13

37 5 2
                                    

Gözlerini aralayan Thor’un başı dönüyordu ve nerede olduğunu anlamaya çalışıyordu. Üzerinde yattığı saman yığınından suratını kaldırıp, ağzının kenarındaki salyaları sildiği an kafasında, tam gözlerinin ardına müthiş bir acı saplandı. Yaşadığı en kötü baş ağrısıydı. Dün geceyi, Kral’ın verdiği ziyafeti ve hayatında ilk kez ağzına içki
koyuşunu hatırladı. Oda dönüyor gibiydi.
Boğazı kupkuruydu. Bir daha asla içki içmeyeceğim, diye yemin etti. Nerede olduğunu iyice idrak edebilmek için basık tavanlı yapıda göz gezdirmeye başladı. Samanların üzerinde sızmış halde yatan bir çok başka beden vardı ve hepsi horluyordu; arkasını döndüğünde birkaç adım ilerisinde horlayan Reece’i gördü. O an
nerede olduğu Thor’a dank etti; sızdığı bu yer kışlanın ta kendisiydi. Lejyon’un kışlası. Etrafındaki on beş oğlanın çoğu aşağı yukarı onun yaşlarındaydı. Thor, Reece’in sabahın erken saatlerinde onu buraya getirişini ve
samanların üzerine yıkılışını hayal meyal hatırlıyor gibiydi. Sabahın ilk ışıkları açık pencerelerden içeri sızıyordu. Thor tek uyananın kendisi olduğunu fark etti. Kıyafetlerini
çıkarmadan yatmıştı ve saçları yağlı gibiydi. Banyo yapmak için her şeyini verirdi, ancak bunun için nereye gitmesi gerektiğini hiç bilmiyordu. Bir damla su için de yapmayacağı şey yoktu. Ve tabii karnı da gurulduyordu, acıkmıştı.
Tüm bunlar Thor için çok yeniydi. Barakaların bile nerede olduğunu tam olarak bilmemesi bir yana, hayatta onu nelerin beklediğine veya Lejyon’da gündelik hayatın nasıl olduğuna dair ise tek bir fikri dahi yoktu. Ancak mutluydu.
İnsanın başına döndüren dün gece, hayatının en güzel gecesiydi. Kendine Reece gibi bir arkadaş edinmiş ve Gwen’i arada bir onu keserken
yakalamıştı. Kızla konuşmaya çalışmış, fakat ona ne zaman yaklaşmaya niyetlense buna cesaret edememişti. Bunu düşünmek ona acı veriyordu.
Etrafta çok fazla insan vardı. Belki sadece ikisi olsaydı, o zaman cesaretini toplayabilirdi. Tabii onu bir daha görebilecek miydi, bilmiyordu.
Thor daha düşüncesini tamamlayamadan kışla kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Tüm oda ışıkla doldu. “Silahtarlar, ayağa kalkın!” diye
bağırıyordu birileri. Gümüşler’in çok sayıda üyesi
üzerlerinde sallanan zincirli zırhları ile içeri girerek, ellerindeki metal sopaları tahta duvarlara vurmaya başladılar. Kulakları sağır eden sesin gürültüsünü duyan bütün çocuklar uyanmaya başladı. Grubun başında Thor’un dün arenadan hatırladığı sert görünümlü asker yer alıyordu. Reece bu geniş omuzlu tıknaz adamın adının Kolk olduğunu söylemişti. Kel kafasının
altında kısa bir sakal ve burnunun üzerinden geçen bir yara izi vardı. Çattığı kaşlarla doğrudan Thor’a bakıyordu gibiydi. Parmağını ona doğru
kaldırıp, “Sen evlat!” diye bağırdı.
“Ayağa kalmanızı söyledim!” Thor’un kafası karışmıştı. “Fakat zaten ayaktayım efendim.” diye cevapladı.
İleri fırlayan Kolk elinin tersiyle Thor’a vurdu. Thor’un canı darbeden çok, böyle bir şey yaşadığı için acımıştı. Tüm bakışlar üzerine çevrildi. Kolk, “Bir daha üstlerine cevap verme!” diye bağırdı.
Thor bir cevap veremeden Kolk odanın içinde bağıra çağıra dolaşmaya başlamıştı bile. Kimini çekerek kenara fırlatıyor, kalkmakta olan bazılarının ise kaburgalarına tekme savuruyordu. Teselli edici bir ses, “Endişelenme.”
dedi. Kafasını çeviren Thor karşısında Reece’i gördü. Reece, “Sana özel bir durum değil. Yöntemleri böyle. Bizi yıldırmak istiyorlar.” dedi.
“Ancak sana bir şey yapmadılar.” “Tabii, babam yüzünden. Ancak nazik davrandıkları da söylenemez. Her zaman tetikte olmamızı istiyorlar. Böylece daha güçlü olacağımızı düşünüyorlar. Onları fazla ciddiye alma.”
