Başımda olan ağrı iyice ok gibi beynime saplanırken, gözlerimi zorlukla aralayabildim. Başımın sol ön kısmı adeta zonkluyordu. Odada göz gezdirince tek olduğumu farketmem uzun sürmedi. Elim başımda yataktan kalkınca, dün gece çıkardığım sweati üzerime geçirdim.
Kapıyı aralayınca kulaklarımı sesler doldurmaya başlamıştı. Alt kattan tartışma sesleri yükseliyordu. Yavaş yavaş merdivenleri inince sesler daha da netleşmişti.
"Sen ne dediginin farkında mısın lan?"
"Babanın intikamı için Efgal'in yanında olduğunu biliyoruz Algan, kimse salak değil baban ölünce gözü dönen sensin, tüm sülalesini sikecegım diyen yine sensin, Efgal'in varlığından herzaman haberi olan sensin, bir yıldır onu takip ediyormuşşun yok ya Efgal'e bunu yapmana izin vermiycem."
Ayaklarımın altındaki zemin sallanıyormuydu, ben mi öyle hissediyordum. Algılayamıyorum, anlamıyorum bunlar sacmalıktı. Aldıgım nefesler derinleşirken başımdaki ağrı daha da şiddetleniyordu. Varlığımı belli etmeden botlarımı ayağıma geçirdigim gibi evden çıktım. Algan'ın arabasın anahtarınıda botlarımı giyerken almayı akıl etmiştim.
Kapıyı açıp bindigim gibi yolda hızla sürdüm.
Nasıl bir döngüydü bu, kim kimdi? Kimin amacı neydi?
Algan'ın benim varlıgımdan herzaman haberi olması ne demekti. Algan güvendiğim tek kişiyken, güvenimi tuzlu buz etmişti. Hazar'ın dediklerine itiraz bile etmezken ne yapacaktı. Açıklayacak mıydı?
Gözlerimin önü buhulaşmaya başlarken gözlerimi sildim. Nereye sürdügümü bile bilmezken, napacagım nereye gideceğim hakkında fikrim yoktu. Bu acıyla napabilirdim. Kim vardı hayatımda. Yanlızlıkla dans ediyorduk. Ellerimi tutmuş benimle dans ediyordu.
Önce kulaklarımı dolduruan silah sesi, sonra tuzla buz olan bagaj camı.
Dikiz aynasına bile bakmama izin vermeyen ard arda gelen kurşunlar.
Kapıda olan yan aynaya bakmamla üç araba ve camlardan ateş eden maskeleri adamlar. Dikkatimi toparlayıp gaza yüklendim. Yaptığım hız her saniye artarken lastiklere isabet alamamaları için dua ediyordum.
Lastikten gelen sesle dudaklarımdan firr eden siktir gitle bir lastik sesinin gelmesi geç olmamıştı. Araba yavaşlarken ne yapacagım konusunda fikrim yoktu. Araba dururken ellerimle direksyonu sımkıkı tutup gözlerimi kapattıp başımı direksyina yaslayıp artık gelmelerini bekliyordum. Belkide ölmeyi. Sonumu bekliyordum.
Kapım açıldğında kafama yaslanan silah eksik olmamıştı. Öylece silahın ateşlenmesini beklerken ne ateş sesi, nede hareketlilik olmaması canımı sıkmıştı.
"Sıksana artık, hadi."
Söyledigim cümleden sonra ufak bir kırkırttı duydum.
"Hiç değişmemişsin."
Duyduğum sesle başımı hızla direksyondan kaldırıp, gözlerimi açtım. Açmama rağmen sol tarafıma dönemedim. Ölmeye cesaret eden benliğim, soluma dönmeye cesaret edemiyordu.
"Ne zamandır bu anı bekliyorum bilemezsin Samira, ya da Efgal mi demeliyim?"
Sıktığım direksiyonu bırakıp yavaşca dönerken, beynim uyuşmuş gibiydi.
"Hayal sen kafayı yemişşin."
"Kes sesinide in şu arabadan hadi."
"Seni öldürücem biliyorsun degil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionBu hikaye karanlığın içinde doğmak için bekleyen ama asla doğmayacak olan bir gökkuşağının hikayesiydi. Ne bir çıkış yolu vardı ne de beklenilenin aksine belli bir sonu.