Yorum sınırı; 350
Yeni bölüm sınır geçer geçmez gelecek :)Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar...
21. BÖLÜM: ANNE
Barışmak öyle kolay olsaydı bir ömür kırgın, dargın kalınır mıydı?
"Kalk hadi," koca cüsseyi tek başına kaldırmaya çalışırken Dilruba geldi yanına. Cihangir'in oyununu anlamadan onu kaldırıp içeriye resmen sürüklediler. Cihangir ağırlığını Dilruba'ya veriyor, Gülfem'e zorluk çıkarmamaya çalışıyordu.
"Belim koptu, yemin ederim belim koptu. Bu adam ne kadar ağır ya?" Dilruba söylenirken Gülfem kardeşinin abarttığını düşünüyordu.
"Abartma Dilruba. İkimiz de aynı adamı taşıyoruz neresi ağır?"
"Adam baygınken bile seni kayırıyor demek ki abla. Az kaldı vallahi yığılacağım şuraya," nihayet odaya gelmişlerdi. Yatağın üzerine yatırdığı adama bakarken yarasını görmeye çalıştı. Daha önce kontrol etmişti derin değildi ama kanı durmayınca onu hâlsiz düşürmüş olmalıydı. Yeniden yarayı kontrol etti derin görünmüyordu ama mutlaka dikiş gerekiyordu.
"Cihangir beni duyuyor musun?"
"Evet."
"Bak şimdi ambulansı arıyorum tamam mı?"
"Yok, arama ambulansı falan. Sen Ali'yi ara doktor getirsin," az önce baygın olan adam birden canlanmıştı. Gülfem bu durumun farkına varmadı.
"Doktor gelene kadar ambulans gelir, hastaneye gidersin."
"Hastanede uğraştırma beni Gülfem ne olursun. Tıp merkezinden getirsin bir tane." Gülfem bir şey söyleyemedi. Yanı başında duran kardeşine telefonundan Ali'yi aramasını söyleyip adamın tişörtünü çıkarmaya çalışıyordu.
"Bana yardımcı olacak mısın?" Cihangir kadının sözünü dinlerken bu yaralanma işini sevmeye başlamıştı. Bu olay olmasa feriştahı gelse onu bu eve sokamazdı. İçten içe bu duruma sevinmeden, zafer naraları atmadan duramıyordu.
"Tabii," derken tişörtün eteklerinden tutup suratını buruşturarak çıkardı. Çıkardığını Gülfem'e verirken kalktığı yere geri uzandı.
"Ben ılık su falan getireyim yaranın etrafını temizleyelim." Gülfem odadan çıkıp ihtiyacı olanları getirdi.
Odaya girip Cihangir'in yanına oturup, kâsenin içinde bezi sıkıp yaranın etrafını temizlemeye çalıştı.
"Şu hâline bak, bir yaranı temizlemediğim kalmıştı onu da yaptım."
"Ödeşmek istiyorum," dedi Cihangir kırgın çıkan sesi ile. Kendi hastalığına kendi inanacaktı neredeyse. Hem ne demişler 'Aşağı mahallede uydurdum, yukarı mahallede kendim inandım' şu an tam onu yaşıyordu. Evet, yarası vardı ama öyle ayılıp bayılacak kadar değildi. En azından daha kötülerini görmüştü.
"Nasıl olacakmış o?" Kadının sesinde küçümseme vardı ama Cihangir aldırmadı.
"Sen benim bıçak yaramı temizle, bende senin gönül yaranı temizleyeyim." Hiçbir fırsatı kaçırmadan dörtnala koşuyordu Cihangir. Her topu kaleye gönderiyor, her ihtimali değerlendiriyordu. Bir tanesi denk gelecekti muhakkak.
"Gönlüme yara açana, yaramı emanet etmek ne derece sağlıklı? Yeniden yaramı deşmeyeceğini nereden bileceğim? Hem sen merak etme ben kendi yaralarımı kendim saracak kadar tecrübeliyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...