Krohn’u kıyafetinin içinde taşıyan Thor, meyhanenin gürültüsü karşısında rahatsız olmuştu. Lejyon üyeleri ve askerlerden oluşan büyük bir grup, içeriye giren ekibi bağırışlarla karşıladı. İçerisi tıklım tıklım ve sıcaktı. Thor kısa
sürede diğer yoldaşlarıyla omuz omuza duruyordu. Uzun bir av günü geçirmişlerdi ve ardından hep beraber ormanın derinliklerindeki bu meyhanede kutlama yapmak için toplanmışlardı. Gümüşlerden birkaçı onlara yolu
gösterdi. Thor’un arkasından gelen Conval ve
Conven, diğer gruplarınkinden çok daha büyük olan avlarını demir bir çubuğun üstünde taşıyorlardı. Dev yaratığa son bir kez bakan Thor, onu öldürmeyi başardıklarına halen inanamıyordu. Kıyafetinin içinde bir kıpırdanma
hisseden Thor, yeni yoldaşı Krohn’a baktı. Gerçekten beyaz bir leopar yavrusuna sahip olduğuna inanamıyordu. Kristal mavisi gözleriyle ona bakan hayvan bir takım sesler çıkarıyordu.
Thor onun acıkmış olabileceğini düşündü.
Thor meyhanenin kalabalığında etrafından gelip geçen onlarca adam arasında sıkışmıştı. Bu küçük mekanın içlerine doğru iyice girdikçe sıcaklık artıyor ve haliyle nem de yükseliyordu.
O’Connor’ın kanaması sonunda durmuştu. Yaralanmaktan çok sersemlemiş gibiydi.
İçerinin kalabalığında adım atacak yer yoktu. Uzun sıralarında üzerinde adamlar içkilerini içip, şarkılar söylüyor ve kimi kadehlerini tokuştururken, kimi de var güçleriyle masalarına
indiriyorlardı. Thor daha önce hiç böyle gürültücü bir kalabalık görmemişti. Elden sesini duyurmak için bağırarak,
“İlk defa mı bir meyhaneye geliyorsun?” dedi.
Köylülüğünden utanan Thor, evet anlamında kafa salladı.
“Pekala o zaman!” diye bağırdı Conval.
“Barmen, bize en sert içkinden birer tane ver. Buradaki Thor dostumuz eski ayyaşlardan da.”
İkizlerden biri çıkardığı altın sikkeyi bar tezgahının üzerine koyunca Thor epey şaşırdı; kim bilir ne kadar varlıklı aileleri vardır, diye düşündü. Bu kadar parayla kendi ailesi bir ay geçinebilirdi. Barın üzerinde bir düzine kadar
kadeh belirdi. Oğlanlar onlara ulaşmak için kalabalığı aşmak zorunda kaldılar. Thor içlerinden birini kaptı. Üzerinden akan köpüklerin görüntüsü onu heyecanlandırmıştı.
“Avımıza!” diye bağırdı Reece.
“AVIMIZA!” diye hep beraber bağırdılar.
Thor tadı biraz garipsemişti ama bozuntuya vermedi. Korkak gibi görünmek istemediği için kadeh deki sıvıyı içmeye başladı. Ancak yarısına
geldiğinde artık dayanamadı ve öksürdü. Bunu gören diğerleri kahkahalara boğuldular. Elden sırtına vurdu. Thor utanç içinde dudaklarının
etrafındaki köpüğü sildi. O henüz cevap veremeden herkes kafasını odanın içine giren müzisyenlere çevirdi. Flütler ve çalgılar başlayınca kalabalık çoştu.
“Kardeşim!” dedi bir ses. Arkasına dönen Thor kendinden birkaç yaş daha büyük birini gördü. İnce belli, geniş omuzlu bu kişinin suratı tıraşsızdı ve biraz pasaklı görünüyordu. Reece’ yaklaşıp, onu garip bir hareketle kucakladı. Yanında en az onun kadar derbeder görünümlü üç arkadaşı daha vardı.
“Seni burada göreceğimi hiç tahmin etmezdim!” dedi.
“Arada bir ağabeylerimin izinden gitmenin bir sakınca olmaz herhâlde.”
dedi sırıtan Reece.
“Thor, ağabeyim Godfrey’i tanıyor musun?”
Godfrey ile el sıkışan Thor, adamın ellerinin ne kadar narin ve yumuşak olduğunu düşündü. Bunlar kesinlikle bir savaşçının elleri değildi.
Alkolden konuşması bozulmuş olan Godfrey, “Aramıza yeni katılan bu genç hakkında bir şeyler duydum.” dedi.
“Tüm krallığın ondan başka bir şey konuştuğu yok. Anladığım kadarıyla iyi bir savaşçıymış.” dedi Thor’a doğru.
“Çok yazık. Meyhanede harcanıp gidiyor!”
Kafasını arkaya atan Godfrey ve üç arkadaşı kahkahalar attılar. İçlerinden koca göbekli, kırmızı yanaklı ve ağzı içki kokan bir tanesi Thor’un üzerine eğilerek, elini çocuğun omzuna koydu.
“Cesaret güzel bir özelliktir. Fakat seni savaş meydanlarına yollar ve tek başına bırakır. Fakat sarhoş olmak ise bir kişinin sahip olabileceği en iyi niteliktir: seni güvende tutar ve koynuna
bir bayan sokar.” Tekrar kahkahalara boğuldular.
Barmen hepsinin önüne birer kadeh daha koydu. Thor ondan içmesini beklemeyeceklerini umuyordu; önceki kadehin etkilerini çoktan hissetmeye başlamıştı çünkü. Ağabeyine seslenen Reece,
“Bugün onun ilk avıydı!” dedi.
“Öyle mi?” dedi Godfrey.
“İşte buna içilir!”
“Epey bir içilir!” dedi Godfrey’in uzun boylu arkadaşı. Thor avucuna sokuşturulan kadehe
baktı.
“İlklere!” diye bağırdı Godfrey.
“İLKLERE!” diye hep beraber bağırdılar.
“Umarım hayatın ilklerle dolu olur!” dedi uzun boylu adam.
“Tabii bu ilkler arasında ayık kalmak olmasın!”
diye de ekledi. Hepsi kahkahalar attı ve kadehlerini ağızlarına götürdüler. Kendininkinden bir yudum alan Thor, kadehi çaktırmadan ağzından çekmeye niyetlendiyse de, Godfrey onu yakaladı.
“İçki öyle içilmez evlat!” diye bağırdı. Kadehi tuttuğu gibi Thor’un dudaklarına yasladı ve ağzından içeriye döktü. Diğerleri Thor’un görüntüsü karşısında kahkahalar attılar. Thor
kadehteki tüm içkiyi bitirince ise hepsi
onu alkışladı. Thor başının hafifçe döndüğünü
hissediyordu. Dengesini güçlükle sağlıyor, etrafında olup biteni anlamakta zorlanıyordu. Bu his hoşuna gitmemişti. Kıyafetinin içindeki Krohn kafasını dışarı çıkardı.
“Neler varmış burada böyle!” diye neşeyle bağırdı Godfrey.
“Leopar yavrusu.” dedi Thor.
“Av sırasında bulduk.” dedi Reece.
“Acıkmış.” dedi Thor.
“Onu neyle beslemem gerektiğini bilmiyorum.”
“Tabii ki içkiyle!” diye bağırdı uzun boylu adam.
“Gerçekten mi?” diye sordu Thor.
“Bu sağlıklı olur mu?”
“Tabii ki!” diye bağırdı Godfrey. Godfrey parmağını kadehin içine soktuktan sonra, onu Krohn’a doğru uzattı. Hayvan son damlasına kadar hepsini yaladı.
“Gördünüz mü? Bayıldı!” Birden bağırmaya başlayan Godfrey parmağını hızla çekti. Kanlar içindeki parmağını diğerlerine gösterdi.
“Amma keskin dişleri varmış!” diye bağırınca,
diğerleri kahkahalara boğuldular. Krohn’un başını okşayan Thor, kadehin geri kalanını kafasına dikti. Ardından Krohn’u kucağına aldı ve ona gerçekten yiyebileceği bir şeyler bulmaya karar verdi. Kışlada kalmasına Kolk veya herhangi bir Lejyon üyesinin karşı çıkmayacağını umuyordu.
Müzisyenler şarkılarını değiştirirken, Godfrey’in birkaç arkadaşı daha belirdi. Yeni içkilerini
sipariş ettikten sonra yanlarına Godfrey’i alarak uzaklaşmaya başladılar.
“Daha sonra görüşürüz genç adam.” diye Reece’e seslendi. Ardından Thor’a dönerek,
“Umarım meyhanelerde daha fazla vakit geçirmeye başlarsın!” dedi.
“Ve sen de savaş meydanlarında.” diye takıldı Kendrick.
“İşte orası şüpheli!” dedi Godfrey kahkahayla. Ardından kalabalıkta kayboldu.
“Hep böyle mi kutlarlar?” diye sordu Thor.
“Godfrey mi?” dedi Reece.
“Yürümeyi öğrendiğinden beri meyhanelerdedir o. Babamın en büyük hayal kırıklıklarından biri. Ancak Godfrey halinden her zaman memnundur.”
“Hayır, Kral’ın adamlarını kast etmiştim. Lejyon. Yolları hep meyhaneye düşer mi?”
Reece kafa salladı.
“Bugün özel bir gün. Yaz gündönümünün ilk avı. Bu gördüklerin her zaman yaşanan şeyler
değildir. O yüzden keyfine varmaya çalış.”
Odanın etrafına bakan Thor’un başı iyiden iyiye dönüyordu. Olmak istediği yer burası değildi. Kışlaya dönmek ve antrenmanlarına devam etmek istiyordu. Ve düşünceleri, bir kez daha,
Gwendolyn’e kaydı.
“Onu iyice görebildin mi?” diye sordu yanına yaklaşan Kendrick.
Thor anlayamadı.
“Şu ormandaki adam. Bana ok atan?” Ciddi bir şeyler konuşulduğu anlayan grup iyice birbirine sokuldu. Thor tekrar hatırlamaya çalıştı ama
başaramadı. Her şey çok bulanıktı.
“Keşke hatırlayabilsem. Fakat her şey o kadar hızlı gelişti ki.” dedi.
“Belki Kral’ın adamlarından biri yanlışlıkla bizim yönümüze doğru atış yapmıştır.” dedi O’Connor.
Thor hayır anlamında kafasını salladı.
“Diğerleri gibi giyinmemişti. Kıyafeti baştan aşağı siyah renkliydi ve cübbesi vardı. Kendrick’e doğru okunu fırlattıktan sonra ortadan kayboldu.
Üzgünüm, bu kadar görebildim.” Kendrick anlamak için uğraşıyordu.
“Kim senin ölmeni isteyebilir?” diye sordu Reece.
“Suikastçı olabilir mi?” dedi O’Connor.
Omuzlarını silken Kendrick,
“Bildiğim kadarıyla hiçbir düşmanım
yok.” dedi.
“Fakat babamın bir sürü var.” dedi Reece.
“Belki onu öfkelendirmek için seni öldürmek istemişlerdir.”
“Ya da birisi tahttan uzak kalacağından emin olmak istiyordur.” diye varsayımda bulundu Elden.
“Bu çok saçma olurdu! Meşru çocuk değilim ki! Tahta oturmak gibi bir şansım yok!”
İçkilerini yudumlayıp, bunu kimin yapmış olabileceğini anlamaya çalışırlarken,
meyhanenin içindeki herkes merdivenlerin üstünden gelen sese döndü. Kafasını yukarı kaldıran Thor, üst katta dolaşan kadınları fark
etti. Hepsi tırabzanlara dayanmış, aşağıyı izliyordu. Yarı çıplak ve aşırı makyajlıydılar.
Thor’u ateş bastı.
“Selamlar beyler!” dedi en önlerindeki kadın. Koca göğüslerinin kırmızı dantelli bir kıyafet örtüyordu. Adamların hepsi neşeyle bağırmaya
başladı.
“Kim bu gece para harcamak ister?” diye sordu iri göğüslü kadın. Adamlar tekrar bağırdılar.
Thor şaşırmıştı.
“Burası aynı zamanda bir genelev mi?” diye sordu. Şaşıran diğerleri bir süre ona baktıktan sonra kahkahalar atmaya
başladılar.
“Tanrım, amma safsın!” dedi Conval.
“Lütfen bunun bir geneleve ilk gelişin olduğunu söyleme.” dedi Conven.
“Eminim daha önce hiçbir kadınla beraber olmamıştır.” Hepsinin ona baktığını gören Thor
utançtan yerin dibine girmişti. Haklıydılar; daha önce bir kadınla hiç beraber olmamıştı. Ancak bunu onlara asla söylemeyecekti. Suratımdan
anlaşılıyor mudur acaba, diye düşündü. O henüz ağzını açamadan ikizlerden biri onu yakaladı ve yukardaki kadına bir altın sikke fırlattı. “Sanırım bu geceki ilk müşteriniz belli oldu!” diye
bağırdı. Odadan neşeli bir haykırışı yükseldi.
Thor direnmesine rağmen, onlarca adam
tarafından zorla merdivenlerden yukarı itildi. Üst kata yaklaştıkça aklına Gwen geliyordu. Onu ne kadar çok sevdiğini ve başka biriyle beraber olmak istemediğini hatırlıyordu. Arkasına dönüp oradan uzaklaşmak istiyordu. Ancak bunu yapması imkansız gibiydi. İri yarı bir sürü adam
merdivenin başında duruyor, geri dönmesini engelliyorlardı. Daha ne olduğunu anlayamadan merdivenleri çıkmış, kendini, ondan daha uzun ve aşırı parfüm sıkmış bir kadının yanında
buluverdi. Kadın ona gülümsüyordu. Sarhoşluğu yüzünden oda etrafında dönüyor ve her an yere devrilecekmiş gibi hissediyordu. Kadın Thor’u kıyafetinden çekerek, nazikçe bir odadan içeri soktu ve kapıyı kapadı. Thor bu kadınla beraber olmama konusunda kararlıydı. Aklına Gwen’i
getirmeye çalışıyordu. İlk deneyimini burada yaşamak istemiyordu. Ancak kafası onu dinlemiyordu. O kadar sarhoştu ki önünü bile
göremeyecek vaziyetteydi. Kendinden geçmeden önce hatırladığı son şey bu uzun boylu kadına ait yataktı. Ve bir de oraya ulaşamadan yere yığılma isteği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YÜZÜK KRALLIĞI - Ejderhaların Kaderi (ARA VERİLDİ)
Science FictionAsla 14 yaşında ki bir çocuğun hayalleriyle oynama! Yoksa gün gelir ölümü onun ellerinde bulursun Yüzük Krallığı'nın eteklerinde küçük bir kasabada yaşayan, 14 yaşındaki çok özel bir çocuğun etrafında dönen destansı bir yaklaşan çağ hikâyesi. Dört...