Yorum sınırı; 300
Yeni bölüm sınır geçer geçmez gelecek :)Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar...
24. BÖLÜM: NEVŞEHİR
Doğuran mı daha çok anneydi, sahip çıkıp; koruyan kollayan mı?
"Sen oğlunu nasıl onun kucağına verirsin Gülfem?" Cihangir, neredeyse iki saattir bu konuya takmıştı ve huzursuzluk çıkarıyordu. Hazal ve annesinin mekândan attırılmasının ardından onlar da ayrılmış, doğrudan Cihangir'in evine gelmişlerdi. Şimdi Candemir ve Dilruba minik bebeği eğlendiriyordu, Gülfem ve Cihangir karaları bağlamış evin ortasında bir ileri bir geri gidip geliyorlardı.
Oğlunun çırpınışları aklına geldikçe çıldırıyordu Cihangir. Hazal'ın elinde durmamak için gözünden akan her damlaya kurban olurdu. O kadının ellerinden güçlükle kurtarmıştı oğlunu. Yeniden kaybedemezdi. Canını verirdi yine de oğlunu onların insafına bırakmazdı.
"Oğlunun annesi o kadın Cihangir. Görmeye, sarıp sarmalamaya hakkı var."
"Onun annesi sensin. Cihanşah'ın bir tek annesi var o da sensin," ısrarla kurduğu cümle ile Gülfem suratını buruşturdu. Bu adamın sorunu kesin hükümlü olmasıydı, kesinlikle en büyük sorun buydu. Gerçekleri siniri ile görmezden geliyor, yok sayıyordu.
"Bunu bende çok isterdim. Şu hayatta en çok istediğim şey belki de bu ama onun öz annesi ben değilim Cihangir."
"Sen onun öz annesinden daha ileridesin." Kırık çıkmıştı sesi. Oğlu için üzülüyor, onun bu hengâmenin içinde zarar görmeden yetişmesi için düşüncelere dalıyordu.
"Cihangir," oturduğu koltuktan kalkıp adamın tam önünde durdu. Elini sakallı yanağına yerleştirip, gözlerinin içine bakmaya başladı. Onu anlamasını istiyordu.
"O senin oğlun olduğu kadar Hazal'ın da oğlu. Bu gerçeği değiştiremezsin. Oğlunu annesinden, annesini oğlundan ayrı tutamazsın. İkisi de birbirini görmek istediği sürece buna sesini çıkaramazsın."
"Ne demek çıkaramam? O benim oğlum Gülfem. Ben o kadına defalarca haber yolladım gel oğlunu gör diye. Defalarca oğlunu sana getireyim hasret giderin dedim ama o her defasında teklifimi geri çevirdi. Teklifimi geri çevirdiği andan itibaren Cihanşah onun oğlu olmaktan çıktı."
"Değil demiyorum ki. O senin oğlun tabii. Al karşına da bir bak en çok kime benziyor. Senin olduğu kadar onun da oğlu. Dokuz ay karnında taşıdı, sancısını çekti tabii ki oğlunu görmek isteyecek. Belki annesi engellemiştir. Bugün görmedin mi nasıl sarıldı, kokladı, gözleri titredi."
"Gülfem, neden anlamıyorsun Hazal oğlunu görmek istemiyor. Bak bunu söylemek benim için çok zor, senin karşında bu konudan bahsetmek istemiyorum ama ben bu çocuğu yaparken Hazal annesinden hiç korkmuyordu, çekinmiyordu. Şimdi istese çıkar gelir, benim de ona engel olmayacağımı bilir ama gelmiyor. Sen onu tanımıyorsun, onu tanısan ne demek istediğimi anlardın." Gülfem adamın ne demek istediğini anlamıştı.
"Tamam haklısın. Hem Hazal çok tutamadı bile görmedin mi? Oğlumu istiyorum bile demedi. Onu senden, bizden almaya kimsenin gücü yetmez. Neden kendini böyle yoruyorsun? Bırak, unutalım gitsin. Oğlun senin yanında, senin kollarının arasında güvende ve mutlu." Cihangir, kadının haklı olduğunu biliyordu. Oğlunu ondan kimse alamazdı ama onun kızdığı nokta oğlunun o kadınların vicdanına bırakılmış olmasıydı.
"Güzelim, her şeyim haklısın ama sende şunu anla; Cihanşah'ın o kadınların vicdanına bırakılmasını istemiyorum. Benim oğlum istenmeyen çocuk değil. Annesi tarafından istenmedi denmesini istemiyorum." Gülfem adama daha fazla ısrar edemedi. Biliyordu ki Cihangir kendi bildiğinden şaşmayacaktı. Bu işin sonunda ikisinin arası bozulacaktı ve bu isteyeceği en son şey bile değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...