5.7. En Korkunç Hikaye

187 24 48
                                    

Müzik: They don't care about us, Michael Jackson

2000 Yılı

90'lı yılların sonunda paramız fena şöhret olmuştu. Yurtdışına gittiğimde arkadaşlarıma hatıra kabilinden bir milyon lira veriyordum, dehşete düşüyorlardı.

"Bu çok büyük para! Kabul edemem!" diyorlardı. Oysa paramız pul olmuştu. O yedi rakamlı kocaman kupür bir dolar filan ediyordu. Dünyada en değersiz paralardan birine sahiptik. Fakat, bizim en korkunç hikayemiz bu değildir. Başka bir konuda dünyanın bir numarası olmuştuk.

Sanırım 90'larda dünyanın en korkunç, en büyük, en saçma, en utanç verici yolsuzluk olayını becermiştik. Fazla bilinmese de -gerçi çok uğraştım bilinmesi için ya- ben bunun benzeri bir olay duymadım. Bizim olayımız eşsiz bir acayiplikteydi. Ülkemizi felakete sürüklemişti. Önceden de sağından solundan ilgilenmekle birlikte tam olarak ancak 2000 yılında rapor çalışmaları sırasında kavradığımız bu olayı anlatacağım.

93'te Çiller hükümeti pamuk üreticilerine kilo başına 3.000 lira destek kararı aldı. 600 bin ton pamuk üretiliyor ülkede. Yani 1,8 trilyon harcanacak. Aşağı yukarı 100 milyon dolar yapıyor. Normalde bu parayı ilgili kuruluş aracılığıyla Hazineden ödemek gerekir, değil mi? Hayır. Pek uymasa da görev zararı denilen yöntem kullanıldı. Çıkarılan kararnamede çiftçiye para ödeme görevi Ziraat Bankasına verildi. Daha sonra Hazine, Ziraat bankasına o parayı %10 masraf payı ilavesiyle ödeyecek. Kanuna göre Hazinenin o ödemeyi en geç ertesi yıl yapması lazım.

Ziraat Bankası destek ödemelerini yaptıktan sonra Hazinenin önüne 4,3 trilyon liralık (325 milyon dolar) bir fatura getirdi. Her nasıl olmuşsa memleketteki pamuk üretiminin üç katına yakın destek vermişlerdi. Yani acayip yolsuzluk dönmüş destek verilirken. Anlatıldığına göre pamuk yüklü kamyonlar tartıya giriyor, dönüyor bir daha giriyor, dönüyor bir daha giriyor... Ödeme koçanları havada uçuşuyor. Hazine kontrolörleri yolsuzluk ihbarlarını incelemeye gittiğinde çırçır fabrikalarında nedensiz yangınlar çıktı ve acayip miktarda pamuk yandı bitti kül oldu. Yine de tespit edilen yolsuzluk oranı %40 idi. Biz toplam rakamdan zaten ödenen paranın en az üçte ikisinin sahte olduğunu anlıyoruz. Fakat hikayenin en ilginç kısmı burası değil. Bundan sonrası daha enteresan. 100 milyonu şişirip 325 milyon yaptın. Peki 325 milyon doları ne kadar şişirebilirsin acaba? (Hesapları dolar üzerinden yapıyoruz ki yüksek enflasyon nedeniyle kafa karışmasın.)

Şimdi lütfen 6 yıl sonrası için bir tahminde bulunun ve bu paragrafa yorum olarak yazın. Hazinenin bu işten Ziraat Bankasına olan 325 milyon dolarlık borcu 2000 yılında kaça çıkmış olabilir?

Hükümet 93'te Ziraat Bankasına para ödemedi. 94'te sadece 200 milyar lira ödedi. Ülkede ekonomik kriz olmuştu, Hazine sıkıntıdaydı. 95 yılına gelindiğinde yine para yok. Hükümet yeni bir kararname çıkardı. Madem borcu ödeyemiyoruz, bari buna yakışıklı bir faiz belirleyelim, dediler: "Ticari kredi faizi + %20, üç ayda bir bileşik" Tefecilerin yüzünü kızartacak kadar yüksek bir oran bu.

97 yılına kadar hiç ödeme yok. Faiz hesabı ise muhteşem: Yıllık %271'e kadar çıkıyor. Borç bakiyesi hızla artıyordu. 97'de Refahyol hükümeti bankaya 712 milyon dolar nakit ödedi. Fakat katlanarak artmakta olan borcu fazla etkilemedi bu ödeme. Sadece bankanın azıcık nefes almasını sağladı, batmasını geciktirdi. Borç bakiyesi 2-3 milyar doları bulmuştu.

Ziraat Bankası hem bu kütlü pamuk desteklemesinden alacağını tahsil edemediği için hem de hükümet baskısıyla ucuz (zararına) kredi kullandırdığı için 94'ten bu yana ciddi bir nakit sıkıntısı içindeydi. Hükümet sadece söz veriyor, para vermiyordu.

Tuhaf Bi Denetçinin AnılarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin