Gözlerin içindeki ormanın sadece kısa bir anlığına gerçek olmasını hissettiren bu sözcükler şimdiye kadar yaşattığı hiçbir şeye benzemiyordu. Onun gördüğümde bir Azrail'i anımsamıştım, sesini duyduğumda ölümü... Kokusu, o beni için hiçbir zaman var olmayacak cennetin anahtarı gibiydi. Kendimi kötü hissettiren tek kokuydu. Tiksinmediğim, bir erkek olduğu için midemi bulandırmayan tek koku olduğu için , iyi değildim. Çünkü o tenin kokusu cennetteki yasaklı meyveydi ve onu soludukça kendi benliğime ihanet ediyormuş gibi hissediyorum.
Öte yandan Ona güvenenmem. Aslında ne ona , ne de bir başkasına... Bir insanı güveni nasıl yerle bir olur, bunu daha önce çok acı verici bir hisle keşfettim. Tenim hiçbir sabunu , ilacın temizleyemediği bir kirle kaplanmıştı. Bir hayatım vardı önceden, soğuk bir fanusun içinde ne kadar yaşanılabilirse o kadar yaşadım o hayatı. Belki gerçek bir hayat değildi; ne yazık ki bu hayatta gerçek olamayacak kadar berbat. Kendimi suçlamam için çok geç. Geriye dönüp
Yeniden başlamak içinde. Yaşadığım korkunç anlardan sonra kendimi yapayalnız fakat güçlü olmaya zorunlu hissediyordum her zaman. Ve şimdi de bunun tam tersi bir durum var diyemem. Eğer Alaz'ın karşısında eğilip bükülürsem beni biraz daha ezer! Buna izin veremem. Bir kez daha olmaz!Dudaklarımı dişlerimin arasında ezerken onun sözcüklerinin aslında o kadar gerçek olmadığına inanmaya çalıştım. Bana bunu yapamayağına inanmak istedim. Her ne kadar bir işe yaramayacak olsa da denedim. "Sana söylediklerimin yalan olduğunu mu düşünüyorsun?" Parmaklarımı okşayarak nemli tenimle soğuyan avuçlarını beyazlayan boğumlarımın etrafına sardı. Yeşil gözlerini kısıp kirpiklerinin gözlerini koğuşlanmasına izin verirken çenesinin kasıldığını gördüm. Alt dudağını diliyle nemlendirerek soğuk nefesini üzerime bıraktı. "Eğer öyle düşünüyorsan , vazgeç! Ben havaya konuşmam!" Onu uzun zamandır tanımasamda , dudakların dökülecek olan her sözcüğün arkasında duracağını zaten biliyorum. O bunu çok güzel ıspatladı. Aksini düşünmeyi hayal bile edemezken nasıl bir gölgenin içine düştüğümü sorgulamaktan, düşünmekten kendimi alamıyorum. Zor geliyor, çünkü. Bu zaman kadar kendi kendime hayata tutunmuşken , şimdi kendimden vazmı geçmeliyim? Şimdi onu üzerimde hüküm sürmesine izin mi vermeliyim? Bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Bir adama tüm yaralarımı unutup kendimi verecek , ruhumu ellerine bırakacak kadar güvenemem. Güvenmem! Hem güvensem, onun istediğini yapsam ne olacak ki, yine o kendinin yalnızlığında kaybolmuş ruh olmayacak mıyım? Alaz geçmişi unuturamaz! Beni geçmişimin pisliğinden çıkartamaz. Her yer gölgelerle kaplı bir karanlıktayken, o gölgeleri simsiyah bir adam aydınlatamaz. O gölgeleri bile titrecek kadar kudretli , kendi karanlığında onları boğabilecek olsa da , bir kez daha bir adamın beni yıkmasına izin vermeyeceğim. Bunu yapmasına izin vermeyeceğim...
Parmaklarımı soğuk parmak uçlarından kurtarıp ellerimi onun sıcak göğsüne değen göğsüme siper ettim. Ondan uzaklaştığımı görmesi çok geç olmadı. O da biliyor ne kadar zor olduğunu, ne kadar imkansız olduğunu... Fakat o kadar bencil bir adam ki , bunu bilse de bilmemeyi tercih ediyor. Görüyor belki , gördüğü gibi de yüzünü çeviriyor. Onu gördüğüm ilk andan beri değişmeyen soğuk ifadesi bir kez daha yüzünün üzerine kurulurken bedeni benden uzaklaştı. Biraz önce yatağın yanına bıraktığı gri metal çantayı alarak "Kalk." dedi sadece. Sesindeki serin hava çıplak nemli tenime çarparken avuçlarımı göğsüme bastırarak zorlukla dopruldum ve dizlerimi kendine çekerek bedenimin çıplaklığını sakladım. Kısık yeşil hareleri maviliklerime mühürlenirken kısa bir an öylece durdu. Çantayı tutan parmakların boğumları beyazlaşmıştı, öfkeliydi. Muhtemelen bana, fakat yine de şuan için onu bir çok kez yaptığı gibi ben de onu görmezden geldim. "Onları giy." Çenesiyle yatağın üzerindekileri gösterdi. Beyaz bir havlu , siyah bir boxer ve gri bir tişört vardı. Hepsi erkek kıyafetleri olmasının yanı sıra muhtemelen içlerinde kaybolacağım kadar da büyüklerdi. Hiçbir şey yapmadığımı gördü ve aslında sorunun kıyafetler olmadığını O da anladı. Kendimi bir şekilde onda saklasamda karşısında giyinmek gibi bir cesaretim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECE KARANLIĞI
ChickLitMavi gözlerim yeşil gözlerine kenetlendiğinde orada az olsa bir duygu kırıntısı görmeyi umdum ama hiçbir şey yoktu. Hiçbir duygu barındırmıyordu Orman yeşili gözleri... Cehennemi andırıyordu... Beni yakmaya ant içmiş cehennemi... 19.12.2016 tarihin...