21

18 4 4
                                    

Thor kafası karışık bir halde uyandı ve bir süre nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Etrafa kalın bir sis tabakası çökmüştü. Ayaklarını görmekte bile zorlanıyordu. Kanyon’un ilerisinde, evinin olduğu yerlerde şafak söküyordu. Ben ise halen olmamam gereken taraftayım, diye düşündü.
Köprüye bakan Thor etrafında askerler göremeyince şaşırdı. Her yer boşalmış gibiydi. Neler olduğunu anlamadı. Köprünün tahtaları birden domino taşları gibi düşmeye başladı ve
ardından da köprü çökmeye başlayarak, uçurumun içinde kayboldu. Uçurum o kadar derindi ki köprünün yere çarpan parçalarının sesini duymadı bile. Yutkunan Thor diğerlerini aramaya başladı ama kimseyi göremiyordu. Ne
yapacağına dair en ufak fikri bile yoktu. Kanyon’un bu tarafında, karşı tarafa geçmek için hiçbir şansı olmadan kalakalmıştı. Herkesin nereye kaybolmuş olabileceğini anlamıyordu.
Ormandan yükselen bir sese doğru döndü. Bir şeyler hareket ediyordu. Ayağa kalkıp ona doğru ilerlemeye başladı. Biraz yaklaştığı zaman bir ağın içine hapsolmuş haldeki Elden’ı gördü.
Elden’u tutan ağ sallanıyor, o sallandıkça dallar çatırdıyordu. Elden’ın kafasına gümüşi renkle
parlayan bir şahin tünedi. Alnından aşağı inen bir çizgi gözlerinin arasında sonlanıyordu. Kafası ileri eğip, Elden’ın bir gözünü çıkardı ve Thor’a döndü. Thor kafasını çevirmek istiyor, ama
yapamıyordu. Tam Elden’ın çoktan ölmüş olduğunu fark etmişti ki, birden ormanın her yerinden Dağ İnsanları’ndan oluşan ordu akın etmeye başladı. Kaslı göğüslere sahip bu iri insanların üzerinde sadece kürkleri vardı. Üçgen
suratlarında üç tane burunları ve sivrilmişti iki tane uzun dişleri vardı. İnsanın tüylerini ürperten sesler çıkararak Thor’a doğru geliyorlardı.
Kılıcını almak için uzanan Thor, silahın orada olmadığını fark etti. Thor haykırışlar içinde uyandı. Soluğu kesilmişti. Çılgınca etrafına
baktı. Her yer sessizlik içindeydi. Ancak bu sessizlik, rüyasındakinden daha inandırıcı ve gerçekti. Her şeyin bir rüya olduğuna şükretti.
Reece, O’Connor ve Erec sabahın ilk ışıkları altında yere kıvrılmış uyuyorlardı. Ateşten geriye sadece közler kalmıştı. Hemen onun yanında ise
bir şahin duruyordu. Kafasını Thor’a doğru çevirdi. Büyük ve gümüş renkli hayvanın kendinden emin bir duruşu vardı. Alnından aşağı inen siyah çizginin yanlarındaki gözler doğrudan
Thor’unkilerin içine bakıyordu. Birden
tiz bir ses çıkaran hayvan Thor’u ürküttü. Thor buna inanamıyordu; rüyasında gördüğü şahinin ta kendisiydi. Thor bunun kendisine yollanan bir
mesaj olduğunu anladı. Ters giden bir şeyler olmalıydı. Sırtından kollarına ufak bir titreme yayıldı. Yanlış giden şeyin ne olduğunu görebilmek umuduyla hızla ayağa kalktı ve etrafına bakmaya başladı. Köprü ve onu koruyan askerler halen oradaydı. Ters giden şey ne
olabilir, diye düşündü. Ve birden anladı; içlerinden biri kayıptı. Elden. En başta belki onları özellikle terk ettiğini düşündü. Köprüyü geçmiş ve gitmiş olabilirdi. Belki de kılıcını
kaybettiği için o kadar utanmıştı ki Kanyon’u hepten terk etmişti. Thor kafasını ormana çevirdiği zaman ise sabah çiyinde yosunların
arasında az önce oluşmuş ayak izlerini gördü. Bunların Elden’a ait olduğuna şüphe yoktu. Elden onları terk etmemiş, ormana geri dönmüştü. Hem de tek başına. Belki biraz rahatlamak istemişti. Ya da, dedi Thor dehşete düşerek,
kılıcını almak için geri döndü. Böyle gitmesi çok salakça bir hareketti ve ne kadar çaresiz durumda olduğunu gösteriyordu. Thor, Elden’ın
başının belada olabileceğini hissetti. Elden’ın hayatı tehlikedeydi, Thor bunu bir şekilde biliyordu. Şahin, Thor’un endişelerini onaylarmış gibi tiz bir çığlık attı. Ardından havalanan kuş, hızla Thor’un suratına doğru dalışa geçti. Hayvanın pençelerinden son anda kurtulan Thor,
uzaklaşan kuşun ardından bakakaldı. Thor derhal harekete geçti. Ne yaptığını bile düşünmeden doğrudan ormanın içine doğru uzanan ayak izlerini takip etmeye başladı. Vahşi Topraklar’ın
derinlerine inerken bir an bile korku hissetmiyordu. Eğer bir an durup yaptığı
işi düşünecek olsa, büyük ihtimalle her yanını panik sarar ve donup kalırdı. Ancak o bunu düşünmemeye çalışıyordu. Bir an önce Elden’a yardım etmesi gerektiğinin farkındaydı ve o yüzden hızla ormanın derinliklerine doğru
koşmaya devam etti.
“Elden!” diye haykırdı. Nasıl olacağını açıklayamasa da Elden’ın ölmek üzere olduğunu
hissediyordu. Elden’ın ona yaptıkları düşünülürse belki onun başına gelecekleri umursamaması gerekirdi, ancak buna izin veremezdi. Kendisi aynı durumda olsa, Elden ona yardım etmek
için kesinlikle gelmezdi. Kendisinin ölümünden zevk alacak birisi için hayatını bu şekilde tehlikeye atmak çılgınca olabilirdi; ancak içindeki bir his, ona daha önce hiç olmadığı kadar kuvvetli bir şekilde sesleniyor ve
Elden’a yardım etmesi gerektiğini söylüyordu. Thor sanki vücudu başka birisinin  kontrolündeymiş gibi hissediyordu. Sanki bir çeşit mistik güçtü onu yönlendiren. Bu durum onu huzursuz ediyordu. Acaba aklını mı
yitiriyordu? Yoksa abartıyor muydu? Hala rüyada mıydı? Geri dönmeli miydi? Ancak dönmedi. Korkulara veya şüphelere taviz vermeden, bacaklarının onu gideceği yere götürmesine izin
verdi. Soluğu kesilene kadar koştu. Bir dönemeci döndüğü zaman karşılaştığı görüntü Thor’u durdurdu. Soluklanıp, karşısındaki görüntüye
anlam vermeye çalıştı. Ancak bu şey en deneyimli savaşçının bile içine dehşet salacak kadar korkunçtu. Kısa kılıcıyla karşısında duran
Elden’ın önünde Thor’un daha önce hiç görmediği cinsten bir yaratık duruyordu. Bu dehşet verici şey ikisine de tepeden bakacak kadar uzundu. Boyu en az üç metre, genişliği ise aşağı yukarı dört insan kadardı. Tırnağa benzeyen üç parmaklı kırmızı kolları vardı. Bir iblise benzeyen kafasının üstünde dört tane
boynuza, uzun bir çeneye ve geniş de bir alına sahipti. Kocaman iki sarı göz ve boynuzdan farkı olmayan iki tane uzun sivri dişi ile dehşet salıyordu. Bir haykırış kopardı. Hemen yanındaki yüzlerce yıllık kalın bir ağaç sesin kuvvetiyle ortadan ikiye yarıldı. Korkudan hareket edemeyen Elden elinden kılıcını düşürdü ve ayaklarının altında bir ıslaklık oluşmaya başladı;
Thor, altına işiyor olmalı, diye düşündü. Ağzından salyalar akan yaratık Elden’a doğru bir adım attı.
Thor da Elden gibi korku içindeydi, fakat ona teslim olmamıştı. Bir şekilde korku onu bir şeyler yapması için teşvik ediyordu. Thor’un algıları açılmıştı. Thor doğrudan yaratığa odaklanmış,
onun hareketlerini ve kuvvetini tartıyordu. Ayrıca yapacağı hamleyi ve kılıcını nasıl kullanmasını gerektiğini de çok net bir şekilde hesaplayabiliyordu. Thor korkusuzca harekete geçti. Hızla Elden’ın yanından geçerek,
oğlanla yaratığın arasına girdi. Yaratık kükredi ve sıcak nefesi Thor’un üzerine vurdu. Çıkan ses Thor’un vücudundaki tüm tüyleri diken diken etmiş ve bir anlık da olsa oradan kaçması gerektiğini düşündürtmüştü. Ancak kafasında
Erec’in sözleri yankılanmaya başladı. Ona cesur ve korkusuz olmasını, soğukkanlılığını koruması gerektiğini söylüyordu. Bunları düşünen Thor yerinden kıpırdamadı. Kılıcını kaldırıp yaratığa doğru saldırıya geçti ve silahın sivri ucunu
yaratığın kaburgalarından içeri sokarak, kalbine saplamaya çalıştı. Yaratık acı içinde bir çığlık attı ve yaradan akan kan Thor’un kolunu baştan aşağı kapladı. Fakat yaratığın ölmemesi Thor’u şaşırttı.
Bu şey sanki ölümsüz gibiydi. Thor’a öyle bir sert darbe indirdi ki, ayakları yerden kesilen oğlan,
kaburgalarının kırılma sesini duyabiliyordu. Bir ağaca çarparak anca durabildi. Başına şiddetli bir ağrı saplandı. Thor’ un kafası allak bullak olmuştu. Yaratık Thor’un kılıcına uzanarak, onu kaburgalarının arasından çekti. Onun avucunun içindeyken kılıcın bir kürdandan farkı yokmuş gibi gözüküyordu. Yaratık ağaçların içine
doğru onu fırlattı. Ardından tüm dikkatini Thor’a yoğunlaştırıp, üzerine doğru ilerlemeye başladı.
Halen kıpırdamadan yerinde duran Elden, yaratığın Thor’a saldırdığını görünce birden harekete geçti. Koşarak canavarın sırtına atladı. Bu, Thor’a ayağa kalkacak kadar zaman tanıdı.
Öfkelenen yaratık kollarını geriye savurarak Elden’ı üstünden fırlattı. Elden bir ağaca çarptıktan sonra yere çakıldı. Derin nefesler alan canavarın yarasından halen kanlar akıyordu. Thor’a dönüp öfkeli bir bakış attı ve dişlerini iyice dışarı doğru çıkardı. Thor’un yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Kılıcı gitmişti ve yaratıkla
aralarında hiçbir engel yoktu. Yaratık ona doğru atıldı ise de Thor son anda yuvarlanarak kurtulmayı başardı. Demin Thor’un sırtını verdiği ağaca o kadar büyük bir güçle çarptı ki, ağaç
köklerinden söküldü. Yaratık Thor’un üzerine doğru ayağını indirdi. Ucu ucuna kaçan
Thor’un bulunduğu yerde şimdi koca bir ayak izi vardı. Thor hızla sapanına bir taş yerleştirip fırlattı. Şimdiye kadar yapmadığı güçte olan bu atış yaratığın tam alnının ortasına çarparak, onun sendelemesine yol açtı. Thor güçlerini kullanabilmek için elinden geleni yapıyordu. Yaratığa doğru hızla koşarak, insan üstü güçlerini
kullanarak onu sırtının üstüne devirebileceğini düşünüyordu. Fakat güçleri hiç oralı olmadı. O bu yaratığın karşısında kırılgan, güçsüz bir çocuktu.
Yaratık ileri doğru eğilerek Thor’u tuttuğu gibi yukarı kafasının üzerine kaldırdı. Havada çaresizce sallanan Thor’u yaratık hızla fırlattı. Ok gibi fırlayan çocuk bir ağacın gövdesine
yapıştı. Kafası ortadan ikiye yarılıyormuş gibi hisseden Thor’un sanki tüm kaburgaları kırılmış gibiydi. Yaratığın gene saldırıya geçtiğini görünce, bu sefer her şey bitti, diye düşündü. Kızıl renkli, adaleli ayağını kaldıran yaratık, onu Thor’un kafasına indirmeye başladı. Thor kendini mutlak son için hazırlıyordu. Fakat sonra birden yaratık o şekilde dondu kaldı. İnanamayan Thor gözlerini
kırpıştırarak, sebebini görmeye çalışıyordu. Yaratık elini boğazına doğru götürdüğünde, Thor orada bir okun ucunu fark etti. Dizlerinin üzerine düşen yaratık, yana devrildi. Erec, yanında Reece ve O’Connor ile beraber ağaçların arasından çıktı. Thor’un gözlerinin içine bakan Erec,
ondan iyi olduğuna dair bir şeyler duymak istiyor gibiydi. Fakat istese de cevap veremeyecek durumda olan Thor’un dünyası yavaşça karanlığa
gömüldü.

YÜZÜK KRALLIĞI - Ejderhaların Kaderi (ARA VERİLDİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin