Zaman insanlığı yok ediyordu. Ruhlar mezarlığında saatler, tonlarca toprak yığınlarının arasında paslanmış, kanlı bıçaklardan yelkovan yapıyordu.
Akrebin peşinden sürüklenen yelkovan psikopat bir katildi ve tek amacı katletmekti acımasızca. İnsani duyguları, yaşanmışlıkları ve capcanlı kalmayı başaran ruhları...
Ardında kalan cinayet izlerini ise silgiye benzeyen avuçları ile örtüyor, insanların aklında sadece "Tik tak" sesleri ile anılıyordu.
Sırtıma batmaya başlayan yatak başlığından sıyrılıp sırtımı yatağın yumuşak zeminiyle tek beden oluşturdum. Gözlerimi sıkıca yumdum ve yorgunlukla kafamı yumuşacık olan yastığa gömdüm. Gözlerim karanlığa esir olurken, zihnimde gündüzün göz alan ışıkları yanıyordu.
Bir gece, bir saat, bir dakika ve bir saniyede insanların hayatları tepetaklak olabiliyor ve can veriyordum. Abimin evlatlık olduğunu öğrendim. Bunu asla dert etmedim ama bana sarf ettiği sözler. Kalbimin, delik olan ortasında bulunan mezarı sanki kimsesizler mezarına nakletmişlerdi.
Bu kadar problem arasında sıkışan, içimdeki karanlığa esir olan ufak kız çocuğu boğuluyordu.Tanrı ilk hamleyi yapmıştı işte. Yeniliyorum.
Elim kolum tutmazken, gözlerim odak noktasını koruyamıyordu. Her şeyin ilacı dedikleri zaman beni yok ediyordu ve düşünceler artık zihnimi bir matkap gibi deliyordu.
Vücudum koskoca odaya sığamadı. Capcanlı Sarı rengi duvarlar gözüme zifir siyahı gözüküyor, bedenime suyun verdiği ıstırabı armağan ediyordu.
Her an odanın kapısının dışında bir okyanus varmış gibi hissettim. Sanki yıldızlar, okyanusun derin sularıyla dolacak sinyalleri veriyordu.
Yataktan kalkıp, odanın içinde tur attım. Birkaç hafta önce abimle mutluluktan havalara uçtuğum bu evin kokusuna tahammül edemedim ve son çare dışarı çıkmak için koşar adımlarla kaçtım bu hüzün kokan evden.
Dışarı çıkınca ferah oksijen ciğerlerime dolmuştu. Yüzümde anlamsız bir tebessüm oluşurken, nefes kadar hafif olan meltem kısa saçlarımı bir anne edasıyla okşuyordu. Özlemiştim anne şevkatini.
Uzun zamandır yüreğim karanlığa gömülmüş, annem aklımdan çıkmıştı.
Atan kalbim, pişmanlığımı bir bıçak darbesine benzeyen tekmeleri ile son buldurdu.
Sahi annem "Beni özlediğinde uçsuz bucaksız denize bak ve haykır. Ben Tanrı'nın evinde olacağım."demişti. Ellerimi minik bir kız çocuğu gibi sevinçle çırptım ve adımlarımı Tanrı'nın evine yönlendirdim.🥀🥀🥀
Güneş tüm umutsuzluklarıyla ışığını benden esirgemişti.
Siyah bir kumaşın yıpranmış parçalarının arasından yıldızların ışığı süzülüyordu sadece.İnsanlar zamanın verdiği yorgunlukla evlerine çekilmiştiler. Sadece uzaklardan, çok uzaklardan denizin eşsiz kokusu bir ahenkle etrafa bir sis gibi saçılmıştı. Sahilin sessiz kumlarında bir süre yürüdükden sonra karşıma çıkan iskeleye doğru kararsız adımlarla ilerledim.
Tahta iskelenin altındaki su birikintisi, üstüme zombileri salmak gibiydi.
Nefesimin tükendiğini hissettim ve sudan korkarak geri sendeledim. Suyun haşin sesinin korkutuculuğu bedenimdeki tüyleri diken diken etmeye yetmişti. Gözlerim, uçu bucağı gözükmeyen denizi yokladı."Anne."
Ses tellerim acımasızca birbirine çarparken çıkan kelimeler bir bir Tanrı'nın evi olan gökyüzünde yankılanıyordu. Zihnimde beliren kelimeleri bir araya getirdim.
"Kızın çok yoruldu be anne. Aldığı nefes bile artık zehir saçıyor ruhuna."
Gözlerimin içindeki sıvı madde ruhuma çığlık attırmak istesede buna müsaade etmedim. Abim ne demişti "Sakın ağlama."
"Dayanacak gücüm kalmadı. Oğlun bile vazgeçti benden. Oysa söz vermişti, senin gibi."
Sesime bir zehir gibi karışan öfke, bulutları korkudan titretmişti.
"Söylesene anne, Tanrı'nın bu öfkesi kime? Benim ona hiddetlenmem gerekirken şu halime bak. Ne kadar acınası değil mi?"
Ruhumun kustuğu gerçekleri hazmetmek oldukça güçtü.
Öfkem yerini hüzüne bırakmış, sesim bir yaprak gibi titremişti."Hatırlıyor musun beni hastane hastane gezdirdiğin günleri? Her aldığımız cevap bizi heba etti. Bu berbat su alerjisi beni, ailemi darmadağın etti. Ben neden tatillerde yüzemedim. Oysa senin kızın çok severdi denizde yüzmeyi ama bak şimdi bir su damlası bile ruhumu korkudan titretiyor.
İçimde litrelerce su var ama bedenimi kaplayan bu katman beni uçuruma sürüklüyor. Ruhum öldü anne, boğazımı yakan bu çığlıkları duyuyor musun?"Acınası bir ses tonuyla haykırdım.
"Anne! vazgeçiyorum yaşamaktan, bitti. Tanrı'nın eğlencesine şaklaban olmayacağım. Yanına gel..."
Sırtıma temas eden kaba eller beni
denizin derinliklerine itelerken, söylediğim sözler boğazıma dizildi. Az önce beni korkudan titreten deniz, dört bir yanımı çepecevre sarmıştı.Göz kapaklarımı araladım ve baktım. Berrak suyun altı hiç göremeyeceğim kadar ışıltılıydı ve huzuru bana getiren yosunlar ayaklarıma bir zincir gibi bağlanmıştı.
Ciğerlerime dolan su ise, nefes almamı engelliyordu. Denizin derinliklerine gömülürken galiba kaderin bana ayırdığı sürenin sonuna gelmiştim. Peki bu korku niye?
Sonunda dilediğim gibi annemin yanına gidiyordum ama neden bu kalbimin direnmesi, neden bu yaşama isteği?Ayaklarımı çırpmayı denedim ama başarılı olamadım. Bedenim gittikçe derine gömüldü. Yüzmeyi unutmuştum en ihtiyaç duyduğum zamanda. Ciğerlerime dolan su, kalbimde patlama etkisi oluşturuyordu.
Çırpınışlar sonrası ruhuma zehir saçan nefesimi kesildi. Son bir kez direnmeye çalıştı yaşamayı seven tarafım ama başarısız oldu ve ölüme ant içmiş bedenim denizin derinliklerine gömüldü...
Dünyada izin bırakamadan hiç varolmamış gibi kayboluyordum işte.Tanrı beni yenilgiye uğrattı fütursuzca...
Kalbiniz kadar güzel olan yorumlarınız için minnettarım. Yorumlarınızı bekliyorum.Kitabın gidişatını beğeniyor musunuz?
25 şubat pazartesi günü 2019
Bu bölüm, Tanrı'ya baya laf etmişim. O zamanlar yaşım küçüktü. Allah beni affetsin yiftdiydkc
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşı Kesesi
Teen FictionMelun bir canın beden bulmuş hali Kainat... Ustaca kimliğini gizleyen bir adam, Buğra. Ve bahçedeki ölü çiceklerin yazdığı kader oyunu.. Her yalan bir gün açığa çıkardı ama duygular... Duygular, çıkmaz sokaklardan çıkamazdı. Bir peri masalına evrile...