17

23 5 0
                                    

Thor yanında Reece, O’Connor ve Elden ile  birlikte sık kullanılan toprak bir yolda ilerliyordu. Halen şaşkın bir haldeydiler ve ağızlarını bıçak
açmıyordu. Thor’un artık Reece ve O’Connor için yapmayacağı hiçbir şey yoktu. Kendisi için  hayatlarını böyle tehlikeye atmaları karşısında diyecek bir şey bulamıyordu. Onlar sanki kardeşiymişler gibi seviyordu. Onların Kanyon’da neyin beklediğini bilmiyordu, ama yanında bu ikisi olduğu sürece her şeyle karşılaşmaya hazırdı. Elden’a ise bakmak bile istemiyordu. Taşları tekmeliyor, öfkeyle dolup taşıyor ve yaptığı her harekette bu devriye görevinde olmaktan nasıl nefret ettiğini gösteriyordu. Fakat Thor ona
acımıyordu. Kolk’un da dediği gibi her şeyi o başlatmıştı. Şimdi de hak ettiğini bulmuştu.
Bu dört kişilik ilginç grup onlara verilen talimatları takip ederek, yolda ilerliyordu. Vakit akşamüstüydü ve saatlerdir yürüyorlardı. aThor iyice halsiz düşmek üzereydi ve karnı çok
acıkmıştı. Onlara yola çıkmadan önce sadece bir kase arpa verilmişti. Thor gittikleri yerde yiyecek bir şeyler bulabileceğini umut ediyordu. Ancak şu an daha büyük sorunlarla karşı karşıyaydılar. Yeni zırhını şöyle bir inceleyen Thor, önemli bir sebebi
olmasa bunun onlara asla verilmeyeceğini biliyordu. Yeni silahtar zırhları deridendi ve açık yerlerini metal zincirler kapatıyordu. Kalitesiz metalden yapılan kısa kılıçlar da ellerine
tutuşturulmuştu. Belki bir şövalye kılıcı değildi ama hiç yoktan da iyiydi. En sonunda işe yarar bir silah taşıyabilmek hoştu, tabii hiçbir zaman yanından ayırmadığı sapanı da beline asılıydı.
Gerçi bu gece başlarına bir bela gelirse,
bu ekipmanlar pek işlerine yaramayabilirdi. Lejyon’un kullandığı diğer üstün zırh ve silahlardan birkaçına sahip olmayı isterdi; en iyi metalden yapılma orta ve uzun kılıçlar, kısa
mızraklar, gürzler, hançerler ve baltalı kargılar. Fakat bu tür şeyler şan ve şöhret sahibi zengin ailelerin çocuklarında bulunurdu. Basit bir
çobanın çocuğu olan Thor için ulaşılması imkansız şeylerdi. Bitmek bilmeyen yolda ikinci
güneşte batıyordu. Kraliyet Sarayı’nın herkesi kucaklayan kapılarından, Kanyon’un uzaklardaki uçurumlarına uzanan bu yol için Thor kendini
suçlamaya başlamıştı. Nedense Lejyon’un diğer üyeleri onu sevmemiş, sanki varlığından rahatsız olmuşlardı. Bu durum onu çok üzüyordu. Aralarına hile yaparak girmiş gibi hissediyor ve
onlar tarafından asla kabul görmeyeceğinden endişeleniyordu. Tüm bunların üstüne birde Kanyon’a yollanıyordu. Bu hiç adil değildi. Elden
ile olan kavgayı o başlatmamış ve güçlerini isteği dışında, farkında olmaksızın kullanmıştı. Güçlerinin kaynağını veya nasıl kullanıldıklarına
dair halen hiçbir fikri yoktu. O yüzden böyle bir sebepten cezalandırılmayı doğru bulmuyordu.
Kanyon’da yer alacağı bu görevin neye benzediğini bilmiyordu. Ancak diğerlerinin suratlarına bakınca, bunun pek hoş bir şey olmadığını anlamak mümkündü. Acaba beni ölümüme mi yolluyorlar, diye düşündü. Belki de
istenmeyenleri Lejyon’dan uzaklaştırmanın bir yoluydu bu. Ancak onun pes etmeye niyeti yoktu. Sessizliği bozan O’Connor oldu,
“Kanyon’a daha ne kadar kalmıştır?”
“Çok değil.” dedi Elden. “Eğer Thor
olmasaydı şimdi bu durumda olmazdık.” Reece müdahale etti, “Kavgayı başlatan sendin, unuttun mu?” dedi.
“Ancak onun aksine ben temiz dövüştüm” diye karşı çıktı Elden. “Hem ayrıca, bunu hak etmişti.”
“Niye?” diye sordu Thor. Bir süredir bunun cevabını bilmek için yanıp tutuşuyordu, “Niye hak ettim?” diye sordu.
“Çünkü sen buraya ait değilsin. Lejyon’daki yerini hileyle aldın. Diğerlerimiz ise seçildi. Sen ise kavga ve dövüşle aramıza katıldın.”
“Fakat Lejyon’da bu demek değil mi zaten? Dövüşmek?” dedi Reece.
“Thor’un konumunu hepimizden daha çok hak ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Biz çaba sarf etmeden seçildik. Thor ise ona tanınmayan bir
hakkı alnının teriyle elde etti.”
Etkilenmişe benzemeyen Elden omuz silkti. “Kurallar kuraldır. O seçilmedi. O yüzden burada olmamalı. Onunla dövüşme sebebim buydu.”
“Ne yaparsan yap, bir yere gittiğim yok” diye cevapladı titreyen sesiyle Thor. Kabul görmeyi o kadar çok istiyordu ki. Elden kötücül bir sesle mırıldandı,
“Göreceğiz.” dedi.
“Ne yapmayı düşünüyorsun tam olarak?” diye sordu O’Connor. Ancak Elden artık cevap
vermiyordu; sessiz yürüyüşüne devam etti. Thor gerilmişti. Fazla düşman edindiğini düşünüyor ve sebebini anlamıyordu. Bu durum hoşuna
gitmiyordu.
“Ona kulak asma.” dedi Reece. Elden’ı duyabileceği şekilde söylemişti özellikle. “Sen yanlış bir şey yapmadın. Sendeki potansiyeli gördükleri için bu göreve yollandın. Deneyim kazanmanı istiyorlar. Yoksa uğraşmazlardı bile.
Ayrıca babamın sana olan ilgisini bildikleri için, farklı bir muamele görüyorsun. Olay bundan ibaret.”
“Fakat Kanyon görevi nedir?” diye sordu Thor.
Boğazını temizleyen Reece endişeli görünüyordu.
“Bu benim için de bir ilk. Fakat bazı hikayeler duymuştum. Daha büyük çocuklardan ve ağabeylerimden. Bu bir devriye görevi. Fakat Kanyon’un diğer tarafında yapılan bir devriye.”
“Diğer taraf mı?” diye sordu O’Connor. Dehşete düşmüş gibiydi.
“Diğer taraf derken ne demek istiyorsun?” diye sordu Thor. Anlamamıştı. Reece ona şöyle bir baktı. “Daha önce hiç Kanyon’da bulunmuş muydun?” Thor diğerlerinin bakışlarının
hissedebiliyordu. İstem dışı olarak kafasını hayır anlamında salladı.
“Dalga mı geçiyorsun?” diye sordu Elden.
“Ciddi misin?” dedi O’Connor. “Bir kere bile mi?”
Thor tekrar kafasını salladı. Utanmıştı. “Babam bizi asla bir yere götürmezdi. Sadece duydum.”
“Köyünden dışarı hiç çıkmadın değil mi çocuk?” diye sordu Elden. Thor omuz silkti. Bu kadar çok belli oluyor muydu?
“Çıkmamış.” dedi Elden.
“İnanılmaz.”
“Kes sesini” dedi Reece, Elden’a.
“Onu rahat bırak. Sen çıktın diye ondan iyi biri olduğunu mu sanıyorsun?” Reece’e küçümseyen bir bakış atan Elden elini kılıcının kınına götürdü, ama hemen çekti. Reece’den büyük olsa bile
Kral’ın oğlunun üstüne fazla gitmek istemiyordu.
“Kanyon, Halka krallığını güvende tutan tek şeydir.” diye açıklamaya başladı Reece. “Bizimle, dünyanın geri kalanı arasında başka hiçbir engel yok. Eğer vahşiler bir gün onu aşmayı
başarırsa, bu hepimizin sonu anlamına gelir. Tüm Halka bize, yani Kral’ın adamlarına muhtaç. Kanyon’un bu tarafını her zaman, diğer tarafını ise kimi zaman devriye gezen askerler var.
