gecen biri yani yanliş teorilere odaklanmayin ichiya olabilir gibi... Sbjsjks

°TUNE°Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin