"Deniz ölmedi."
Duyduğumu idrak edemeyip, tutanacak yer ararken bacaklarım beni taşımayınca dizlerimin üzerine düştüm. Algan'ın söylediği beynimin içinde oradan oraya çarparken kendimi yere çakılmış, bitmiş hissediyordum. Söylediği şeye inanamazken, doğru olmasını diledim. Deniz'in hayatta olmasını diledim. Kendimi zorlayıp güçlükle konuştum.
"Deniz nerede?"
Dudaklarımdan tek dökülen cümle bu olmuştu. Merak ettiğim şey şuanda neyin nasıl olduğu değil, Deniz'in nerede olduğuydu.
"Algan Deniz nerede dedim?"
Bütün gücümle bağırırken ellerimden destek alıp dizlerimin üstüne oturduğum zeminden güçlükle kalktım.
"Geliyor."
Geliyor.. Tek bir kelime içimde bilmediğim bir heyecan uyandırmıştı. İçimde serin rüzgarlar esiyordu, acılarımı biraz da olsa söndüren rüzgarlar.
"Bunu başından beri biliyordun değilmi?"
Algan'a sorduğum soruyla başını aşşagı yukarı sallayınca sinirle ellerimi sıktım.
"Bunu bana neden yaptın? Neden söylemedin? Göz göre göre tekrar aynı acıyı yaşadım ben." deyip Algan'a bakarken Algan tam konuşacaktı ki parmağım dudağına bastırdım.
"Sus, şuan değil şuan tek isteğim Deniz'i görmek." deyip odadan hızla çıktım. Oturma salonuna gelince Yeşim'inde benim gibi şok içinde olduğunu farkettim. Anlasılan tek kandırılan ben değildim.
Algan koltuğa oturup sigara yaktı. Bense yerimde duramıyordum, salonda dolaşıp duruyordum. Duygularımın çoğunu hissedemiyorum, hislerim gerçekten ölmeye baslamıştı, bunu bugüm bir kez daha deneyimleyerek anlamıştım.
Çalan kapıyla Yağız oturduğu yerden kalkıp kapıyı açmaya gidince olduğum yerde çivi gibi kalmıştım. Öldü bildiğim, acısını iliklerime kadar hissettiğim kişi gelmişti. Kapıdan gelen Deniz'in sesi kulaklarımı doldurunca titremeye başlamıştım. Nefes alış verişim hızlanırken Deniz'in bedeni önümde belirdi.
İsmi gibi olan Deniz mavisi gözler karşımdaydı. Öldü sandığım beden karşımda nefes alıyordu.
"Küçüğüm.."
Deniz'in kücüğüm demesiyle gözlerime dolan yaşlar gözlerimden firar ederken hızla Deniz'e sarıldım. Özlemi tüm iliklerimde hissederken belime sarılan kollarla sevgiyide hissediyordum. Öldü sandığım abime sarılıyordum, beynim bunu idrak edemezken kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu, rüya gibiydi, idrak etmekte güclük cekiyordum, şuan Deniz'e sarıldığımı bilsem de hissetsemde rüya gibiydi, çok güzeldi. Gözlerimi kapatıp rüya olmamasını diledim. Deniz'in gerçek olmasını diledim.
Allah'ım bir daha bulmuşken kaybetmeyeyim.. Bir daha aynı acıya hissetmeyeyim lütfen..
Kollarımı yavaşca omuzların çekip ayrıldım. Ellerimi Deniz'in yüzüne koyarken parmaklarım titriyordu.
Gerçekti, Deniz şuan karşımdaydı.
"Bir daha ayrılmak yok küçüğüm."
"Bir daha beni bırakırsan bu sefer seni ben öldürürüm." deyip tekrar Deniz'e sarıldım. Kaç dakika öyle sarılarak kaldık bilmiyorum, Deniz'le ayrıldıktan sonra Yeşim'de ağlayarak Deniz'e sarıldıktan sonra oturmuştuk. Deniz'in yanına, kolunu sarılmıs bir sekilde oturuyordum. Sanki bıraksam gidecekmiş kaybedekmişim gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionBu hikaye karanlığın içinde doğmak için bekleyen ama asla doğmayacak olan bir gökkuşağının hikayesiydi. Ne bir çıkış yolu vardı ne de beklenilenin aksine belli bir sonu.