Yorum sınırı; 750
Bölüm sınır geçer geçmez gelecek :)Oy vermeyi unutmayın lütfen.
Keyifli okumalar...
29. BÖLÜM: YUVA
"Durdum durdum, turnayı gözünden değil kalbinden vurdum..."
Bir gün daha ne kadar özel ve önemli hissettirilebilirdi insana?
Bir insan her yönüyle daha ne kadar mükemmel olabilirdi. Gülfem hayalini bile kuramayacağı bir hayata adım atıyordu. Elini tutan, kalbini kalbine mühürlediği adam bunun vaadini veriyordu, o her daim gülümseyen gözleri ile.
"Beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin," dedi uzanıp elini tutarken. Parmaklarını parmaklarına kenetlemişti, araç kullanırken yola odaklamış yüzünü seyre dalmıştı.
"Biliyorum güzelim. Sen mutlu olunca benim yüreğimde bahar rüzgârları esiyor, yuvalarından yeni çıkmış kuşlar cıvıldıyor, nehirler coşuyor. İçimde oluşan dünyam bahar bayram oluyor." Gülfem sevinç çığlıkları atmak istiyordu. Kalbi dörtnala koşan bir at misali yükselmişti.
"Cihangir seni seviyorum. Seni öyle çok seviyorum ki işte bunu tahmin bile edemezsin."
"Hayır, güzelim," derken uzanıp yanağına dokundu. Pürüzsüz teninde gezinen parmakları yeniden eline indiğinde Gülfem'i büyüleyen sesi ile devam etti.
"Tahminden fazlası var. Seni tıpkı beni sevdiğin gibi seviyorum. Doyumsuzca, arsızca, ölümüne..." Gülfem kenetlenmiş ellerini kaldırıp dudaklarına götürdü. Aşk nedir deseler aylar, yıllar önce verecek cevabı olmazdı belki ama şimdi aşkın ne demek olduğunu biliyordu. Aşk demek Cihangir demekti. Onsuz bir şey düşünemezdi artık. Düşüncelerini bölen korna sesleri oldu.
Kınanın yapılacağı mekâna geldiklerini belli eden Candemir korna sesleri ile onları karşılamıştı. Erkek kınası için üst salon ayarlanmıştı. Kadınlar kendi aralarında eğlenirken, erkekler de adetleri olan oyunları oynayacak, damat ve sağdıcını bir güzel oynatacaklardı. Araçlarından indiklerinde Cihangir, Gülfem'in yardımına geldi. Kıyafeti pek kabarık olmasa da yardım istiyordu. Görevlilerin yardımı ile gelin ve damat odasına geçtiler. Genç kızlar Gülfem'in makyajını kontrol etti. Cihangir bu sırada kardeşi ile uğraşmakla meşguldü. Açılan kapının ardından Anıl ve eşi Tuğba göründü.
"Sağdıcın en son geldiği nerede görülmüş Anıl Efendi?" İki adam birbirine sarılırken Tuğba da kızların yanına geldi.
"Hayırlı olsun." Gülfem gülen gözlerle bakmıştı Tuğba'ya ve kocaman olmuş karnına.
"Hoş geldin Tuğba."
"Çok güzel olmuşsun Gülfem."
"Teşekkür ederim, sen de çok şık görünüyorsun," kadınlar birbirine iltifat etmeye devam ederken Anıl sağdıç gecesinde eziyet olup olmadığını merak ediyordu.
"Oğlum dün biraz baktım bu sağdıçlar ne yapar, ne eder diye. Sizin orada bir kılıçtan geçirilmediği kalıyor adamların."
"Hayırdır, korktun mu paşam?" Dedi Cihangir arkadaşının omzuna elini atarken. Memleketinin adetleri bahsedildiği kadar olmasa da insanı zorlayan nitelikteydi.
"Korkma demeyelim de gereksiz eziyet diyelim. Evlenen damat sonuçta, onun dayanıklılığı kontrol edilmeli. Ben evli barklı, çoluklu çocuklu adamım."
"Daha çocuklu değilsin Anıl ağabey. Bu işten kurtuluşun yok, şimdiden hayırlı olsun."
"Deme be..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÛZAR SERİSİ (TAMAMLANDI)
General Fiction[AHÛZAR SERİSİ -1- KELEBEK SESLERİ] Her kadının dışında fırtınalar koparsa da içinde rengarenk çiçekli umutlar yetiştirir... Rüzgârgülünün inadı misali işliyordu hayat Gülfem için. İnadına yaşıyordu bu hayatı. O kadar zorluğa göğüs gere gere yürüyor...