15. BÖLÜM

10 3 0
                                    

Eetesi gün fakülteye gitmek içim üzerimi değiştirirken bacağımdaki yanığın neredeyse iyileştiğini gördüm. Acımıyordu da. Ama Alya'ya ne diyecektim. Bana sürekli bacağımdaki yanığı soruyordu. Zaten bu yüzden tanışmıştık. Belki de kendini suçlu hissettiği için soruyor bacağımın iyileştiğini öğrenince de beni bırakacaktı. Belki de ona söylememeliyim bacağımın neredeyse iyileştiğini. Ama nereye kadar saklayabilirim ki zamanın geçmesi bile yeter bacağımın iyileştiğini öğrenmesine.
   Ya yine eskisi gibi yanına bile yaklaşamazsam diğe çok korkuyorum. En azından şu an arkadaşız. Evet arkadaşız. O öyle söyledi. Belki bacağımın iyileştiğini öğrenince de bırakmaz beni.
Fakültede düşünerek boş boş yürüyordum. Telefonum çaldı. Alya dersin yoksa bahçede buluşalım diyordu.
Bahçeye indim. Yine herzamanki gibi çok güzeldi. Bahçedeki ağaçların altına oturduk.
Sadece ona bakıyordum. Onun yanında asla konuşamazdım. Gözleri hatta herşeyi konuşmama engel oluyordu.
"Üstündeki çok güzelmiş. Hemde benim en sevdiğim renk. Ben mor rengi çok severim."
Mor en sevdiği renkmiş. Bu gün onunla ilgili bir şey daha öğrendim. Bunu da defterime yazdım. Mavi defterime onun gözleri kadar olmasa da mavi defterime onunla ilgili her şeyi yazardım. Onun sevdiği şeyleri, yüzünde ufacık bile olsa tebessüm oluşturan yada kahkahalarla gülmesine neden olan şeyleri, sevdiği kitapları yazardım.
Sadece bu kadarı. Bunlar bildiğim kadarı. Şu ana kadar sevmediğini bildiğim sadece bir şey var o da kardeşinin hiç kimseyle konuşmaması. Sevdiği dizileri,filmleri yada yemeği, tatlıyı hiç bilmiyorum. Mesela aceba çocukları sever mi, kuşları, çiçekleri sever mi? En merak ettiğim ise sırf onun gözleri gibi masmavi olduğu için sürekli denize baktığım, denizi sevdiğim gibi aceba o da denizi sever mi?
"Denizi sever misin?"
Bi anda sormuştum.
"Denizden çok yoldızları severim ben. Hatta gözleri yıldız gibi parlayanı." "Peki ya sen"
"Ben denizi severim. Masmavi denizi. En çok ta masmavi oluşunu. Baktıkça kaybolurum o mavilerde genellikle dilim tutulur konuşamam yanında. Seni çok seviyorum diğe haykırasım gelir yanında. Bakınca kaybolurum mavilerinde."
Onunla konuştukça daha da az dilim tutuluyordu. Galiba ona zamanla alışıyordum.
"Kahve?"
"Olur"
Elinde kahvelerle yanıma geldi.
"Kahveleri her gördüğünde beni yakmıştı Alya diğe hatırlama Alyayla sohbet ederken hep kahve içerdik diğe hatırla"
Oysaki bilmiyordu kahveleri onun sayesinde sevdiğimi.
"Peki bacağındaki yanık iyileşti mi? Acıyor mu"
Üzülmüştüm. O bana her bacağımı sorduğunda üzülüyordum. Çünkü vicdanını rahatlatmak için yanımda olduğunu düşünüyordum. Ama artık sormalıydım eğer bacağım iyileşince benimle görüşmeyi kesecekse yanında olmaya daha da alıştırmadan şimdiden kessin.
"Bacağım iyileşti. Hiç acımıyor da"
"Çok sevindim."
Mutsuz, umutsuz bir bakışla gözlerimi gözlerine değdirmeden boğuk bir ses tonuyla söyledim;
"Bacağım iyileşti. Herhalde birdaha görüşmezsin benimle."
"Evet seninle bacağına kahve döktüp, bacağını yaktığım için tanıştık ama sonra seni tanıdıkça çok sevdim. Seni tanımadan önce sadece bacağını merak ettiğim için arıyordum ama şimdi senin için iyi ve tatlı bir insan olduğun için. Hem sen beni çok güldürüyorsun ve mutlu ediyorsun. O kadar canayakın ve içtensin ki sana kısa sürede alıştım ve hatta dün dedim ya arkadaş olalım diğe. Biz seninle arkadaşız lütfen böyle düşünme. Yoksa sen arkadaş olmak mı istemiyorsun? Ama istemiyorsan da anlayış gösteririm bana kanın ısınmamış beni sevmemiş olabilirsin."
Son cümlesini duyunca irkildim. Bi anda gözlerim koskocaman açıldı. Nasıl desem de bu düşüncesini aklından silsem die düşündüm. O an onu kaybedeceğimi düşündüm. Derin bir nefes aldım.
"Olur mu öyle şey ben SENİ ÇOK SEVİYORUM. Senden ayrılmak istemiyorum. Benim de kanım sana çok ısındı."
İlk defa ona seni seviyorum demiştim. Bunu öyle içtenlikle söylemiştim ki. Söylerken gözlerimin dolduğunu fark ettim. Bi an onu sevdiğimi anladı mı aceba die korktum. Sonra düşündüm niye korkuyorum ki söyle gitsin hatta sana aşığım de. Ama sonra Yasin'in dedikleri geldi aklıma.
Onu tanımadan sevdiği söyleme demişti bana. Kendi yaşamış bunu. Şu an hala o kadar pişman ki. Eğer onu dinlemez de Alya'ya söylersem onu sevdiğimi Yasin onun sözlerine önem vermediğimi düşünerek çok kırılır. Ama vazgeçmez yine bana öğüt vermekten. Kardeşimin asla beni bırakmayacağını bildiğim halde asla kırılmasını istemediğim için söylemeyeceğim.
Işıl ışıl parlayan deniz gözleri bebek gibi masum yüzü ve bakışlarıyla "o zaman artık arkadaşız" dedi.
Arkadaş, evet artık gerçekten arkadaş olduğumuza inanmıştım.
"Bu akşam seninle yemeğe çıkalım mı? Arkadaşlığımızın ilk yemeği olsun. "
"Peki olur"

İMKANSIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin