"Yaraya pansuman yaptık, korkulacak birşey şuanlık yok, ama şuanlık. Mümkün olduğunca dikkat edilmesi gerekiyor, iyi beslenmesi lazım Algan Bey."
Doktor durumum hakkında Algan'a bilgi verirken Algan'ı izliyordum. Gözünü kırpmadan doktoru dinliyordu.
"Ne zaman çıkarız?"
Doktoru başıyla onaylayıp, benimde merak ettiğim soruyu nihayet sormuştu.
"Hanım efendinin serumu bitince çıkabilirsiniz. Tekrar geçmis olsun." dedikten sonra doktor odadan ayrıldı.
Algan odada benin yattığım yatağın tam karşısında olan tek kişilik koltuğa oturdu. Anlam veremediğim tuhaf bir bakışla bana bakarken bana tek bir kelime bile etmiyordu.
Yatakta dikleşip, koluma takılı olan serumu çıkardım. Kolumda azda olsa olan acıyla kapattığım gözlerimi açtım.
"Ne yapıyosun sen?"
Hala koltukta aynı şekilde oturmaya devam ederken yataktan kalkıp yerde olan botlarımı ayağıma geçirdim.
Hastanede durmak istemiyordum, burdan çıkmak istiyordum."Gidelim, hadi." deyip Algan'ın önünde durdum. Algan ayağa kalkıp üzerimde olan beyaz atleti tutarak konuştu.
"Bununla mı gideceksin, bu sogukta. Bekle Deniz geliyor giyecek birsey de getirecek."
Cevap vermeyip kalktığım yatağa tekrar oturdum.
Algan'ın bu tavırları canımı sıkıyordu. Böyle davranması normal degildi, birşey vardı.
Sessizce geçen dakikalar boyunca gözlerini camdan başka bir yere çevirmemişti. Kapı açılınca ise tepki vermeyip aynı şekilde durmaya devam etmişti.
Deniz elinde ki kazağı bana uzatıp Algan'ın önünde durunca, herzamanki gibi şaşırdım. Deniz'de bir garipti, nasıl olduğumu sormamış, odaya girdigi gibi kazağı bana verip Algan'ın önünde durmuştu. Kazağı atletin üzerine giyip yataktan kalktım.
"Bekle Efgal."
Sessizligi bozan Algan'ın sesi olmuştu. Ona bakarken Algan bana bakmayıp, gözlerini kaçırıyordu.
Algan kapıdan çıkınca peşinden çıktım.
Arabada sessizlik hakimken, Algan'ın bugün ki tavri beynimin içinde yayından çıkan ok gibi etrafa çarpıyordu.
"Al bunları biraz atıştır, yolumuz biraz uzun Efgal."
Deniz'in bana uzattığı meyve suyuyla, tutku paketini aldım.
"Nereye gidiyoruz?"
Soruma cevap gelmeyince önümde olan koltuğa hızla ayağımla vurunca Algan'ın sesi arabayı tuttu.
"Ne yapıyosun Efgal."
"Cevap verin bana, yoksa, bi dakika ya yoksa o adam beni mi öldürmeye karar verdi? Deniz cevap ver bana o evi Erkan'ın itleri bastı değilmi?"
"Cevap verin bana!" diye bağırınca tekrar koltuğa vurdum.
"Evet, evet. Senin o orosbu cocugu baban seni öldürmek istedi, duydunmu. Ögrendin, rahatladın mı?"
Algan'ın söyledikleri bitince geri yaslandım.
"Rahatladım." deyip Deniz'den aldığım tutkuyu açıp bir tane ağzıma attım.
Ne yapmam gerekiyordu, bağırıp, çağırıp, ağlamam mı?
Hayır, ağlamayacaktım. Ailemi öldürdükten sonra beni de öldürmek istemesi, zoruma gitmiyordu. Canım acımıyordu. Onu öldürmek isteyen bir kızı vardı, korkması gereken kişi ben degildim, oydu. Erkan Ateşoğlu'ydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionBu hikaye karanlığın içinde doğmak için bekleyen ama asla doğmayacak olan bir gökkuşağının hikayesiydi. Ne bir çıkış yolu vardı ne de beklenilenin aksine belli bir sonu.