Geçişi sağlayan sadece tek bir köprü bulunuyor. Gümüşler’in en deneyimlileri bu köprüyü devamlı olarak koruyorlar. Thor hayatı boyunca Kanyon ile ilgili hikayeleri dinlemişti. Onun diğer
tarafındaki şeytani güçler, vahşilerin imparatorluğu ve krallıkta yaşayan herkesin aslında nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu anlatan hikayeler. Lejyon’a katılmasının isteme
sebeplerinden biri de buydu aslında; ailesini ve krallığını bu vahşilerden koruyabilmek. Krallığın kollarında güven içinde yaşarken, başka adamların onu korumak için kendilerini tehlikeye atıyor olmasını kabul edememişti. Kendi
üzerine düşeni yapıp, bu kötü niyetli
vahşilerle olan kavgaya yardımcı olmak
istiyordu. Bu köprüyü koruyan adamlardan daha cesurunu ise düşünemiyordu.
“Kanyon yaklaşık bir buçuk kilometre genişliğinde ve tüm Halka’yı çevreliyor.” dedi Reece. “Aşması kolay bir şey değil. Tabii bizim adamlarımız vahşileri geride tutan tek şey değil. O yaratıklardan Kanyon’un ötesinde milyonlarcası bulunuyor ve eğer hepsi bir anda saldırıya geçecek olsa, onları durdurmamız imkansız olurdu. Kuvvetlerimizin tek yaptığı Kanyon’u saran enerji kalkanına destek olmak.
Vahşileri hizada tutan asıl güç Kılıç’ın ta kendisi.”
“Kılıç mı?” diye sordu Thor.
Reece ona baktı. “Hanedan Kılıcı. Efsaneyi duymuş muydun?” “Bu köylü büyük ihtimalle onu da duymamıştı.” dedi dalga geçen Elden.
“Tabii ki biliyordum.” dedi Thor öfkeyle. Hatta bilmek bir yana, bu efsane üzerine devamlı kafa yorardı. Onu her zaman görmek istemişti. Gücüyle Halka’yı koruyan enerji kalkanını ayakta
tutan destansı Hanedan Kılıcı.
“Kılıç Kraliyet Sarayı’nda mı?” Reece kafasıyla onayladı.
“Asırlardır kraliyet ailesinin yanında. O olmaksızın, krallığın ayakta kalmasına imkan olmazdı. Vahşiler, Halka’yı çoktan istila ederdi.”
“Madem korunuyoruz, o zaman Kanyon’da devriye gezmenin manası ne?” diye sordu Thor. “Kılıç sadece belli başlı tehlikeleri önleyebilir.” dedi Reece. “Küçük ve dikkat çekmeyen bir kötülük rahatça içeriye sızabilir. Bu yüzden bize
ihtiyaçları var. Böyle bir yaratık, hatta bir grup yaratık, rahatlıkla Kanyon’un diğer tarafından aşağı inip, bu tarafından yukarı çıkabilir. İşte bizim görevimiz bunları engellemek. Bu yaratıklardan bir tanesi bile çok ciddi zararlara yola açabilir. Yıllar önce bunlardan birisi
Kanyon’u aşmayı başarmış, durdurulana kadar ise bir köydeki çocukların neredeyse yarısını öldürmüştü. İşin çoğunu Kılıç üstlense bile, biz olmadan bu savunmanın ayakta durmasına imkan yok.” Thor bu anlatılanları düşünmeye
başladı. Kanyon büyük, görevleri önemliydi. Böylesi yüce bir amacın parçası olduğuna inanamıyordu.
“Yine de her şeyi çok iyi anlatamadım.” dedi Reece. “Kanyon’da bundan çok daha fazlası var.” dedikten sonra birden sessizleşti. Ona bakan Thor gözlerinde korku ya da endişeye benzeyen
bir ifade gördü.
“Nasıl açıklayabilirim ki?” dedi Reece. Zorlandığı açıktı. Boğazını temizledi. “Kanyon hepimizden daha önemli. Kanyon...”
“Kanyon cesurların yeridir.” dedi bir
ses.

YÜZÜK KRALLIĞI - Ejderhaların Kaderi (ARA VERİLDİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin