16

31 5 0
                                    

Tahta bir masanın başında oturan Thor, parçalar halinde önünde duran ok ve yayla uğraşıyordu. Yanında ise Reece ve Lejyon’dan birkaç kişi daha vardı. Hepsi silahlarının üzerine eğilmiş,
kimisi tahtadan yaylar oyuyor kimisi ise yayların iplerini gerginleştiriyordu. “Bir savaşçı kendi okunun yayını takabilmelidir.” dedi Kolk. Oğlanların yanından yürüyor, eğilerek tek tek
hepsinin neler yaptığını inceliyordu.
“Gerginlik doğru oranda olmalı. Az olursa, okunuz hedefe ulaşmaz. Fazla olursa, ok yönünü değiştirir. Silahlar savaşlarda veya seferler esnasında kırılabilirler. Yolculuk esnasında onları
tamir edebilmeyi öğrenmelisiniz. Mükemmel savaşçı aynı zamanda bir demirci, marangoz ve tamircidir de. Ve kendi silahınızı tamir edene dek, onu gerçekten kullanmayı öğrenemezsiniz.”
Kolk hemen Thor’un arkasından durarak çocuğun omzuna doğru eğildi ve elindeki oku o kadar hızlıca çekti ki, yaylar Thor’un canını acıttı. “Yaylar iyi olmamış. Fazla eğriler. Savaş esnasında böyle bir şey kullanmaya kalkarsan seni kesin öldürürler. Ve tabii yanındaki silah
arkadaşlarını da.” Kolk oku masanın üzerine fırlatıp devam etti; çocuklardan birkaçı bu
duruma kıs kıs güldüler. Kızaran Thor yayı tekrar tutarak çekebildiği kadar çekti ve okun üzerindeki çentiğe oturttu. Gün boyunca yaptığı bir sürü ağır ve lüzumsuz işin üzerine bir de saatlerdir bununla uğraşıyordu.
Diğerlerinin çoğu dışarda antrenman yapıyor, birbirleriyle çalışıyor ve kılıç kullanıyorlardı. Camdan dışarı baktığında uzaktaki ağabeylerini gördü; tahta kılıçlarıyla idman yaparlarken
kahkahalar atıyorlardı. Thor, her zaman olduğu gibi işin en eğlenceli tarafı onlara kaldı, diye düşündü. Yine onların gölgesindeydi. Thor bunun adil olmadığını düşünüyordu. Burada istenmediğine dair olan inancı gittikçe büyüyor, kendini Lejyon’un gerçek bir üyesi değilmiş gibi görüyordu.
“Endişelenme, yakında işin inceliğini çözersin.” dedi yanında oturan O’Connor.
Yayla uğraştığı için avuç içleri yara dolmuştu; son bir kez yayı tüm gücüyle gerdi ve en sonunda şansı yaver gitti. Yay, okun üzerindeki çentiğe tam oturdu. Müthiş bir tatmin duydu.
Güneş iyice yükselmişti. Elinin tersiyle alnını süren Thor, bu işin daha ne kadar süreceğini merak etti. Bir savaşçı olmanın ne demek olduğunu düşünmeye başlamıştı. Kafasındaki imge bundan çok daha farklıydı. O sürekli
antrenman yapacağını düşünmüştü. Ancak sanırım bu da bir tür antrenman sayılabilir, diye içinden geçirdi.
“Lejyon’a bunun için katılmamıştım.” dedi O’Connor. Sanki kafasından geçenleri okumuştu. Ona bakan Thor çocuğun sürekli suratında
olan o gülümsemeyi görünce rahatladı.
“Kuzey Eyaletinden geliyorum.” diye sözlerine devam etti. “Ben de tüm hayatım boyunca Lejyon’a katılmayı hayal ettim. Kafamda sürekli idman yapıp, savaşacağımızı canlandırırdım.
Bu can sıkıcı işlerle uğraşmayı değil. Ancak düzelecektir. Yeni olduğumuz için bunlarla uğraşıyoruz. Bir çeşit kabul aşaması gibi bir şey. Burada bir hiyerarşi var. Ayrıca yaşı en küçük
olanlar biziz. On dokuz yaşındakilerden herhangi birinin böyle bir şeyle uğraştığını görmedim. Bu durum sonsuza dek sürmeyecektir. Ayrıca şu an
öğrendiğimiz işe yarar bir yetenek bence.”
Bir boru öttü. Dışarı bakan Thor tüm Lejyon’un toplanmakta olduğunu gördü. Sahanın ortasındaki taştan dev duvarına önüne yerleşiyorlardı. Duvarların tepesinden beşer metre aralıklarla ipler bırakıldı. Duvar en az yirmi metre uzunluğundaydı ve hemen dibine saman
yığınları yerleştirilmişti. “Ne bekliyorsunuz?” diye bağırdı Kolk. “HAREKET EDİN!”
Gümüşler etraflarını sarıp bağırmaya başladılar ve Thor ne olup bittiğini anlayamadan diğerleriyle beraber masadan kalkarak duvara doğru koşmaya başladı. İplerin yanına gelmişlerdi. Hepsi heyecanlanmıştı. Thor sonunda diğerlerinin arasında dahil edilmekten
mutluluk duyuyordu. Hemen Reece’in
yanında yerini aldı. O’Connor da onun yanına geldi. Çocuklarının suratlarını inceleyen
Kolk, “Savaşa girdiğiniz şehirlerin çoğunun surlarla çevrili olduğunu göreceksiniz.” diyordu. “Bu surları aşmak bir askerin görevidir. Tipik bir
kuşatmada, ip ve kancalar kullanılır, tıpkı bu duvarın üzerine yerleştirdiklerimiz gibi. Ve onları
kullanmak bir savaş esnasında başınıza
gelebilecek en tehlikeli işlerden biridir. Bunun kadar açık bir hedef haline geleceğiniz başka bir durum çok nadirdir. Düşman üzerinize erimiş
kurşun dökecek, oklar atacak ve kayalar bırakacaktır. Doğru an gelene kadar tırmanmayı aklınızdan bile geçirmeyin. Tırmanmaya başladığınız zaman ise çok dikkatli olun, yoksa ölürsünüz.”
Derin bir nefes alan Kolk bağırdı,
“BAŞLAYIN!” Oğlanların hepsi hızla iplere
atıldılar. Thor tam bir tanesini kapacaktı ki başka biri ondan önce davrandı. Hemen yakınındaki başka bir tanesini kaptı ve tırmanışına başladı.
Thor’un taşın üzerindeki ayağı devamlı kayıyordu. Yine de epey hızlıydı ve çocukların birçoğunu geride bırakmıştı. Bu hızla giderse en öne geçeceğini anladığı zaman en sonunda
biraz iyi hissetmeye ve kendiyle gurur duymaya başladı. Birden sırtına sert bir şey çarptı.
Duvarın tepesinde duran Gümüşler, aşağıya taşlar, çubuklar ve birçok çerçöp atıyorlardı. Thor’un yanındaki ipe tırmanan çocuk suratını korumak için elini kaldırınca dengesini kaybederek aşağı, samanların içine düştü. Thor’un tutuşu da gevşemişti ama yine de dayanıyordu. Sırtına inen bir sopa az kalsın onu aşağı uçuracaktı. Temposunu düşürmezse duvarın üstüne ilk çıkan olacaktı. Ancak birden
kaburgasına biri tekme attı. Ne olduğunu
anlayamadan ikinci bir tekme daha yedi ve kafasını o tarafa çevirdiği zaman yanındaki çocuğu gördü. Thor tepki veremeden bir tekme daha savuran çocuk Thor’u aşağıya yolladı.
Samanların içine gömülen Thor’un düşüşü neyse ki canını yakmadı. Soluklanmaya çalışan Thor üstünü başını temizledi. Tırmananların hepsi
teker teker aşağı düşüyordu. Düşmeyenlerin ise Gümüşler tarafından ipleri kesildi. Tek bir tanesi bile yukarı çıkmayı başaramamıştı.
“Ayağa kalkın!” diye bağırdı Kolk. Thor da diğerleriyle beraber doğruldu.
“KILIÇLAR!”
Çocukların hepsi tahta kılıçların olduğu geniş bir ayaklığa doğru koştu. Thor da hemen bir tane aldı ve ne kadar ağır olduğunu görünce şaşırdı. Şimdiye dek kaldırdığı herhangi bir silahtan en az iki kat daha ağırdı. Taşımakta
zorlanıyordu.
“Ağır kılıçlar, başlayın!” diye bağırdı biri.
Thor ilerde Lejyon’a ilk geldiği zaman ona saldıran budala Elden’ı gördü. Suratındaki yaralar halen acıyordu. Elden kılıcını yukarı
kaldırmış, öfkeli bir suratla ona doğru geliyordu.
Thor son anda kılıcını kaldırarak Elden’ın darbesini engelledi ama kılıç o kadar ağırdı ki onu engellemekte zorlanıyordu. Daha iri ve güçlü olan Elden bunu fırsat bilip Thor’un kaburgalarına bir tekme attı. Thor acı içinde dizlerinin üzerine çöktü. Elden suratına doğru kılıcını tekrar savurdu ve Thor güç bela bu
darbeyi de engellemeyi başardı. Elden hızla bir hareketle bu sefer kılıcını Thor’un bacaklarına yönlendirdi. Ayakları yerden kesilen Thor yere
yuvarlandı. Etraflarına toplanan küçük bir
kalabalık hemen tezahürata başladı. Kavga yavaş yavaş herkesin ilgisini çekmeye başlamıştı. Oğlanların hepsi Elden’a destek çıkıyor gibiydiler.
Elden kılıcını tekrar indirdi. Thor yana doğru yuvarlandı. Bir an için eline fırsat geçen Thor bundan yararlandı ve kılıcını hızla Elden’ın dizinin arkasına savurdu. Nazik bir noktaya yapılan bu vuruş Elden’ı yere devirdi.
Thor hemen ayakları üzerine doğruldu. Elden da kalktı. Hiç olmadığı kadar öfkeli görünüyordu. Karşı karşıya geldiler. Thor hiçbir şey yapmadan öylece duramayacağını biliyordu; Elden’ın
üstüne ilerleyerek bir hamle yaptı. Ancak çok ağır olan tahta kılıç, darbesini yavaşlatıp, Elden’ın kolaylıkla bloke etmesine yol açtı. Bunu fırsat bilen Elden hemen kılıcının ucuyla Thor’un
kaburgalarına vurdu. Thor elinden kılıcını düşürerek yere çöktü. Tükenmişti.
Diğer oğlanlar neşe içinde bağırıyorlardı. Dizlerinin üzerinde duran Thor’un boğazına Elden kılıcının ucunu dayadı ve buyurgan bir sesle, “Teslim ol!” dedi.
Elden’a düşmanca bir bakış atan Thor, dudağındaki tuzlu kanın tadını alabiliyordu. “Asla.” diye mırıldandı meydan okurcasına.
Yüzünü buruşturan Elden kılıcını kaldırdı ve indirmek için hazırlanmaya başladı. Thor’un yapabileceği hiçbir şey yoktu. Büyük bir darbenin onu beklediğini çok iyi biliyordu. Kılıç inmeye başladığında gözlerini kapatan Thor, odaklanmaya çalıştı. Dünya yavaşlamış ve sanki kendisi başka bir aleme gönderilmişti. Üzerine
inmekte olan kılıcı, onun yaptığı hareketi hissedebilmeyi başladı ve evrenden bu
kılıcı engellemesini arzu etti. Vücudunun ısınmaya ve karıncalanmaya başlamıştı. O
odaklandıkça, sanki bir şeyler değişiyordu. Sanki tepesindeki kılıç artık onun kontrolündeydi.
Birden duran kılıç havada asılı kaldı. Thor gücünü kullanarak bir şekilde onu durdurmayı başarmıştı. Kafası karışan Elden bir kılıca bir
Thor’a baktı. Tekrar zihin gücünü kullanan Thor, kafasında Elden’ın bileğini sıkıca tutup, sıkmaya başladı. Birkaç saniye geçmeden acılar içinde
bağıran Elden kılıcı elinden düşürdü. Diğer oğlanların tümü oldukları yerde donup kalmışlardı. Gözleri dehşetle açılmış ve şaşkınlık içinde Thor’a bakıyorlardı.
“O bir iblis!” diye bağırdı bir tanesi.
“Bir büyücü!” diye haykırdı başka biri.
Thor’un kendisi de şaşkındı. Az önce yaptığı şeyi nasıl yaptığına dair hiçbir fikri yoktu. Ancak bunun normal bir şey olmadığını biliyordu. Kendiyle gurur duyuyor, ama bir yandan
utanıyordu da. Cesareti yerine gelmiş, fakat korkmuştu. Kolk, Thor ve Elden’ın arasına
girdi. Azarlayan bir sesle, “Burası büyü yapılacak yer değil evlat, ya da her neysen.” dedi. “Burası dövüşülecek bir yer. Sen bizim kurallarımızı çiğnedin. Bu yaptığını iyice düşüneceksin. Seni, gerçek tehlikelerin olduğu bir yere yollayacağım ve işte o zaman büyülerinin seni ne kadar iyi
koruyacağını göreceğiz. Kanyon’da devriye gezen muhafızlara katılacaksın.” Lejyon’da herkes nefeslerini tuttu. Ortama bir sessizlik çökmüştü. Thor kendisinden istenenin tam olarak ne
olduğunu anlamadı ama kulağa pek iyi
gelmediği kesindi. Reece, “Onu Kanyon’a
yollayamazsın!” diye itiraz etti. “Bunun için fazla yeni. Başına kötü bir şey gelebilir.”
Reece’e ters bir bakış atan Kolk,
“Ne istersem onu yaparım evlat.” dedi.
“Babacığın seni korumak için burada değil. Veya onu. Ve bu Lejyon benden sorulur. Ağzından çıkanlara dikkat etsen iyi olur, çünkü sırf kraliyet ailesinden olduğun için istediğin her şeyi
söyleyebileceğini sanma.”
“Pekala.” dedi Reece. “O zaman ben de onunla giderim.”
“Tıpkı benim de gideceğim gibi.” dedi O’Connor ileri çıkarak. Kolk onlara baktı ve yavaşça kafasını salladı. “Şapşallar. Seçim sizin. İstiyorsanız ona katılabilirsiniz.” dedi ve ardından Elden’a döndü, “Bu kavgayı sen başlattın ve bedelini ödeyen de sen olmalısın. Bu geceki devriyeye sen de
katılacaksın.” Elden’ın gözleri korkuyla dolmuştu,
“Fakat efendim, beni Kanyon’a yollayamazsınız!” diye itiraz etti. Thor ilk defa onun bir şeyden korktuğunu görüyordu.
Kolk, Elden’a doğru yaklaştı ve
“Yollayamaz mıyım?” dedi. “Eğer böyle
konuşmaya devam edersen yollamak bir yana, seni bu krallığın en ücra noktasına yollarım.”
Cevap veremeyecek kadar yıkılmış haldeki Elden başını eğdi. Kalabalığa seslenen Kolk, “Başka
katılmak isteyen var mı?” dedi. Daha büyük, iri veya güçlü olan oğlanların hepsi korku içinde başka taraflara baktılar. Tedirgin suratları
gören Thor yutkundu ve Kanyon’un ne kadar kötü olabileceğini merak etmeye başladı.

YÜZÜK KRALLIĞI - Ejderhaların Kaderi (ARA VERİLDİ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin