Yorum sınırı; 300
Yeni bölüm sınır geçer geçmez gelecek :)Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar...
20. BÖLÜM: YIKIMIN EMARELERİ
"Benim en güzel düşlerim, içimde kaldı..."
"Cihangir Bey iki lokma bir şey yeseydiniz." Kapıdan sessizce seslenen Güzin'e baktı Cihangir. Yemek yiyecek hâli mi kalmıştı? İştah mı vardı da yiyecekti?
"İstemiyorum Güzin. Cihanşah nerede?"
"Dilruba bakıyor efendim ama huzursuz hâliyle," Cihangir Güzin'in çıkmasını isterken yatakta uyuyan kadını izlemeye devam etti. Tek cümlesi ile hayatlarını mahvetmişti. Aylardır hayalini kurduğu gerçeğe yaklaşırken, yine kendi elleriyle yıkıp, viraneye çevirmişti. Kendisi acı çekmeyi hak ediyordu, kendisi bu uğurda ölse gam yemezdi ama Gülfem'in acı çekiyor olması onu mahvediyordu.
Gülfem krizden sonra bayılırcasına yattığında doktoru çağırıp, sakinleştirici ile uyumasını sağlamışlardı. Onun uyumasından hemen sonra Candemir'i gönderip Dilruba'yı buraya getirtmişti. Şimdi Gülfem'i gönderirse bir daha ona ulaşamayacak olmaktan korkuyordu.
Gülfem'in hareketlendiğini gördüğünde hızla kalktı yerinden. Uyandığını sanmıştı ama yanılmıştı. Oldu yerde ters dönmüş, bacaklarını kendine çekmiş öyle uyuyordu. Üzerindeki pikeyi biraz daha çekti. Son kez kontrol edip odadan usulca çıktı.
"Ağlama artık ne olursun. Bak ne var burada?" Elinde tuttuğu oyuncağı çocuğa doğru sallayan Dilruba'ya baktı kapıdan. Olanları duyduğunda çok üzülmüştü ama çaresi yoktu.
"Oyuncakla durmaz o. Ben onu alayım, sende aşağıya yemek yemeye in."
"Yok, ben yemeyeceğim."
"Dilruba yorma beni kardeşim. Tüm gün yeteri kadar üzüldük, bir de sen gelme üzerime. Haydi, in aşağıya, Candemir'de orada olacaktı. Doyurun karnınızı." Dilruba itiraz edemedi. Adamın perişan hâlini görebiliyordu. O böyleyken onunla uğraşsın istemedi. Oğlunu kucağına aldığında susmuştu. Onu aradığını anladığında boynuna burnunu yasladı ve derin derin soludu.
"Sen beni mi özledin oğlum?" Omzuna yatırdığı oğlunu bağrına basarken usulca çıktı odadan. Kendi odasına geldiğinde yavaşça, sessiz olmaya özen göstererek açtı kapıyı. Gözleri hızla yatağı taradı. Gülfem az önce bıraktığı pozisyonda uyuyordu. Koltuğa oturduğunda omzundaki oğlunun sırtını okşayarak uyutmaya çalıştı. Bir süre bu şekilde durdular ama Cihanşah hareketlenince omzundan indirip koluna yatırdı.
"Tamam babacım, bak ben buradayım," o durdurmaya çalıştıkça oğlu yatağa doğru elini uzatıp kendini atıyordu.
"Olmaz oğlum. Oraya gidemezsin," o olmaz dedikçe oğlu ileriye atılıyordu. Odadan çıkmak için ayağa kalktı. Biraz daha durursa Gülfem uyanacaktı. Yatağın kenarından çıkacağı sırada oğlu ağlamaya başlayınca dayanamadı Cihangir. Yatağın diğer tarafına geçti ve Cihanşah'ı kadının yanına yatırdı. Kendisi de diğer tarafa geçip uzandı. Bir kolunu kafasının altına aldı, diğerini de bacağına koyup ikiliyi izlemeye başladı. Daha oyuncağını düzgünce tutamayan oğlu, kadının koynuna sokulmaya çalışıyordu. Karşılık da alıyordu üstelik. Gülfem vücuduna zerk edilen sakinleştiriciye rağmen, kollarının arasına sığınan küçük oğlanı hissedebiliyordu.
Cihanşah'tan çıkan memnuniyet dolu sesler ile dudağının kenarı hafiften yukarı kalktı.
Gülfem'in bu tepkisine Cihangir'de gülümsedi. Kadının eli oğlunun karnına yerleştiğinde, o da uzattı elini aynı yere. Avucunu kapattı, incecik, narin ellerin üzerine. Karşısındaki güzel manzarayı izleye izleye uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...