Dünyanın düngüsüne göre birileri hayatından bir şeyler kaybedecek ki bir başkası kazansın. O kazanan kişi kaybettiğindeyse bir başkası kazanacaktır. Döngü böyle devam edip, gidiyor... Tam anlamıyla koca bir saçmalık. Çünkü ben bu döngünün içindeki tek tarafım. Sadece kaybediyorum. Bir insanın kalbi ne kadar acıyabiliyorsa şuan içim o kadar acıyor. Bir insanın aklı ne kadar karışabilirse o kadar karışık herşeyim. Canım yanıyor. Sadece beden olarak değil bu, ruhum acıyor. Şu, hiçbir günahı görmeyen dünyanın içinde, sıkışıp kalmış ve kaçacak hiçbir kuytusu kalmamış bir kimsesiz gibi hissediyorum. O kadar ki herşeyini kaybetmiş biriyim artık. Eskiden kabettiğim hayatımdı. Ve o hayatı yitirdiğim de kimsesizliğim yanında özgürdüm de. Şimdi olduğumun aksine beni pençelerine alan, eli kolu uzun bir adam yoktu. Ve ben de bu kadar zayıf değildim. Güçlüydüm demiyorum fakat yine de kendimi ezdirmemek için her an tetikte olur , tırnaklarımı bana karşı olanların canlarını yakmak için kullanırken asla çekinmezdim. Şimdiyse Alaz'ın kızgın alevleri derimi yakmış tüm duvarlarımı ve pençelerimi unufak etmişti.
Kendimi özlüyorum, o sakin Kafe'de çalışan sessiz İris olmayı özlüyorum. Patronunun altına yattan bir başkasının yükünü çeken , her gün işine en az on dakika geçiken o kız olmayı özlüyorum. Kendi kendimi teselli edip , küçük evime giden yol da yürürken selam verdiğim Şerife teyzeyi özlüyorum. Beni tanımayan, kim olduğumu bilmeyen, geçmişimi hiç duymayacak olan o mahellenin yorgun insanlarını özlüyorum. Burnuma dolan yanık kömür kokusunu, eskimiş kaldırım taşlarını, doğru dürüst yanmayı beceremeyen sokak lambalarını, o lambaların altına kurulmuş kimsesizleri... Kışın salonumdaki küçük pencere de , sert rüzgarda üşüyen ellerini ovuşturmalararını izlemeyi ve üzerlerindeki eski ve yırtık, kalın kaşeleri çekiştirmelerini... Özlüyorum.
Şuan Alaz'ın bileklerimdeki kesik izlerini silip zamanı geriye almak ve özlemeyi bırakmak istiyorum. İçim geçmişimle acısın, hatırlayamadım karanlık suretle, aklımdan bir türlü çıkmayan geceden kara saçlarla yada kulaklarımı dolduran kesik kesik uğultularla acısın. Bu yıkılmak değil! Bu yaşamak değil! Bu... Yaşayamamak! Ölmeyi beceremeyen zavallı biri için büyük sözlerim olduğunu biliyorum. Büyük konuşuyor bile olabilirim, belki şu ana kadar yaşadıklarımdan çok daha fazlasını yaşacağım günler gelecek. Ve o zaman da söyleyeceğim; bu yaşamak değil, sadece diri diri ölmek. Çünkü kaybettiklerimi ve kazandıklarımı aynı kefesinin içine bir türlü sığdıramıyorum. Bazen içimin acısını kaybımın kazancı sayasım geliyor, sonra düşünüyorum...
Ben ne kazandım?
Sevgi dolu bir aile... Toprak gözlü babamın güveni, karşılıksız ve sonsuz bir annenin şefkati, sadık arkadaşlar... Hepsini düşününce fark ettiğim; tek yaptığımıb kaybetmek olduğu!
Başkaları için kaybetmek. Bir baba için, bir anne için, paramparça olmuş bir soğuk fanus için, kaybedilen bir ruh için, kirlenen bir beden için. Yarım bir hayat için... Hepsini , daha kazanamamışken kaybettim. Sadece özğürlüğüm, bir tek o vardı. Beni hayata bağlayan, her düştüğüm bana el uzatan, "Hadi kalk! Bunu da atlatırsın!" dedirten, özğürlüğüm vardı. Şimdiyse hiçbir şeyin , hiçkimsenin bitap bedenime uzanacak parmakları ve yardım eli bir kez daha kalkabileceğim kadar güvenilir değil. Bir daha kalkabileceğim kadar güçlü değilim! Beni unufak eden o ilk darbeden sonra yeninden toparlanmak zor olmuştu. Ailemden , hayatımdan koparak bambaşka bir dünya kurmuştum. İçinde dostun, sevginin ve ömrüm boyunca aşık olacağım bir adamın olmadığı bir dünya. Kimsesiz bir dünya. Bazı anlar vardır, herşeyi tek bir kalem de silip atmanız gerekir. Ve siz tüm anlarınızın üzerini karalarken geriye sadece hiçkimsesi olmayan, kimsesiz olmayı kabullenirsiniz. Yanlız öleceğini bilirsin. Zamanla bununla yaşamaya alışırsın. Benimde halim bundan farklı değil. Aslında tamamen böyle! Hiç kimsem yoktu ve ben biraz olsun küçük evimin duvarları arasında mutluydum. Belki mutluluk yarımdı, belki sakattı... Fakat her sözcüğün içine gizlediği bir geçmişle huzur yarımda olsa sakatta olsa mutlulukta saklıydı. Şimdi... Kim geriye döndürebilir herşeyi? Alaz'ın elinden beni kim kurtarabilir? Kimse! Bulaştım bir kere, kirlenmeden çıkamam onun kan kokan ormanından. Hiçbiri, hiçbir dokunuş... Hasarsız, acısız olmayacak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARANLIĞI
ChickLitMavi gözlerim yeşil gözlerine kenetlendiğinde orada az olsa bir duygu kırıntısı görmeyi umdum ama hiçbir şey yoktu. Hiçbir duygu barındırmıyordu Orman yeşili gözleri... Cehennemi andırıyordu... Beni yakmaya ant içmiş cehennemi... 19.12.2016 tarihin...