Müzik: Salma Ya Salama, Dalida
Şubat 1996
Planlama grubu şefi Hikmet Işık beni çağırdı bir gün. Her ne kadar muhafazakar kesimden olmasa da aklı başında, modern dünyayı az çok anlayan biri olduğu için Vecdi Bey'in ona güvendiğini tahmin ediyordum.
"Seni Hazine ekibine vermeyi düşünüyoruz." dedi.
Otoyollarla ilgili çalışmalarda ekibimin ve grup şefinin son zamanlardaki tavırlarından pek hoşnut değildim. Öbür taraftan yazmakta olduğum o karmaşık sorguların doğru bir sonuca ulaşacağını da pek sanmıyordum. Sezgilerim bana bir bataklığa sürüklendiğimi söylüyordu. Bu yüzden Hikmet üstadın teklifi iyi bir fırsat gibi göründü. Tıkandığım yerde bir çıkış kapısı. Sonuçsuz bir yoldaysan yolunu değiştir. Başka yollar ara. Bir yerde sıkışıp kaldıysan başka bir yere göç. Başka yerler ara.
Yine de sebebini sordum bu transfer teklifinin.
"Vecdi Bey Hazine denetimine çok önem veriyor. Burası bizim vitrinimiz olacak, diyor. Daha siz eğitim grubunda iken İngilizcesi iyi olan ikinizden birini yani Ömer'i ya da seni burada görevlendireceğini söylemişti. Eski denetçilerden fazla bir beklentisi yok. Ömer o ekipte, fakat önümüzdeki ay askere gidecek. Senin orada çok faydalı olacağını düşünüyoruz."
Başkan'ın Hazine'yi önemli gördüğü doğruydu. Fakat, Ömer'in askere gidişi bahaneden başka bir şey değildi. Zaten her yaz dört ay turneye çıkıyoruz, altı aylık askerliğin sözü mü olur?
Hazineye geçme teklifini hiç tereddütsüz kabul ettim. Fakat Hikmet üstad bana meselenin her yönünü anlatmamıştı. Esasen daha önce bir denetçi o ekipten ayrılmıştı ve ben onun yerine gidiyordum. Denetçinin ayrılma gerekçesi ise Hazine'de pek denetim bulgusu çıkmaması, rutin bir kayıt yapılması ve doğal olarak raporlardan düşük puan alınmasıydı. Başkanlığa gitmiş, genç olduğunu, 20 puan aldığı raporların onun sicili için sorun olacağını söylemiş. Onu başka gruba vermişler ve oradaki boşluğu doldurma ihtiyacı duymuşlar.
Tahminime göre o zaman Başkanlık otoyol sorgularının yaratacağı sorunları engellemek için beni Hazine'de görevlendirmeyi düşündü. Bu akıllıca bir manevraydı. Başkanlık bu denetime razı değildi ama o çalışmanın itici gücü olduğum halde beni karşısına almamış, bana gadretmemişti. Benim, işlerin siyasi cephesinin farkında olmadan safiyane bir şekilde çabaladığımı anlamış olmalılar.
Bir bakıma çok verimsiz bir alana gidiyordum. Otoyolların denetimi gibi çetrefilli ve yoğun bir işten sonra pek sorgu ve rapor yazılmayan bu çorak sahada ne yapacaktım?
"Yörük at yemini kendi artırır." sözüne inanırım. Bu kadar önemli işler yapan bir kurumun denetiminde samimiyetle gayret edersem elbette bir şeyler başarabilirdim.
Grup şefim Hüseyin Gürhan'a Hazine'ye geçeceğimi söylediğimde buna itiraz etmedi. Anladığım kadarıyla durumdan zaten haberi vardı. Ayrılırken söylediği şu sözler hoşuma gitmişti: "Şeref, seninle çalışmayı her zaman isterim. İleride buraya geri dönmek istersen benim grubumda yerin hazır." Bu sözlerinde samimi olduğunu zannediyorum.
Çalıştığımız yerler bize tapulu değil nihayetinde. Gün gelir ayrılırız; başka birimlere, başka kurumlara gideriz. Hoşlukla ayrılmak çalışan kişi için o kadar önemlidir ki! Orada yaşadığımız her şeyin ötesinde işte o son sahne dimağımıza kazınır. İyi bir iz bırakmak için öncelikle yönetici konumunda olanların özen göstermesi gerekir.
Belge: Hazine'ye görevlendirme onayı.
Bu şekilde, 27 Şubat 1996'da Hazineyi denetleyen ekipte görevlendirildim. Aceleyle hazırlanmış onayda ne sayı ne de konu belirtilmişti. Gerekçesi de çalakalem hazırlanmıştı doğrusu. Görev yeri değişikliği için bir gerekçe belirtmek şart değildi aslında. Fakat bu, yöneticinin insanları önemseyip önemsemediğini gösterir.
Elimdeki sorguları ve hesaplama tablolarını derleyip toparlayıp grup şefine teslim ettim. Ekiptekilerin o konuları takip edip sonuçlandırabilmesi pek mümkün değildi.
Aslında bulaştığım bir işin peşini kolay kolay bırakmam ama o otoyol dosyalarına bu hatıraları yazmaya başlayana kadar bir daha dönüp bakmadım. Hatta o zamanlar fiyat farkı kararnamesi hakkında işin mantığını ve adaletini irdeleyen 20 sayfanın üzerinde bir çalışma yapmıştım. Üzerinde biraz daha çalışmayla tamamlanıp güzel bir makale olacaktı. Fakat ona bile bir daha dokunmadım.
Niçin o çalışmalara bir daha dokunmak istememiştim bilmiyorum.
Şimdi düşünüyorum da... Sonraki yer değiştirmelerimde de hiç arkama bakmadan çekip gittiğimi görüyorum. Vefasız mıyım, neyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaf Bi Denetçinin Anıları
No Ficción***WQ*** Tam bir mahrumiyet dünyasından gelen bir delikanlı... etkisiz bir kurumda kenarda kalmış bir meslek... ve memleketin en kritik sorunları üzerine amansız bir mücadele... yandaşsız, cemaatsiz, partisiz, bağlı ve bağımlı olmaksızın... Sayışta...