14.BÖLÜM:"NOKSAN FEYAT"

10.4K 388 116
                                    

Bazı insanlar acılarını toprağa gömer. Bazıları suya bırakır, akıp gitsinler diye... Bazıları da ateşe atar , yanıp kül olsunlar diye...

Ben?

Ben acılarımı, yüreğimin içindeki yoksun sızıyı toprağa gömemedim. Çünkü gömülecek kadar ölü değillerdi. Yada bırakıp gözden kaybolmalarını izleyemedim. O kadar bağlılardı ki kanıma, ruhuma  bırakacak kadar güçlü değildim hiçbir zaman. Ateşe de atamadım, anıları, sevgiyi, sevgisizliği , kaybetmişliği , yada hatırımda olmayan ihanetlerin hiçbirini ateşe atacak kadar cesur değildim. Çünkü onları yakarsam , biliyorum! O da gider! İçimde aslında mutluluğu çok uzun zaman önce unutmuş gider.  Arkasına bile bakmadan gider...


Gözlerimi onun yüzüne çevirdiğimde sanki biraz önce gördüklerim canımı hiç yakmıyormuş gibi yapmak istedim.  Ama beceremedim.  Ne gözlerim ne de yüreğimi kalbimin içindeki ateşi görmezden gelemedi. Belki hakkılı, bencil bir adam , vicdansızın teki, beni karşılık bekleyerek de olsa önemseyen tek kişi o... Öte yanda ben de ona karşı oluşturduğum öfkeyi içimde büyütürken onun tavırları ve davranışları aklımı Allak bulmak ediyor.

"Gitmek istiyorum." Dedim titremesini engelleyemediğim sesimle. Direksiyonu kavrayan parmaklarıyla dişlerini sıktığında segiren yanakları ve o segirtiden dalgalanan sakallarını tek eliyle sertce sıvarladı. "Görmüyor musun? Onların umurunda değilsin! Bu siktiğimin dünyasında seni umursayan tek kişi benim." Sesi bıçak gibi keskin ve sertti. Ve o ses konuştukça bedenime saplanıyordu. Kanayan bir yığın yarayı susturamıyorum ben de. Kendimce ne yapamam gerektiğini sorguladım. Ona sarılıp sen haklısın mı demeliydim? Yada kendisini haklı gördürecek her hangi bir şey mi söylemeliyim? Bu lanet hayatta , neyi tam yaşadım, ne kadar haklı görüldüm ki bir başkasına aynı şekil de yaklaşacağım. Ben'den beklediğini yapamam. Şuan aklım ve mantığım bana sadece kaçmamı söylüyor. Fiili olmasa da fikri olarak! Buradan uzaklaşmak istiyorum. Ve nitekim Alaz'ın öfkesine karşı Arkası dönüp gittim.  Onun olmadığı , annemin ve babamın olmadığı, bu dünyadan çok uzak bir yerlere kaçtım. Bir ormana, bir bahçeye, okyanusun kenarında bir kumsala vuran dalgaların sesini dinleyeceğim bir kayalığa kaçtım.  Ama hiçbirinde o yoktu. Hepsinde tek başımaydım. Sonra bir anda aklımdaki o ormanlar yanmaya başladı. Bahçeyi dağıtan bir ordu kötü insan vardı. Okyanusun suyu kurudu ve içinde benim gibi nefes alan herşey boğuldu.

Ve o sırada bir ses yükseldi Zihnimde. Acı çekiyor muydu? Evet; ama daha çok meraklıydı. "Herkes seni umarsamazken , neden bu adam herkesin aksini yapıyor. Kaç gündür tanışıyorsunuz ki seni onlardan çok önemsiyor?" Susturamıyorum aklımdaki düşünceleri.  Ve susturmak gibi bir düşüncem de yok.

"Sence seni neden önemsiyor?" Kulaklarımın içinde yankılanan ses tam olarak siyahlar içindeki ruhumundu. Oradaydı. Evimin kapısının hemen yanında.  Neden ise artık buraya ev demek tatsız bir his veriyordu.  Ve bunu o da duymuş gibi yüzünü buruşturdu o halim. Simsiyahtı.  Yine çok yıpranmış hatta hırpalanmış görünüyordu. Artık mavisi solmuş gözlerini kırpıştırdırıp yorgun yüzüyle evin kapısına baktığında orada dikilenin aslında kırılan ruhum olduğunu biliyordum. "Herkes sana sırtını döndü. Sanki o kadar korkunç bir duruma sen düşmek istemişsin gibi. Peki o neden seni böyle önemsemiyor?" Onu susturamıyor zihnim. Çünkü zihnimin ta kendisi karşımda tüm açık sözlüğü ve yıkılmışlığı ile dikiliyordu.  Gözlerini tam yanı başımda duran Alaz'a çevirdi.  Ve parmağıyla Alaz'ın göz bebeklerinin içini işaret ederken "onlarda kaydoluyorsun aptal?" Dedi." Hayır! Bunu yapmıyorum!" Diyemedim. Dişlerimi sıktım ve anlımda fing atan o düşünceleri bir tarafa fırlatmak için elimden geleni yaptım. Yaptım ama hiçbir işe yaramadı. Hiçbir işe yaramaycağını da biliyordum. Bu insan anatomisi gibi... Belli bir düzenleyip ve işler rayından çıktıkça ben de kendi anatomin dışına çıkmaya başladım. Aklım o kadar farklı detaylarda dolandı ki eksikliğimin , eksik kalmak zorunda bırakılan yanımın aslında hala yanı başımda olduğunu unuttum. Ve gözlerim kırpıştırırken anılar, anlar, sözcükler, çığlıklar , boş koridorun içindeki çıplak ayak seslerim, Karanlıktaki bir oraman ve o gece kadar siyah saçlar... Herşey birbirini kovaladı. Ve geriye dönüp bakmama sebeb oldu.

GECE KARANLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin