Bunu neden yaptığımı bilmiyordum. Öylece bi anda söylemiştim. Kalbim daha fazla dayanamamıştı.
Şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Dili tutulmuş gibiydi.
Bakışları beni daha da heycanlandırıyordu. Ne diyeceğimi nasıl bir tepki vereceğini o kadar merak ediyordum ki ama o hiçbir şey söylemiyordu.
Belkide birazadan bana git diyecekti. Belki de bu fırtına öncesi sessizlikti.
Kalbimi kıracak korkusuyla hiçbirşey söylemeden arkamı dönüp gidecektim ki yine kendimi tutamayıp:
"Evet şu an birini çok ama çok seviyorsun. Bunu biliyorum ama insan kalbine söz geçiremiyor ki işte senin beni asla sevmeyeceğini bildiği halde yine konuştu saçma saçma. Ben özürdilerim senden kalbimin adına."
Dedim ve arkamı dönüp gidiyordum.
Sanki kaçarcasına gidiyordum. Bu sefer kalbimi düşünüyordum. O konuştukça acısın istemedim. Tüm ümidim kesilmiş bir şekilde giderken bana seslendi.
"Gitme"
Yanlış duyduğumu düşündüm. Gitme mi demişti. Bu bile benim için çok büyük birşeydi.
Arkamı döndüğümde gülümseyerek bana baktığını gördüm.
Çok şaşkındım neden gülüyordu ben böyle düşünürken konuşmaya başladı.
"Neden sevmeyim ki seni? Sen bu dünyada sevilmeyi hakeden sayılı insanlardan birisin. Sevdiğin kişiyi o kadar mutlu edersin ki tek bir bakışın bile yeter."
Neden böyle konuşuyordu. Ama o kadar mutlu olmuştum ki .... Hiç sussun istemedim. Yizüm gülmüştü.
"O kadar iyi birisin ki..."
Sanki bu konuşmanın sonunda bana aşık olduğu söyleyecek gibiydi. O konuştukça kalbim hıpızlı atıyor, nefes alış verişim hızlanıyordu. Yüzüm kıpkırmızı olmuştu.
Masmavi gözlerinin içinin gülüşü, konuşurken yanağında beliren gamzesi, önüne gelen sarı saçları o konuşurken her zaman dikkatimi dağıtıyordu.
"Ayrıca çok merhametlisin. Yolda küçücük ölmüş bir kedi yavrusu görsen ağlarsın. Senin en çok da merhametli oluşunu seviyorum."
"Saygılı ve cömertsin. Çok cesursun. Güvenilir bir insansın. Ayrıca çok yakışıklısın. Bal rengi gözlerin, siyah saçların, uzun boyun ve elmacık kemiklerinle de tam hayalimdeki erkeksin."
Allahım duyduklarım doğru mu?
Ellerim gittikçe daha da çok titremeye yanaklarım daha da çok kızarmaya başlamıştı. Sanki doğru duymuyor gibiydim. Bi an aceba şizofrenim de hayal mi ediyorum diye bile düşündüm.
Kalbimin sesi dışarıdan duyuluyor mu diye düşünüyorken bir anda yüzündeki düşüşü gördüm. Sanki olumsuz birşey söyleyecek gibiydi.
"Ama işte benim de bir kalbim var. Ve benimki de beni dinlemiyor. Başkasını çok ama çok seviyor."
kendimi en sevdiği oyuncağı eline verilip tekrar alınan çocuk gibi, büyük ikramiye çıktıktan sonra bileti yırtılmış bir adam gibi, kocaman dondurması yere düşen küçük bir çocuk gibi hissediyordum. yada daha fazlası...
O an dünya başıma yıkılmıştı. Öylece kalmıştım. Hiçbir şey diyemedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMKANSIZIM
RomanceBence her insanın vardır. Dokunamadığı, ulaşamadığı uzaktan sevip yanına yaklaşamadığı. Ardından şiirler şarkılar yazıp yanında dili tutulduğu. Sevdiğini söyleyemediği, söylememesi gerektiği. Bence herkesin vardır bir aşkı. İlk aşkı. Gözlerime bak...