KS - 11. Bölüm: CİHANŞAH

17.9K 1.3K 230
                                    

Yorum sınırı; 200.

12. Bölüm, sınır geçer geçmez gelecek ❤️

Keyifli okumalar...

11. BÖLÜM: CİHANŞAH

Bağrına basıp avazı çıktığı kadar ağlamak istiyordu...

Gülfem arka koltukta oturmuş, kucağında tuttuğu bebekle ilgileniyordu. Kollarında tuttuğu oğlan beklediğinden çok daha sevimli, çok daha göz alıcı duruyordu. Elindeki biberon kucağındaki minik oğlan tarafından dakikalar içerisinde talan edilmişti. Biberonu koltuğun arkasında bulunan bölmeye yerleştirdi ve bebeğin ağzını sildi.

"Çantanın köşesinde mendil var. Onu omzuna yerleştirebilirsin." Gülfem genç, heyecanlı ve ilgili babanın sözlerine belli bile olmayan bir tebessüm gönderdi. Evladına değer verdiği, onu sevdiği bakışlarından bile anlaşılıyordu oluyordu. O asla sevilen bir evlat olmamıştı. Onun kaderi evladına da bulaşmıştı ve asla sevilmemiş, gittiğinde de arkasından babası tarafından üzülen bir bebek olamamıştı.

Kendi evladının hüznü her daim içindeydi. Nerede bir oğlan çocuğu görse hemen aklına geliyordu. Yaşasaydı diye başlayan cümleleri tüketmişti artık. Yaşasaydı ne olacaktı Gülfem? Soruları daha ağır basıyordu. İlgisiz, sarhoş, gaddar bir babaya sahip olacaktı. İşte o zaman da iyi ki doğmamış diyor hemen arkasından da cümlesinin vahşiliği ile irkilip, yüreği burkuluyordu. Derin düşüncelerinin arasında yanında duran çantadan ince bir mendil alıp omzuna yerleştirdi.

"Gel bakalım," omzuna yerleştirdiği bebeğin sırtını ağır ağır okşamaya başladı. Eli bebeğin sırtında gezinirken, Cihanşah tuhaf sesler çıkarıyordu. Burnunu boyun girintisine yerleştirdi ve derince kokladı.

"Keyfi yerine geldi keratanın. Seslere bak." Cihangir aynadan gördüğü kadını konuşturmak, onun bülbülleri kıskandıran sesinden bir kaç cümle duymak istiyordu. Gülfem ise adamın bu isteğini karşılamaya pek niyetli değildi. Adamın sözlerine sadece güldü. Çok nadir zamanlarda, cevap vermek istemediği zamanlarda gülümser, konuyu geçiştirirdi. İşte şimdi de o zamanlardan birindeydi.

Konuşmak istemekle, istememek arasında gidip geliyordu. Cihangir'in kendisine karşı yaptıklarını yok sayamazdı. Kabul etmek istemese de birçok defa yardımı dokunmuştu. Ankara'ya geldiği andan itibaren başı ne kadar derde girerse girsin bu adamın yardımı ile düzlüğe çıkmıştı. Bu yaşına kadar tek başına gelmişken bu kısa sürede alışmıştı adamın güvenli çemberine.

Bu akşam o çağırmadan, ondan yardım istemeden yine yanına gelip onu çekip çıkarmıştı. Bu karşılıksız görünen yardımların günün birinde karşılığının istenmesinden korkuyordu. Maddi açıdan elinde ne varsa vermeye razıydı lakin manevi olarak verecek hiçbir şeyi kalmamıştı.

Cihangir'in farklı bir havası vardı. Gülfem farkında olmadan inceliyordu adamı. Her gördüğünde yeni özellikleri kazınıyordu aklına. Birçok defa 'daha dün bir bugün iki, kendini topla kızım. Elin adamını ne umursuyorsun?' dese de, aklı başladığı yere geri dönüyordu. Fiziksel olarak hiçbir özelliği onu ilgilendirmiyordu. El kadar yüze doymuştu Gülfem. Vakti zamanında yakışıklı, çok yakışıklı dediği, bir görenin ikinci defa baktığı bir adama âşık olup yarı yolda bırakıldıktan sonra anlamıştı yüz güzelliğinin yalancı olduğunu. İnsanların ruhuna bakmayı seviyordu. Yüzüne baktığında ruhunu görüp, ruhunu okumaya, derinlerde kalan gerçek yüzlerini görmeyi istiyordu. Cihangir huyu yüzünden güzel adamdı. Gözlerinden belli oluyordu kalbinin güzel olduğu.

AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin