Yorum sınırı; 300
Yeni bölüm sınır geçer geçmez gelecek :)Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar...
20. BÖLÜM: YIKIMIN EMARELERİ
Gülfem kapıyı kapatır kapatmaz salona geçti. Koltuğa bir pelte gibi yığılırken bugün yaşadıklarını bir bir attı kafasının içinden. Şu saate kadar yeteri kadar düşünmüştü ve artık beyni kendi içinde yeni bir kaosu daha kaldıramayacak kadar doluydu. Kapının pervazına yaslanmış ve onu izleyen kardeşine baktı yan bir bakışla. Eve geldiklerinde gerekli konuşmayı yapmış olsalar da Dilruba'nın onun sözünü tutacağına inanmıyordu. Tam ağzını açmış, bir şey söyleyecekti ki Gülfem buna engel oldu.
"Konuşma Dilruba. Git uyumana bak."
"Ama abla..."
"Aması falan yok, ne diyorsam o."
"Sen yatmayacak mısın? Sabah oldu neredeyse, uyusaydın biraz."
"Dilruba uyumak istesem senden izin almam gider uyurum." Dilruba ablasının terslemesi ile odaya geçerken Gülfem koltuğa uzandı ve tavanı izlemeye başladı. Cihangir'in pişman olduğunu anlıyordu, onu kırmak, üzmek istemediğini de biliyordu ama kırılan kalbine engel olamıyordu.
Yarasının yerini iyi biliyordu adam. Bildiği yeri yeniden açmak da kolay olmuştu hâliyle. Göz kapaklarından akan yaşları tek tek silmekle yetindi. Elinden bir şey gelmiyordu. Gözleri yana yana uykuya dalmak için bekledi. Sabah gözlerini açtığında, göz kapaklarındaki ağırlık uyumasını emrederken Gülfem buna kulak asmadan koltukta doğrulup oturur konuma geçti.
Duvardaki asılı saate baktı. Henüz yeni yediye geliyordu. Banyoya geçip elini yüzünü yıkadı.
Cihangir olmadan hayatına idame ettirmenin yollarını bulacak ve herkese kanıtlayacaktı. Onun hiçbir erkeğe ihtiyacı yoktu. O bu yaşına kadar yalnız gelmişti bu yaştan sonra da yalnız devam edebilirdi. Aşkını gerekirse kalbine gömecek ve yoluna devam edecekti.
"Abla, nereye?"
"İşlerim var dışarıda," dedi ve daha fazla konuşmadan çantasını alıp çıktı evden. Birkaç saat önce Cihangir'in durduğu yere baktı ama kimse yoktu. Henüz gelmemiş olması iyiydi. Seri adımlarla dolmuş durağına gidip ilk gelen dolmuşa atladı. Saatin erken olmasına rağmen dolmuş fazla kalabalıktı. Oturacak yer bulamadığı için koltukların arkasındaki demirlere tutunup ayakta düşmeden durmaya özen gösterdi. Hemen dibinden gelen ses ile sesin geldiği yöne döndü.
"Günaydın Gülfem. Nereye böyle?"
"Günaydın Sevim. İşlerim var Ulus'ta."
O sormamıştı ama Sevim, konuşmaya meraklı bir kadındı. "Bende işe gidiyorum Ulus'a."
Sevim daha önce nerede çalıştığını muhakkak söylemiş olmalıydı ama Gülfem bunu hatırlamıyordu. Hayatı o kadar doluydu ki kendini ilgilendiren konular harici diğer tüm bilgilere kapatmıştı beynini. O an bu karşılaşmayı değerlendirmek istedi.
"Sen nerede çalışıyordun Sevim?"
"Halin içinde market var ya Erdallar diye. Orada çalışıyorum."
"Elemana ihtiyacınız var mı? Ben iş arıyorum da."
"Mustafa ağabeye söylerim ben, hallederiz." Sevim'in sözlerinden sonra iki kadın Ulus'a geldiler. Bentderesi'nde inip biraz yürümeleri gerekiyordu. Hale geldiklerinde dükkânlar yeni yeni açılıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...