~13~ GÖZYAŞI KESESİ

1.9K 385 179
                                    

Keyifli okumalar...

Yattığım yumuşak zeminde rahatsızca kıpırdandım. Kirpiklerim birbirine ölümün isteğiyle sarılmışlardı. Zorla gözlerimi açtım.
Kendi odamdaydım.
Sessizlik buram buram bağırırken kulaklarım uğulduyordu. Bedenimi bitkince yokladım, hiçbir yerim acımıyordu.
Ruhum dışında...

Odadan çıktım, koridorda paytak adımlarla ilerlerken üstüme giydirilen uzun eşofman yerleri supürüyordu. Koridorda ilerledim.
Salon tamamen görüş açıma girerken Buğra burada da yoktu.

Sıkıntıyla ofladım ve geldiğim yeri geri yürüdüm. Üç kapı vardı. Koyu mavi duvarların üstüne kondurulan beyaz kapılar gerçekten uyumsuzluk içinde uyum yakalamıştı. Solumda duran kapıdan konuşma sesleri gelince merdivenin başından kapıya adımladım.

"İyi merak etme,"

Aklımda sorular sinilikte zincir gibi birbirine girmişti.

Kulağımı hafifçe kapıya yasladım.
Bu yaptığım yanlış olsada dinlemem gerektiğini haykıran bir ses derinlerden beni yönlendiriyordu.

"Yağız bir hata yaptım ama onun içindi. Tamam dostum, ben halledeceğim. Tamam görüşürüz."

Yağız'ın ismi boğazımı düğümledi,
Ayakta tuttuğum bedenimi yere bıraktım, sert zemine düşen, duygularını yitiren ölü vucud içinde taşığı yükten olsa gerek yüksek bir ses çıktı. Kapı hızla aralanırken gözlerim yangınlar içinde boş boş bakıyordu.
Buğra'nın kolları bedenime sarıldı tutmak için ama ben gidiyordum kendimden.

Hayatın bize sona götürdüğü bir trende hızla yol alıyordum.
Trende sadece bir koltuk varken ayakta camdan kayıp giden çocukluğumu izliyordum. Oturursam ayaklarımın altından kayıp giden mücadelemi kaybeder gibiydim.

"Kainat!"

Yanaklarımı avuçladığı ellerini süratle uzaklaştırdım. Düştüğüm zeminden kalktım ve peşimden gelen Buğra'yı umursamadan odama gittim. Buğra bana bakarken kapıyı yüzüne çarparak kapattım. Gözlerindeki silik acıyı görsem de  yatağa kendimi fırlatarak bıraktım.
Gözpınarlarım kurumuş, tek bir zehiri akıtacak kuvvetim kalmamıştı.
Sadece avuçlarımın içine hapsettiğim
Mektup vardı. Mektubu tekrardan okudum, ihanet, sürekli bu kelimeye baktım ama nafileydi. Kağıdı incelerken yazıların ardına gizlenmiş gri renkli menekşe resmine baktım. Dikkatli bakmasaydım göremeyeceğim bu logo beni içine çekiyordu sanki.
"Garip" diye içimde konuştum çünkü babam bu hayatta sadece menekşe çiçeğinden nefret ederdi.

"Kainat!" Buğra'nın sesi beni oradan oraya savurdu. Buğra Abim ile konuşuyordu.

Yağız beni terketmişti ama kızgın değildim. Bir gün beni bırakıp gideceğini  biliyor sadece bekliyordum ama böyle vakitsiz, ani gidişi kırmıştı kalbimi.
Birde gerçeği benden gizlemiş, kardeşi olarak değilde bir yabancının yüzüyle ittirmişti uçurumun ucundan.

Gözyaşı Kesesi      Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin