***WQ***
Tam bir mahrumiyet dünyasından gelen bir delikanlı... etkisiz bir kurumda kenarda kalmış bir meslek... ve memleketin en kritik sorunları üzerine amansız bir mücadele... yandaşsız, cemaatsiz, partisiz, bağlı ve bağımlı olmaksızın...
Sayışta...
Kuala Lumpur uçağına binmeyi bekliyoruz. Ekonomi sınıfı yolcuları bildiğimiz esmer, zayıf Malaylar. Business Class yolcuları ise genellikle kilolu, çekik gözlü çinliler. Bu zengin çinliler Malezya vatandaşı olan bir avuç azınlığa mensuplar. Çin ile olan dil ve kültür yakınlığı avantajını kullanarak ticaret alanında öne geçmişler.
Çinli azınlık ülkenin en zengin kesimi. Meslektaşım Nor, Malezya hükümetinin müslüman malay kökenlileri korumak için bazı girişimleri olduğunu söylüyor: Çin kökenliler gayrimenkul satın alamıyor, ötekilere ise destek veriliyor filan. Bunlar hakkaniyete uyar mı? Daha kritik olan soru ise şu: Azınlıkların gayrimenkule yatırım yapmasını engelleyerek daha çok ticarete yönelmesini ve daha zengin olmasını sağlıyor olabilir misin? Devletin müdahaleleri genellikle arzulananın tam tersi sonuçlara varır!
Eğitim Teknikleri Kursu için Kuala Lumpur'a vardığımda karşımda muhteşem Petronas İkiz Kuleleri duruyordu.Niçin dünyanın en yüksek binasını yapar bir ülke? Üstelik Malezya gibi çok iddialı görmeyeceğiniz bir ülke?
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Fotoğraf: Petronas kulelerine uçaktan bir bakış.
Sadece dünyanın en yüksek binası değil, bu ikiz kuleler aynı zamanda en güzel binalardan biri. Amerika'daki Sears Kuleleri ya da İkiz Kuleler bildiğin kibrit kutusu şeklinde. Oysa Petronas Kuleleri yuvarlak hatları ve ışıltılı çelik, cam yapısıyla muhteşem görünüyor.
"Dünyanın en"ini yapmak millete bir ruh üflemek için önemli. İnsanların kendine güveni artıyor. O zaman her işin üstesinden gelebileceğini düşünüyor millet. "Biz en yükseğini, en güzelini yapabiliyoruz!" diyorlar. Fakat bunun bir bedeli var. 90'larda dışarıdan borçlanarak modern binalar yapmaya, şehirler kurmaya girişen Asya Kaplanları 98'e geldiğimizde krize girmişti. Borçların ödeme zamanı geldiğinde o binalar yeteri kadar döviz geliri üretmiyorsa ekonomide sıkıntı doğması kaçınılmaz. Sıcak para ile ateşi körüklediğiniz sürece krizi geciktirebilirsiniz, ancak döviz geliri-döviz gideri dengesini sağlayamazsanız eninde sonunda duvara toslarsınız.
98 krizine Malezya diğer ülkelerden farklı tepki vermişti: Ülkeden döviz çıkışını kısıtladı. Bu yüzden krizi diğerlerinden daha az hasarla atlattı. Ekonomi dünyasında çok tartışılan bu tedbir o an krizi hafifletmek için işe yarar. Yatırımcıyı sürpriz bir şekilde yakaladığınız için yapacak bir şeyi yoktur. Fakat sonrasında ülkeye para girişini azaltır. Çünkü insanlar kolayca dışarıya çıkaramayacaklarını bildiklerinde o ülkeye para getirmeye pek istekli olmazlar. Uzun vadede kaybedersiniz.
Denetçiyi niye ilgilendiriyor bu işler? Çünkü bu meseleleri doğru anlamak, ders çıkarmak ve buna göre bir yaklaşım geliştirmek gerekiyor. Hazineyi denetliyorum. Dış kaynak akışı benim için en önemli konu. Ülkemizde bir kriz olabilir mi? Felakete sürüklenir miyiz? Ben düşünmeyeceğim de kim düşünecek! Kamu görevlisi isen yaptığın işin en uzun vadede, en sonunda vatandaşa ne getireceğini düşünmek zorundasın.
