Adım Burak. Aklı fikri dersten başka birşeyde olmayan Burak. Yani eskiden öyleydi. Sahi ben nasıl böyle oldum onu gördüğümden beri aklım onda. Başka birşeyde değil.
Aynaya bakmak istemiyordum. Ondan önce kendimi böyle görmüyordum. Evet çok yakışıklı görmesemde yine bu kadar çirkin görmüyordum.
Onu ilk gördüğümde yanına gitmek istedim. Fakat fakültenin içi kupalarla, ödüllerle dolu vitrininin aynasında o kadar çirkin bir adam gördüm ki değil yanına gidip sevdiğimi söylemek yanından bile geçemezdim. Bu nası bi kız güneş gibi, pamuk şeker gibi, nazar boncuğu gibi. Tekrar baktım aynaya ve sordum kendime Sen olsan dedim sen olsan bakar mısın bu tipe cevap bile veremedim. Sanki aynadaki çirkin, bir yandan kıs kıs gülüyordu bana. O an aynayayı parçalamak istedim kabullenmek istemiyordum çirkinliğimi defalarca kabul etmedim tekrar tekrar yanına gitmek için cesaretimi topladım ama tam gidecekken yapamadım sanki ayaklarım gitmedi yanına hiç ama hiç yakışmıyordum ona. Kendime bakıyorum ve çok şaşırıyorum liseden arkadaşlarım gelse kesin inanmazlardı benim Burak olduğuma eskiden delikanlı, cesur, şakacı, dışa dönük, eylenceli bir insandım. Kızlar beyenirlerdi beni. Daha önce hiç aşık olmamıştım bu yüzden de bana aşık olan hiç bir kızla çıkmadım. Fakültenin ilk günü onu görüp o aynaya bakmamla ezik, çirkinliğimden sevdiğine sevdiğini söyleyemeyen, deniz gibi masmavi, güneş gibi sapsarı saçlı, ay gibi ışıl ışıl yüzlü bir kıza aşık olan onu ne zaman elimden kaçırıcam, o kime aşık olucak ta onunla sevgili olup evlenicek diye bekleyen çaresiz aptal bir insan oldum. Artık anladım söyleyemeyeceğimi, onun kesin bana bakmayacağını anladım. Çabalamıyordum bile. Aptalca bekliyordum gitmesini. İyice asosyaşleştim. Fakülteden hiç arkadaş edinmedim. Liseden arkadaşlarımla da görüşmüyordum. Defalarca evime geldiler ama evde yokmuşum gibi yapıp odamdan dışarı çıkmıyordum. Evden fakülteye fakülteden eve mekik dokurdum. Bazen Alya'yı özlemeyi bir tarafa bırakıp eski beni özlüyordum. Hayatım çok sıradanlaşmıştı. Dersleri de iyice boşlamıştım kılpayı geçiyordum. Oysaki eskiden ne kadar da çalışkandım. Günlerce ders çalışırdım, sinemaya, maça da giderdim. Ders çalışırdım ama sosyalliğimi kaybetmemiştim. Beni en üzen olaylardan biri olan ananemin ölümünde bile arkadaşlarımla, dış çevreyle bağlantımı kesmemiştim. Arkadaşlarımla dertleşirdim. Yıkılmazdım ne kadar üzülsem de. Sınıfın espirili, neşeli, çalışkan insanıydım. Şimdi tanıyamıyorum kendimi. Nasıl oldu da bu kadar değiştim. Kendimi tanıyamıyordum. En sevmediğim. Sim sim insan kılığına bürünmüştüm. Oysaki okuldaki içine kapanık insanlarla konuşup onları sosyalleştirendim. Benim de eski Burağa ihtiyacım vardı şimdi gelse de beni hayata döndürse.
Ne zaman onu düşünsem çocuk gibi sevinir sonra gözyaşlarına boğulurdum. En acısı da onunla hiç bir zaman olamayacağım gerçeği. Yaklaşamıyordum yanına bir şeyler itiyordu beni. Sanki aramızda büyük bir uçurum vardı. Uçurum demişken sürekli gittiğim bir uçurum kenarı vardı orada ona sürekli şiirler şarkılar yazardım sonrada yazdıklarımı tek tek buruşturup uçurumdan aşağı bırakırdım. Onu sevdiğimi kimsenin bilmesini istemiyordum. Bana acıyarak bakmalarını yada gidip ona söylemelerini kesinlikle istemezdim bu korkuyla yaşayamazdım. Bazen o kadar canım yanıyor ki kendimi şu uçurumdan aşağı bırakasım geliyor.
Bu duyguyu ilk kez tadıyordum. Bazen onu hiç görmeseydim diyorum kendi kendime. Sonra tüm bu yaşadıklarıma rağmen pişman oluyorum dediğime. Bu acının kat kat fazlasını da yaşayacağımı da bilsem tekrar bakabilmek için o deniz gözlerine kabul ederdim onu sevmeyi. Ondan hiç vazgeçemeyecekmişim gibi geliyor hep ilk ve son aşkım olarak kalacakmış gibi. Başka biriyle olamamki ben onu unutamam. Balık görse unutmaz onun masmavi gözlerini . Sadece gözlerini anlatmaya tüm ömrüm yetmez. Bazen aklıma gelir o aceba ne düşünüyor benim hakkımda belki hiç görmemiştir beni . Aynı sınıfta değiliz. Ama hayır gördü beni. Saydım bu zamana kadar tam altı kez göz göze geldik onunla. Sevdiğinin gözlerinin içine bakmak nasıl bir duygudur sadece sevenler bilir. İçin nasıl kıpır kıpır olur. Kalbin yerinden çıkacak gibi hissedersin. Hani çok sevdiğin bir ayakkabıyı paran yok diye alamazsın da biri o ayakkabıyı doğum gününde sana hediye ederya, yarın bayram diye yeni kıyafetlerin yastığının altında heycanla uyumaya çalışırsın ya, yıllarca görmediğin babanı görmüş gibi, askerden gelen abine sarılırmış gibi. Ama tüm hepsini toplasan sevdiğinin gözlerine bakınca yaşadığın mutluluğu vermez sana. O çok ayrı bir duygu, galiba buna aşk diyorlar. Onu rüyanda görmediğin tek bir gün bile olmaz. Ama çoğu kez onu düşünmekten uyuyamazsın. Zaten yatağa onu düşünerek yatarsın onun gülüşünü, bakışını, yürüyüşünü, tek bir kelimesini , cümlesini, varsa gamzesini...
Şu an yanımda olsun istersiniz bazen onu düşünürken yüzünüzde anlamsız bir tebessüm oluşur, bazen de gözyaşlarına boğulursunuz tek istediğin onunla olmak olur.Aşkın uzağı yakını fark etmez ama kavuşulamayanı böyledir. Sevdiğine kavuşunca ne olur bilmem ama uzaktan sevmeyi iliklerime kadar bilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
RomanceBence her insanın vardır. Dokunamadığı, ulaşamadığı uzaktan sevip yanına yaklaşamadığı. Ardından şiirler şarkılar yazıp yanında dili tutulduğu. Sevdiğini söyleyemediği, söylememesi gerektiği. Bence herkesin vardır bir aşkı. İlk aşkı. Gözlerime bak...