16. BÖLÜM

16 3 0
                                    

    Alyayla ilk defa yemeğe çıkacaktık. Heyecandan ölecek gibiydim. Eve geldim kapıdan içeri adımımı atar atmaz telefonum çaldı.
  "Efendim Yasin?"
    "Kardeşim bu akşam herzaman ki köfteciye gidelim mi? İki köfte gömeriz. Hem uzun zamandır gitmiyoruz."
   "Yasin Alya bu akşam yemeğe çıkalım mı dedi."
   "Öylemi oha çok iyi"
    "Evet şu an heyecandan ölecek gibiyim. Başka zaman gidelim mi köfteciye? Hem sen bugün Yağmurla gidersin belki."
  "Yok oğlum yengen de ekti beni zaten. "Ee nereye gideceksiniz? Ne giyeceksin?"
  "Kardeşim bende kara kara onu düşünüyodum. Alışverişe mi çıksam"
   "Sen bilirsin sonuçta bu ilk yemek"
   "Aynen alışverişe çıkayım. Sende gelsene ben şimdi karar veremem tek başıma."
   "Tamam ozaman ben alırım seni evinden."
   " Tamam görüşürüz kardeşim"
   " Görüşürüz kardeşim"
Alışveriş merkezinde tüm gıravatları, takım elbiseleri, gömlekleri, ayakkabıları, saatleri teke tek deniyordum. O kadar heyecanlıydım ki ordan oraya koşuşturuyordum. Yasin de  benim kadar heyecanlıydı. Bir damat gibi hazırlanıyordum. Üzerimi giyindikten sonra berbere bile gittim.
   "Kardeşim süper oldun. Kız seni görünce bayılacak."
   "Yok ya sanki pantolon kötü gibi"
   "Abartma. Zorla kötü görmeye çalışma. On numara oldun işte."
   "Aceba Alya'da böyle senin gibi düşünüyormudur? "
   "Yok oğlum bu bi arkadaşlık yemeği. Hem o beni benim onu gördüğüm gibi görmüyo."
   "Tabi. Ben unutmuşum bi an"
   "Oğlum yoksa yanlış mı yapıyorum. Kız beni hiç arkadaşı gibi görmeden açılsam mı hemen?"
  " Hayır. O da seni tanımış olur zamanla söylersin. Acele etme."
  "Gel sanada alalım bişeyler"
   "Şu an önemli olan seninki. Hadi vakit kaybetmeden git kızın yanına"
  Nefes alış verişim bir hızlanıyor bir yavaşlıyordu. Kalbim sanki bi anda duruyor sonra hıpızlı çarpıyordu. O kadar geyecanlıydım ki elim ayağım titriyor buz kesilmişti. Hayatımda hiç bir zaman böyle olmamıştım. Üniversete sınavına girerken bile böyle değildim. Hukuk kazandığımı öğrendiğimde bile bu kadar heyecanlı ve mutlu değildim. Kalbimin sesi kulaklarımı sağır ediyordu.
   Adım adım yaklaşıyordum. Kapıdan içeri girdiğimde masada kimse yoktu. Saate baktığımda buluşma zamanından tam üç saat önce geldiğimin farkına vardım. Hani derlerya ölmekten daha zordur ölümü beklemek die tam üç saattir kan ter içinde sevdiğim kızı bekliyordum.
   Üç saat dolmuştu. Buluşma vakti gelmişti. Heyecanım dahada çok arttı. Hızlanan kalp atışlarım. Renksiz bembeyaz kesilmiş yüzüm. Sopsoğuk ellerim ve soluk soluğa nefesim onu görünce bi anda kesildi.
   Geceye güneş gibi doğan sapsarı saçları, deniz gibi masmavi gözleriyle yarışacak değerdeki mavi elbisesi, bembeyaz teninin zıttı siyah topuklu ayakkabıları, siyah çantası, küpeleriyle adeta bir prenses gibiydi hatta başka bir şey. Öyle güzeldiki...
   Yanıma doğru attığı her adım. Kalp atışımı hızlandırıyordu. Öyle değişik hissediyordum ki. Sanki adım adım öldürüyordu beni. Ve geldi yanıma ışıl ışıl parlayan gözleri başımı döndürüyordu. Gülümsüyordu güldükçe gamzesi öldürüyordu beni.
  Öyle güzel kokuyorduki dünyadaki en güzel parfümden bike daha güzel.
O kadar güzel di ki onunun en sevdiğim yerini bulamıyordum. Sanki her yeri birbirinden güzeldi. Nasıl seçim yapabilirim ki sapsarı upuzun saçları, masmavi gözleri, yumuşacık ince uzun elleri  kısacası her şeyi beni ona hayran bırakıyordu.
  Ama sadece güzelliği değildi beni ona çeken. Açıklayamadığım bir şey daha vardı. Bir şeyini daha seviyordum ama neyedi bilmiyorum. Galiba aşk böyle bir şey anlatamadığımız.
   Masaya geçtik. Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemiyordum. Dilim boğazıma kaçmış gibiydi. Öylece donakalmıştım. Aptalca suratına bakıyordum. Baktıkça da sersemleşiyordum. Çok da korkuyordum anlayacak die.
   "Bu nizim ilk arkadaşlık yemeğimiz. İşallah seninle çok iyi iki arkadaş olacağız."
  " İnşallah"
   "Burak sen çok temiz kalpli birine benziyorsun. Senin yanında kendimi çok mutlu hissediyorum. Nedenini bilmiyorum ama kısa sürede sevdim seni."
   "Bende"
   Salak salak bakıp kısa kısa cevaplar veriyordum. Önümdeki balığa bile hiç dokunmamıştım. Kendimi çok aptal hissediyordum. O da gülümsüyordu ve sevimli biri olduğumu söylüyordu. Artık bende bi konu açmalıydım. Yoksa masa gittikçe sessizleşiyor sadece Alya konu açıyordu. Biraz daha sussaydım istemeyerek geldiğimi düşenecekti. Zar zor toparladım kendimi.
  " Kardeşin nasıl?"
    "Kardeşim mi? Aynı. Yine konuşmuyor kimseyle konuşmuyor. bi derdi sorunu olsa hiç birimizin haberi olmayacak. Götürmediğimiz piskolog kalmadı artık bizde pes ettik bu durum nereye kadar sürecek bilmiyorum."
   "Demiştim ya ben böyle bir sürü kişinin sorununu çözdüm. En kısa sürede kardeşinle de ilgileneyim."
   Alya bi anda kahkahalarla gülmeye başladı. Nedenini sordum ama  gülmekten konuşamıyordu. Çatalımın kenarından dişimdeki aptal maydonuzu gördüm. Her şeyi berbat etmişti. Tam da alışmış gibiydim. Tek tük de olsa konuşmaya başlamıştım. Utancımdan yerin dibine girdim.
   "ya sen çok tatlısın"
Şaşırmıştım. Gerçekten beni tatlı mı buluyordu. Yanaklarım kızarmıştı. Utandığımı amlamış beni mutlu etmeye çalışıyordu.
    "Biliyor musun sen çok doğal ve eylencenceli bir insansın. Bunda utanılacak bir şey yok ki. Sadece dahada tatlı görünmene sebep oldu."
  Ama gerçekten işe yarıyordu. Beni sakinleştirmeyi ve mutlu etmeyi biliyordu. Ona saatler dakikalar geçtikçe daha da alışıyordum.
   Kitaplardan girdik dizilerden çıktık. Sohbet hiç bitmesin istiyordu. O da keyif alıyor gibi görünüyordu.
   Ben de alışmıştım daha bi rahattım. En azından ilk halime göre. Yani en azından  ellerim titremiyor ve konuşabiliyordum. Sadece kalbimin sesi geçmemişti. Bi an bile gitmedi. İlk andan son ana kadar hüm güm attı. Aceba oda duyuyor muydu.
   Tatlılarıda yedikten sonra kalktık. Alya'yı evine bıraktım.
   Eve dönerken öyle sevinçliydim ki herkese anlatmak istiyordum. Hemen Yasin'i aradım. Yemekte olanları konuşmalarımızı en ince ayrıntısına kadar anlattım. Herşey yavaş yavaş yoluna giriyor Alya'ya adım adım yaklaşıyordum.

İMKANSIZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin