Fakülteden içeri girdiğimde onu yine ağaçların altında kitap okurken gördüm. Uzun sarı saçları kitabının üzerini kaplıyor saçlarını arkaya atarken de çok tatlı görünüyordu.
Onu izlemek öyle güzeldiki yanına gidebileceğimi bildiğim halde gitmiyor sadece onu izliyordum.
Kütüphanede sanki masmavi gözlerine inat sarı saçlarına taktığı mavi kalemi bu sefer elindeydi. Arada birşeylerin altını çiziyordu.
Eskiden olsa yanına gidebilmek için can atar gidemez ve sadece onu uzaktan izlerdim. Şimdi yanına gidebileceğimi bildiğim halde gitmiyordum çünkü onu izlemek kuşları çiçekleri dağları tepeleri hatta denizleri izlemekten bile daha güzeldi. Gerçi denizleri sırf onun gözleri gibi masmavi die izliyordum.
"Gelsene"
Sesiyle irkildim. Ondan duymak istediğim sözler arasındaydı bu söylediği. Sesi bile güzeldi bazen inanamıyordum. Bir insanın nasıl hem sesi hem yürüyüşü hem bakışı, gülüşü gamzesi saçları gözleri herşeyi bu kadar güzel olabilir.
Ona vaktıkça hayran oluyordum. Ona bakınca başka hiç bir yere bakmak istemezdim. O an sanki bakmazdı gözlerim ondan başka bir yere.
"Gelsene"
Sesiyle irkildim. Kadife sesi masum ve derin bakışları ha bide yanağındaki çukuruyla gülümseyerek beni çağırıyordu.
"Şey ben rahatsız etmek istememiştim"
Yine zar zor söylemiştim. Ama hani ben onun yanında aptallaşınca hiç salakmışım gibi bakmayıp masum gülüşüyle bana bakıyordu ya işte beni her an yeniden aşık ediyordu kendine.
"Piskoloji"
Kardeşim için. Belki bir kaç birşey öğrenirim de ona bir yararım olur.
Sana söylemiştim. Yardımcı olabilirim. İstersen kardeşini de alalım bir kafeye geçelim.
Kardeşim çıkmaz ki dışarı. Bize gitsek olmaz mı?
Tamam
Tamam demiştim ama nasıl fırtınalar kopuyodu içimde sanki içimdeki çocuk sevinçten çıldırıyordu. İlk defa onun yaşadığı yeri anesini kardeşini görecektim. Sevdiğine ait olan şeyleri görmek sevdiğini görmüş kadar mutlu ediyor insanı.
"O zaman gidelim."
"Dersin yok mu senin"
"Var"
"O zaman derse gir öyle gidelim"
"Yok ya gidelim"
"Olmaz öyle şey önce ders"
Ben bile unutmuşum dersimin olduğunu aslında unutmadım da sırf onun yanından ayrılmamak için girmek istemiyordum.
Dersten sonra beraber gidecektik evine.
Tam taksiye el kaldıracaktım ki cebimde akbilimden başka hiç bir şeyin olmadığını fark ettim. Ne kadar da utandım.
İmdadıma dolmuş yetişti. Allahtan geldi tam da önümüzde durdu. Alya da hiç bir şey söylemeden direk bindi. Öyle mutlu olmuştum ki.
Dolmuşta sallana sallana gidiyorduk. Sonunda eve vardık.
Üç katlı mor boyalı şirin bir evdi. İkinci katta oturuyorlarmış. Çok heyecanlıydım.
İkinci kata çıktık ayakkabılarını çıkardı pembe şirin çoraplarıyla bana bakıyordu. Pek emin değildim tedirgindim.
"Annin haberi var dimi"
"Tabikide var. Söyledim sonuçta kardeşim için burdadın."
İçeri girdiğimizde kendimizi tam bir altın gününün içinde bulduk. Kısırlar börekler poğaçalar tatlılar havada uçuşuyordu.
Mahçup bir şekilde gözlerime baktı. Daha sonra dayanamadık ikimizde güldük.
"Çok özür dilerim ben bu gün annemin altın gününün olduğunu unutmuşum."
"Hiç sorun değil. Hem bize engel de değil. Hadi hemen kardeşinin yanına gidelim."
Bi andan gidiyor bi yandan da evin her tarafını en ince ayrıntısına kadar inceliyordum. Farkettirmeden bir şeylere dokunuyordum. Alyanın buralara defalarca kez dokunduğunu düşünerek.
Odaya girdiğimde kardeşi oturmuş dersini çalışıyordu. Ama merak ediyordum. Kardeşinin durumunu değil bu durumu nasıl çözeceğimi. Tamam daha önce birkaç kişinin bu gibi sorunlarını çözmüştüm ama bu işin de uzmanı değildim. Çok rahatlıkla çözebileceğim hissini vermiştim Alyaya. Böylece Alyaya daha da çok yakın olacağımı belki küçük bi kahramanı olacağımı düşünmüştüm.
Alya sessizce kulağıma fısıldadı. Bak anlattığım gibi geliyor okuldan hemen ders çalışıyor be dışarı çıkıyor ne arkadaşlarıyla oynuuor ne bizimle ne de başkasıyla konuşuyor.
İçimden belki çocuk yalnızlığı seviyordur diyordum. Hakkaten aklıma hiç bir fikir gelmiyordu. Piskologlarla bile konuşmayan çocuk benimle mi konuşacaktı.
Alya yanına yaklaştı. narin eleriyle kardeşinin ince telli kendininkinden bi iki ton renk açığı sarı saçlarını okşayarak yanağına bir öpücük kondurdu.
Kardeşide ona sarıldı. Bi süre böyle kaldılar. Ama farkettim ki Alya'da onunla iletişim kurmuyordu. Sevgisinş sözlerle değil dokunarak hissettiriyordu. Belkide çocuğun istediğide buydu. Galiba sorunu bulmuştum. Ama biraz uzatsam ne olucak ki hem emin de değilim Alya'ya böylece daha yakın olabilirdim.
Kardeşi bana doğru bakıyordu. Uzun süre sen kimsin dercesine gözlerime baktıktan sonra önüne döndü ve kırmızı kalemini eline alarak elindeki test kştabını çözmeye devam etti.
Sıska açık sarı saçlı yemyeşil gözlü sevimli bir çocuktu. Sevgi doluydu gözleri. Sanki sevgisini sözleriyle değilde gözleriyle anlatıyor gibiydi.
Dışarı çıktık. Bak işte böyle hiç konuşmaz diyordu. Üzgündü Alya kıamadım ona tam söyleyecektim ki annesi geldi amnesi de kızıl saçlı siyah gözlü uzun boylu bşriydi. Alyaya benziyordu. Onun gibi yumuşak başlı ve sevecendi.
Başka bir odaya gittik. Annesi bize gün için yaptığı keklerden böreklerden getirdi. Onlardan yiyerek konuşuyorduk.
Sence beden böyle bi fikrin var mı
Daha önce yaşadığı herhangi bir sorunu var mı
" Ne gibi"
"Ailevi olabilir"
"Hayır yok. Biz sevgi dolu çok mutlu bir aiilenin içinde büyüdük. Her zaman iç içeydik hiç birbirimizden ayrılmadık. Annem babam bir gün bile sesini yükseltmedi birbirine. Dediğim gibi biz çok mutlu bir aiile içinde büyüdük."
"O zaman başka bir nedeni olmalı."
Aslında İlla bir sorun aramak gerekiyormuydu. Ama ben sorun varmış gibi hissettiriyor ona daha yakın olmayı planlıyordum.
Ama bazen kendimi çok aciz hissediyordum. Sırf onun yanında kalabilmek için bahaneler uyduruyor konuyu uzatıyordum. Ama onunlaydım sadece bu cümle beni toparlamaya yetiyordu.
Sanki bu işin uzmanıymışım gibi biliyormuşum gibi birşeyler söylüyordum.
"Ben bu durumu evde bir düşüneyim. Bir günde ona çok fazla yaklaşmamalıyım. Bu onun durumunu daha da kötüye götürebirir."
Öyle miydi aceba daha da mı kötüye götürürdü durumunu herçi durumu nasıl onu da bilmiyordum da neyse işte Alya öyle dikkatli dinliyordu ki beni. Aceba vaz mı geçmeliyim die düşündüm. Çünkü Alya'ya vakit kaybettiriyordum. Belki latdeşinin iyileşmesini geciktirecektim. Ama piskologlar bile çözememiş. Bence kaybedecek bir şeyi yok die devam ettim.
"Tabi sen nasıl istersen öyle yap. Daha iyi bilirsin."
kapıdan çıkıyordum. Arkamdan seslendi
"Burak ilgilendiğin için çok teşekkür ederim. Sen gerçekten çok iyi bir insan ve iyi bir arkadaşsın."
Öyle hızlı çarpıyordu ki kalbim mutluluktan gözlerim dolmuştu.
Sende diyebildim sadece hozlıca indim merdivenleri bir gün bana kalp krizi geçirtmesinden korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
RomanceBence her insanın vardır. Dokunamadığı, ulaşamadığı uzaktan sevip yanına yaklaşamadığı. Ardından şiirler şarkılar yazıp yanında dili tutulduğu. Sevdiğini söyleyemediği, söylememesi gerektiği. Bence herkesin vardır bir aşkı. İlk aşkı. Gözlerime bak...