Thor ve Reece de kışladan dışarı çıkarılan çocukların arasında katıldı. Dışarı çıktıklarında suratlarına çarpan güneş ışıkları yüzünden Thor elini kaldırıp, gözlerini kıstı. Aniden midesi
bulanan Thor yanına doğru dönüp kusmaya başladı. Diğer çocukların kıs kıs güldüğünü
işitebiliyordu. Arkasından bir muhafızın itmesiyle tekrar sıraya giren Thor, kolunun tersiyle ağzını sildi. Kendini hiç bu kadar kötü hissettiği olmamıştı. Arkasından gelen Reece gülümsedi.
“Zor bir geceydi, öyle değil mi?” diye sordu. Thor’u kaburgalarından dürtükleyerek, “İkinci bardaktan sonra durmanı söylemiştim.” dedi sırıtarak. Gözlerine saplanan ışık Thor’u
rahatsız ediyordu; güneş hiç bugünkü kadar rahatsız edici gelmemişti. Hava şimdiden çok sıcaktı ve deri zırhının altında şimdiden terler birikmeye başlamıştı. Thor, Reece’in dün gece onu uyardığı anı hatırlamaya çalıştı ama,
buna imkan yoktu. “Ben böyle bir şey dediğini hatırlamıyorum.” dedi. Sırıtışı iyice genişleyen Reece, “Çok normal. Çünkü beni dinlemedin.”
dedikten sonra güldü. “Ha, bir de kız kardeşimle konuşmak için yaptığın şu beceriksizce girişimler.” tekrar güldü. “Hayatımda bir kızla konuşmaktan bu kadar çok korkan başka biri daha görmemişimdir.”
Hatırlamaya çalışan Thor’un suratı kızardı. Fakat hatırlayamıyordu. Her şey bulanıktı. “Umarım seni sinirlendirmemişimdir.” dedi. “Kız
kardeşin konusunda.” “Beni sinirlendiremezsin. Eğer seni seçerse, bu beni sevindirir.”
Bir tepeye çıkmaya başlayan grup hızlandı. Attıkları her adımla güneş daha da kavurucu hale geliyor gibiydi. “Fakat seni uyarmalıyım; kraliyetteki herkes onun peşinde. Onun seni tercih etme ihtimali ise... Zor diyelim.”
Kraliyet Sarayı’nın yeşil tepelerinden hızla geçerlerken Thor’un içi rahatladı. Reece onu her şeyiyle kabul etmişti. Bu ona halen çok şaşırtıcı
geliyor olsa bile sanki Reece onun için tıpkı bir kardeş gibiydi. Bu arada Thor gerçek kardeşlerini de fark etmişti. Az ilerisinde yürüyorlardı. Bir tanesi dönerek Thor’a öfkeli bir bakış attı ve
yanındakine Thor’u işaret etti, o da Thor’a alaycı bir gülümseme ile baktı. Şimdiye kadar ağızlarından Thor ile ilgili tek bir güzel laf çıkmamıştı. Fakat Thor’un tek isteği de her zaman buydu.
“Lejyon, sıraya gir! Derhal!” Etraflarını saran Gümüşler, elli kişilik gruplarını ikişerli tek sıraya
sokmaya çalışıyorlardı. Elinde bambu bir sopa tutan asker Thor’un önündeki çocuğun sırtına sert bir darbe indirdi; haykıran çocuk hızla sırasına girdi. Kısa süre içinde sıraya giren grup, arazide düzgün adım yürümeye koyuldu.
Kolk, “Bir savaş meydanında, tüm ordu tek bir yumruktur” diye bağırdı.
“Burası annenizin arka bahçesi değil. Şu an savaşa gidiyorsunuz!”
Nereye götürüldüklerini merak Thor yanındaki Reece ile beraber terden sırılsıklam haldeydiler. Halen midesi bulanıyor, ne zaman kahvaltı edip, bir şeyler içebileceğini merak ediyordu.
Dün gece o kadar çok içtiği için kendine gene kızdı. Tepeden aşağı inip, kemerli taş bir
geçitten geçtikten sonra kolezyum benzeri bir yapıya ulaştılar. Buranın Lejyon’un idmanlarını yaptığı yer olduğu aşikardı. Karşılarında mızrak fırlatmak, ok atmak, taş sallamak ve kılıçla vurmak için her türden hedef tahtası vardı. Bu
görüntü Thor’u heyecanlandırdı. Bir an önce içeri girip silahları kullanmak, antrenman yapmak istiyordu. Thor iyice heyecanlanmıştı ki
arkasından gelen bir dirsek kaburgalarına indi. Thor ve onun yaşlarındaki altı çocuk daha ana gruptan ayrılıyordu. Kolezyumdan uzaklaşmaya
başladılar. Kolk, “Antrenman yapacağını mı sanıyorsun?” dedi alayla. “Bugün senin işin atlarla ilgilenmek.” ileriye doğru bakan Thor nereye götürüldükleri kavradı; arazinin diğer
ucundaki atlar. Kolk şeytani bir şekilde gülümsedi. “Diğerleri mızrakları fırlatıp kılıçlarını savururken, siz atlarla ilgilenecek ve onların dışkılarını temizleyeceksiniz. Herkes bir yerden
başlamalı. Lejyon’a hoş geldiniz.” Thor yıkılmıştı. İşlerin böyle ilerleyeceğini hiç tahmin edemezdi.
Suratını ona yaklaştıran Kolk, “Özel olduğunu mu sanıyordun evlat?” diye sordu. Thor adamın onu pes ettirmek için böyle yaptığını biliyordu. “Sırf Kral ve oğlu seni sevdi diye benim de mi
seveceğim mi sandın? Artık benim emrimdesin. Anlıyor musun? O mızrak karşılaşması esnasında çektiğin numara umurumda bile değil. Küçük bir çocuktan başka bir şey değilsin. Beni anlıyor musun?” Önünde epey uzun ve zor bir çalışma
dönemi olduğunu anlayan Thor, yutkundu.
Kolk başka bir çocuğa eziyet etmek için yanından ayrılırken işleri daha da kötü hale getiren bir olay yaşandı. Thor’un önündeki kısa boylu iri çocuk,
yassı burunlu yüzünü ona doğru dönerek, “Sen buraya ait değilsin.” dedi. “Hile yaparak aramıza dahil oldun. Bizim gibi seçilmedin. Bizden değilsin. Hiçbirimiz senden hoşlanmıyoruz.”
Onun yanındaki başka bir çocuk Thor’a dudak bükerek bakıyordu.
“Defolup gitmen için elimizden geleniyapacağız.” dedi. “Lejyon’a katılmak kolay, önemli olan burada kalabilmek.” Çocukların ona karşı duyduğu nefret Thor’u ürküttü. Şimdiden düşman edinmiş olduğuna inanamıyor, bunu hak etmek için ne yapmış olabileceğini anlayamıyordu. O sadece Lejyon’a katılabilmek istemişti.
“Neden kendi işinize bakmıyorsun?” dedi biri.
Thor sesin sahibine baktı. Uzun boylu, zayıf, kızıl saçlı bu çocuk yeşil gözlere ve çilli bir surata sahipti. “İkiniz de buradaki diğerleri gibi at dışkısı kürekliyorsunuz. Siz de pek özel
sayılmazsınız. Gidin başkasına bulaşın.”
“Çok konuşma yalaka.” dedi çocuklardan bir tanesi ve devam etti, “yoksa senin de peşine takılırız.” Kızıl saçlı, “Denesenize.” diye
çıkıştı. Kolk, “Ben size söz vermeden
konuşmayacaksınız.” dedikten sonra çocuklardan birinin kafasına sertçe vurdu. Thor’a laf atan iki çocuk bunu görür görmez susup önlerine döndüler. Thor ne diyeceğini bilmiyordu; kızıl saçlıya müteşekkirdi. “Teşekkürler.” dedi.
Kızıl saçlı ona dönerek gülümsedi. “Adım O’Connor. Elini sıkardım ama bunu yaparsam büyük ihtimalle şaplağı yerim. O yüzden bunu görünmez bir el sıkışma olarak kabul et.” dedikten sonra gülümsedi. Thor bu çocuğu şimdiden sevmişti. “Onlara aldırma. Hepimiz gibi korkmuş haldeler. Lejyon’a katılırken bizi neyin beklediğini hiçbirimiz bilmiyorduk.”
Kolk, “Dizginleri tutun.” diye emretti. “Sıkı tutun ve atları yorulana kadar dolaştırın. Çabuk olun!”
Atın dizginlerini tutan Thor’a hayvanın tepkisi şaha kalkarak, ön bacaklarını üzerine doğru indirmek oldu.
Son anda kaçmayı başaran Thor’a gruptaki diğer çocuklar gülmeye başladı. Ardından bir de Kolk’un kafasına vurması üzerine iyice sinirlenen Thor, arkasını dönerek adama bir tane yumruk
sallamak istedi.
“Artık Lejyon mensubusun evlat. Asla geri çekilmeyeceksin. Karşındaki kim olursa olsun. İster hayvan, ister insan. Şimdi o dizginleri tut.”
Cesaretini toplayan Thor ileri atıldı ve yerinde duramayan atı dizginlerinden yakaladı. Atın ondan kurtulmak için gösterdiği tüm çabalara rağmen dizginlere sıkıca asılan Thor, hayvanı
çamurlu araziden diğerlerinin yanına doğru çekmeye başladı. At ona direnerek, sürüklemeye çalışıyordu ancak, Thor buna izin vermiyor, kolayca pes etmeyeceğini hayvana gösteriyordu.
“Duyduğum göre daha sonraları işler biraz düzeliyormuş.”
Sesin geldiği yöne bakan Thor, O’Connor’ın gülerek kendisine yaklaştığını gördü. “Pes etmemizi istiyorlar, farkındasın değil mi?” Thor’un atı bir anda durdu. İstediği kadar dizginleri çeksin, hayvan yerinden kıpırdamıyordu. Ardından Thor hayvanın durma sebebini gördü; daha fazla dışkı. Bir şeyden bu kadar çok dışkı çıkabileceğini asla düşünmemişti. Sırıtan Kolk, Thor’un avucunu kısa bir kürek yerleştirdi. “Temizle!”

YÜZÜK KRALLIĞI - Ejderhaların Kaderi (ARA VERİLDİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin