Diş ağrısından ölüyorum ama yine de bölüm yazdım sevin beni :)))
Olaylar iyice karışık bir noktaya varmıştı.
Kişiler azaldıkça Tune yi daha kolay bulabileceğimizi düşünmüştüm ama daha da zorlaşmıştı.
Hayatta kalan kişiler hep güvendiğim kişilerdi.
Polis bile üzerimize gelmekten vazgeçmiş gibiydi.
Bizden çok okul yönetimini suçluyordular. Okulun sorumsuzluğu yüzünden kapanması beklenen bir olaydı.
Bence başında kapanması gerekiyordu...
Tabi o zaman Tune bu olaylardan vazgeçermiydi emin değildim.
Okul değiştiren jet bile ölmüştü sonuçta.
Tune'nin hem bizim sınıftan olması hemde bu olayları soğuk kanlı bir şekilde yapabilmesi inanılmaz bir şeydi.
Sınıftan biri, bu denli bir nefret taşıyordu çünkü...
Ama benim de şüphelendiğim kişiler oluşmaya başlamıştı.
Özellikle Natsu... Natsu san'ı severdim ama fazla şüpheli davranıyordu.
Gray sama ile hastanede konuştuğu konu daha çok tehdite benziyordu.
Natsu san'ın günü gelince ölmemesi onun yerine Cana nın ölmesi ve en önemlisi Cana'nın Lucy nin evinde ve biz varken ölmesi.
Cana bir geceyi orada geçirmişti ama biz gelince ölmüştü. Sanki bizi tanık tutmuş gibiydiler.
"Bakın! Cana ölürken, Gray ve Juvianın yanındaydık." der gibiydiler.
Bu sadece benim teorimdi tabi ki ama şüphelerim doğruluğa fazlasıyla yakındı.
Mantıklı düşününce Max'in cesedini bulan Lucy ve Natsuydu.
Polisi işe katmamamız gerektiğini söyleyende Natsu san dı.
Gray sama ve kendim için yemek yapmaya çalışırken...(daha çok yakıyordum.) saçma konuları düşünmeden duramıyordum.
Gray sama nın kurtulduğunu, artık öldürülmeyeceğini biliyordum. Kendim için zaten o kadar endişelenmiyordum.
Vaktim geçmişti benim ama kimse ölmemişti. Bu tuhaf gelse de anlamaya başlamıştım.
Gray sama, Natsu san'ın Tune olduğunu öğrenmiş ve bir anlaşma sunmuş olmalıydı. Tune nin kimliği karşılığında Benim ya da Gray sama nın yaşaması...
Bunu biliyordum çünkü Gray samanın dolabında bulduğum asit her şeyin habercisiydi.
Her şey o anda oturmuş, anlamaya başlamıştım ama tek düşündüğüm Gray samanın evinde asit bulunursa suçlanacağıydı.
Ama kimse şuan benim evimden şüphelenmezdi. Sonuçta ben katil süphelisi değil, kurbandım.
Asiti aldığım gibi kendi evime götürmüş saklamıştım.
Aptallık mı etmiştim bilmiyordum ama tek bildiğim Gray sama yı korumak istediğimdi...
Her ne kadar Bickslowu öldüren Gray sama gibi görünse de.
Gray sama öldürmüş olmayada bilirdi. Şimdilik cevabını bilmesem de soramıyordum.
Arkamdan sarılan ellerle gülümsedim.
"Günaydın." dedi Gray sama uykulu bir sesle.
"Günaydın." diye cevapladım.
"Mis gibi yanık omlet kokuyor." dedi alay ederek. Sahte bir sinirle kafasına kaşığı vurdum.
Bunun karşılığında gülüp masaya otururken omletin altını kapattım. Birazcık (!) yakmış olabilirdim.
Bütün bu güzel mutlu düşüncelerime rağmen bir katille aynı evde olduğum düşüncesi aklıma gelince ürperiyordum.
Çok tanıdığım ve sevdiğim Gray sama ya Tune nin kendisiyse? Ya natsu san ile ortaksa?
Belki üstünde ki şüpheleri atmak için o gün kendini Natsu san'a vurdurmuştu?
"İyi misin juvia." diye sorunca kendime gelip gülümsemeye çalıştım. İyiyim katilim...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
°TUNE°
FanfictionTune adı verilen bir listenin önlerine koyulmasıyla ne olduğunu anlamayan sınıf daha da tuhafıyla karşılaşır; Bu listedeki tarihlerin ölüm tarihleri olduğunu fark ederler. Peki bu listeyi kim hazırladı?