Yorum sınırı; 200
Yeni bölüm sınır geçer geçmez gelecek :)Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar...
23. BÖLÜM: AİLE
Hayali kurulan aile bu muydu? Sahip miydi şimdi 'o' aileye?
Bulundukları yerde pek insan yoktu. Ortalık da sessizlik hâkimdi. Hafif hafif esen rüzgâr, ahenkle dans ederken şakıyan kuşların sesleri eşlik ediyordu. O güzel sesleri bozan Cihangir'in telefonunun sesi oldu.
"Candemir mesaj atmış." Cihangir'e kalsa bakmayacaktı ama yine de merakına dayanamadı. Oğlunu kardeşine emanet etmişti. Ekranı kaydırıp gelen videoyu indire bastı. Ekranda duyulan müzik sesi ile gözleri olabildiğince açıldı.
Videoda Candemir, Cihanşah'ın kafasına bir şapka geçirmiş, boynuna bir zincir takmış ve gıdığına yerleştirdiği parmağını hızla indirip kaldırıyordu. Bu hareketi ile Cihanşah'ın çenesi saniyede üç defa hareket ediyordu. Daha fazla beklemeden arama tuşuna bastı. İlk çalışta açılmıştı telefon.
"Lan şerefsiz misin oğlum sen? Çek o patilerini oğlumun üzerinden. Çenesi çıkacak çocuğun." Cihangir telefona doğru bağırırken Candemir karşıdan kahkaha atıyordu. Yeğeni ile keyfi yerindeydi. Çocuk bakmaya baya baya alışmıştı doğrusu.
"Sen bana az mı yaptın koçum? Vakit intikam vaktidir Cihangir Bey! Ben hep bu zamanları bekledim," karşıdan gelen derin nefes seslerini dinledi. Ağabeysinin sinirden çıldırdığına emindi. Bunun karşılığında yiyeceği birkaç yumruğu da göze almıştı.
"Ulan Candemir ben eve bir geleyim senin o çeneni çıkarmazsam adım Cihangir değil. Bir ay çeneni bağlı gezdireceğim senin. Bırak lan oğlumu, canı yanıyordur koçumun." Gülfem de izlemişti videoyu. Aslında abartılacak bir şey yoktu. Cihangir'in yumuşak karnı da oğluydu. Kıyamıyordu ona.
"Çok affedersiniz ama canı yanan çocuk kahkaha atmaz. Bak şimdi de takla attırıp amuda kaldıracağım oğlunu. Atacağım videosunu izle ve seyret paşam." Yeşilçam filmlerinden aşina olduğumuz kötü kadın kahkahasının günümüz versiyonunu yapmıştı.
Cihangir ise sinirine sinir ekleyerek oturduğu yerde zor duruyordu. "Gülfem bu şerefsiz oğlumun canını yakıyor, benim minik oğlum da hoşuna gidiyor sanıyor."
"Bebekler şeffaf varlıklar Cihangir. Hoşuna gitmese, canı yansa emin ol ortalığı ayağa kaldırır."
"Diyorsun?" Sorgularcasına baktı. İnanmak istiyordu. Gülfem ona yalan söylemezdi.
"Diyorum. Telaşlanma sen."
"Kırk yılın başında bir baş başa kalalım dedik onun da oğlum ile kardeşim içine etti. Romantizm yaşamak bize haram. Biz evlensek yine rahat bırakmaz bunlar. Kapıya gelirler bu sefer. Viyana kapısını zorlayan Osmanlı ordusu gibi yüklenirler açın kapıyı diye," tıpkı küçük çocuklar gibiydi Cihangir. Gülfem'in onu rahatlatması ile konuyu değiştirmiş, mızmızlanıyordu. Gülfem içinden gelerek bir kahkaha attı. Benzetmelerine bayılıyordu.
"Onlar benim diğer yüzümü görmemişler o zaman. Sen sıkma canını ben kaşlarımı çatar, öyle bakarım korkarlar. Heyt derim, kocam ile baş başa kalamayacak mıyız canım? Biz evli insanlarız azıcık mahremiyet istiyorum, özel alanımıza saygı duyun derim."
"İkisine de mi?"
"Sadece Candemir'e kızarım. Cihanşah'a kıyamam," nasıl kıyardı mink oğluna? Artık onun oğluydu. Cihangir onu kovsa bile oğlandan yine de gidemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...