Müzik: Only time, Enya
2001-2005
Harvard ne zaman kalbime düştü bilmiyorum. Ama dünyanın en meşhur okuluna gitmek için çok uğraştım, çok fedakarlıkta bulundum.
2001 yılında henüz Kamil Mutluer başkan. Ona yurtdışı eğitimle ilgili bir öneri sunmuştum. Kanunumuzda denetçilerin yüksek lisans için yurtdışına gönderilmesine ilişkin düzenlemeler var ama fiilen bu yapılmıyor.
"Ben Harvard'da master yapmayı düşünüyorum." dedim.
Kamil Bey bana şöyle bir baktı. Sonra şunları söyledi:
"Çanakkale 18 Mart Üniversitesinin rektörü benim arkadaşım. Bana dedi ki, kamudan o kadar para harcayıp yurt dışında master yapıyorlar. 10 bin dolara burada hem master hem doktora yaptırırız."
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi! Kamil Bey'e baktım. Ben ona diyorum Harvard, o diyor bana Çanakkale!
Daha okuldan kabul alacağız, Sayıştay ikna olacak, sıra bana gelecek... Velhasıl pek ümit yok.
Fakat işin peşini bırakmadım. Bir yıl sonra Harvard Kennedy School'a başvurdum. Kamu yönetimi ile ilgili konularda bu okul dünyanın en iyisi olarak biliniyor. Başvuruda Mülkiye'deki not ortalaması sıkıntı çıkarıyor. Bizim hocaların notu kıt olduğu için herkesin olduğu gibi benim de ortalama düşük. Gidip dekandan açıklamalı bir transkript alıyorum. Dekan "ortalamanın düşük göründüğüne bakmayın, bu arkadaş sınıfında en iyi %25 arasında yer alıyor." mealinde bir yazı veriyor bana. Bunu hallettik.
Hocalarımdan referans istiyorlar. En sevdiğim hocama koşturuyorum. İlber Ortaylı. O zaman Bilkent'te ders veriyordu galiba. Türk usulü bir referans mektubu alıyorum ondan. Yabancılar referans mektubunu kendisi yazar, zarfın içine koyar, dışını imzalar, o şekilde okula gönderir. Bizde öğrenci hazırlıyor, hocaya imzalattırıyor, postalıyor.
Harvard benden beş tane yazı istiyor başvuruda. En önemlileri şu sorularla ilgili:
"Bu eğitim sana ne katkı sağlayacak?"
Gerçekten oradaki eğitimin ne faydası olacak vatana, millete, Şeref'e? Çok iyi bir yönetici olmak istiyorum. Verimli çalışan sistemler kurmak istiyorum. Kamu mali yönetimini değiştireceğim; şeffaflık, hesap verme, mali disiplin vs. Daha ne olsun!
"Daha önce yaptığın kritik bir iş, çalışma var mı?"
Tabii ki 2000 Yılı Mali Raporu var. Uzun uzun bu rapordan bahsediyorum.
Sonunda Harvard'dan kabul geliyor. Üstelik hem Kamu Yönetimi mastırına hem de ülkesinin kalkınmasına liderlik yapacak 40 kişinin seçildiği özel bir programa kabul ediliyorum. Bu müthiş bir şey!
Resim: Annem bizi uzaklara yolcu ediyor.
Geçici görevle Hazinedeyim ama iplerim Sayıştayın elinde. Başkan Mehmet Damar'a çıkıyorum heyecanla. Mehmet Bey'in bu eğitim, master işleriyle hiç ilgisi yok.
"Şeref Bey," diyor, "sen şimdi bu eğitimi aldığında daha mı iyi hesap bakacaksın?"
Kamil Bey'e bir cevabım olmadığı gibi Mehmet Bey'in sorusuna da bir cevabım yok. Soruların çoğu cevabını içinde barındırır. Ne söylesen boş! Kös kös geri dönüyorum.
Hayır, bu işin peşini bırakmayacağım. Okula yazıp benim kaydımı bir yıl ertelemelerini istiyorum. Yapıyorlar, ama bir defalık bu. Bir daha ertelemeyecekler. Sayıştay beni göndermeyecek. Hatta gitmem için ücretsiz izin bile vermeyecek.
Geçici görevle bulunduğum Hazineye kadromu almaktan başka çarem yok. Hazine her yıl personelini master için yurt dışına gönderiyor. Sorun olmaz, diye düşünüyorum. Ama sorun oluyor. Hazinenin normal gönderme şartları içinde "iki yıl kurumda çalışma" koşulu var. Bana uymuyor.
Peki. Burs peşine düşüyorum. Japonların çok prestijli bir bursu var. WBJJ Bursuna başvuruyorum. İki şartları var: Birincisi, en az iki okuldan kabul almak. Bir de Carnegie Mellon okuluna başvurup kabul alıyorum. İkinci şart ise okulu bitirdikten sonra ülkene dönüp en az üç yıl kendi ülken için çalışmak. Zaten benim amacım da bu. Sorun yok. Burs çıkıyor sonunda. Okul harcını karşılayacaklar, aylık 500 dolar da harçlık verecekler. Harika! Şimdi Hazineden tüm devlet memurları için geçerli olan "bursun üzerini tamamlama" hakkını talep edebilirim.
Müsteşarla görüşüyorum, sıkıntı yok. Hazineye bir yazı yazmam gerekiyor. Dilekçemi yazıp gönderiyorum. Müsteşar Yardımcısı Nevzat Bey bu işleri yürütüyor. Olmayacak bir pürüz çıkarıyor: Hazine kendi kontenjanından 35 yaşına kadar gönderiyor, ben 35 yaşını doldurduğum için bursla gitsem de üzerini tamamlamak olmazmış! Bunun çok alakasız olduğu ortada. Hemen bunu yazıya dökmesi de bir kötü niyet olduğunu gösteriyor.
Niçin böyle engel çıkarıyor Nevzat Bey? Sanırım beş yıl öncesine gidiyor mesele. Devirli kredilerle ilgili sorgularda onun da ismi var. Sorumlu tutulmuş. Şimdi eline fırsat geçiyor. Öcünü alacak.
Bakan danışmanıyım. Zorlasam kurallarını da değiştiririm, yazılarını da. Ama, bunu yaptığım zaman kendi keyfi için kuralları eğip büken adam olacağım. Hem bakana hem bana kötü bir yafta yapıştıracaklar.
Bakan zaten buradaki kritik görevi bırakıp mastıra gitmek istememe anlam veremiyor.
Üç çocukla bir yıl Amerikada yaşamak epey masraflı olacak. Buradaki maaş kesilecek. Ne yapmalı?
Çoğu kişi için tereddüt konusu olabilir, uzun uzun düşünmeyi gerektirebilirdi. Ama benim bir an için bile tereddüdüm olmadı. Gitmemek diye bir seçenek yok. Gideceğim elbette. Nasıl gideceğimi düşünüyorum sadece. Hazinenin tavrını görünce Bakana gittim.
"Müsaade ederseniz ücretsiz izin hakkımı kullanıp gideceğim." dedim. Gönülsüz bir şekilde izin verdi. Selma, Mahinur, Yakup Selman, Bahadır hep birlikte toplanıp gittik Boston'a.
Maaş kaybını da sayarsak Harvard'ın 50 bin dolar maliyeti oldu bana. Hiçbir şey!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tuhaf Bi Denetçinin Anıları
Nonfiksi***WQ*** Tam bir mahrumiyet dünyasından gelen bir delikanlı... etkisiz bir kurumda kenarda kalmış bir meslek... ve memleketin en kritik sorunları üzerine amansız bir mücadele... yandaşsız, cemaatsiz, partisiz, bağlı ve bağımlı olmaksızın... Sayışta...