Bilgisayar ekranında gördüğüm haberle çığlık attım. 5SOS grubu yeni bir üye arıyordu! Bir solist!
"Gece gece ne bu bağrışma?!" kapıya gelen anneme kafamı çevirdim.
"Boşver anlamazsın." diyip onu geçiştirdim. Oflıyıp puflayarak odamdaki kirli çamaşırları alıp banyoya gitti. O gittiğinde kapıya baktım. Kapamamıştı. 70 yaşında gibi hissetiğim dizlerimi kaldırıp kapıya yöneldim ve istemsizce sert bir şekilde kapadım. Vücuduma doğru kalbimden bir dalga yayıldı. Korku dalgası. Annem duymamıştı neyseki.
Haberi okumaya koyuldum. " Bir anda patlayan ünlü grup 5SOS yeni bir üye arıyor! Seçimler Sydney'de yapılacak. Seçmelere gelenler önce şan hocalarından geçecek. Sonra da grubun karşısına çıkacak. Bu numaralardan kayıt yaptırabilirsiniz ve XXX Kültür Merkezinde
... "
Haberi kaybetmemek için sık kullanılanlara ekledim. Gözüm saate kaydı, gece 2'ydi. Yarın okul olduğunu hatırlayıp yattım.
* * *
7.00
"I dedicate this song to you,
The one who never see the truth
That I can take away you girl
Heartbreak girl"
Kulaklarımı telefonumdan gelen alarm sesi doldurdu. Her insan alarm sesinden nefret eder ama alarmınız Heartbreak Girl olunca edemiyorsunuz. Güne mutlu başlamamı sağlıyor.
Kalktım ve üzerime dolabımdan ne bulduysam giydim. Mevsim yazdı. Yüksek bel bir şort ,crop top ve Converse'lerim birbirini tamamlıyordu. Çantamı, telefonumu ve anahtarlarımı alıp evden çıktım. Annem benden önce işe giderdi. Bir hastanede doktordu. Ve babam... Bir sabah evden çıktı ve geri dönemedi. Trafik kazasında öldü. Sanırım 10 yaşlarımdaydım. 4 tane psikoloğa gittim. 6 yıl boyunca ve 1 yıl önce bıraktım.
Kulaklıklarımı taktım ve The Pretty Reckless açtım. Her tarz müzik dinlerim. Sevdiğim en iyi yanım bu.
Okulun önüne geldiğimde oyalanarak yürüdüğümü anladım. Kapının önü boştu. Hemen Fizik sınıfına koştum. Kapıya geldiğimde soluklandım ve kapıyı açtım.
"Bayan Brinks, geç kaldınız."
Ciddi misin?
"Özür dilerim Bay Hicks."
En arka sıraya oturdum.
Şu adamdan nefret ediyorum. Saçma sapan şeylere puan kırıyor. Onun yüzünden yaz okuluna gittim.
"Hey Liv" biri fısıldadı.
Kafamı Troye'a çevirdim.
"N'aber?" diyip göz kırptı.
"Agresif, yorgun, aç. Seç birini."
Güldü. Bende onla güldüm.
"Bayan Brinks, son dediğim cümleyi tekrar eder misiniz?" Kafamı Bay Hicks'e çevirdim. Daha geleli 2 dakika oldu. Tanrı aşkına!
Aklıma gelen şeytani fikirle gülümsedim.
" "Bayan Brinks, son dediğim cümleyi tekrar eder misiniz?" Dediniz efendim."
Küçük kıkırdaşmalar duydum. Bay Hicks de homurdayıp bir şeyler anlatmaya devam etti.
* * *
"Şonsono donomeloson." dedi Troye sandviçini çiğnerken. Öğle saatiydi. Kafetaryadaydık. Ben Amanda'ya yarışmayı anlatırken bizi dinlemişti. Amanda'nın bu yarışmaya katılmasını istiyordum. Sesi çok güzeldi. Kendi de. En yakın arkadaşım oydu. Onu bazen kıskanıyorum ama tabii ki de iyi anlamda.
"Senin sesin daha güzel Liv!" diye üsteledi. Benim sesim yerine ne dinlerdiniz biliyor musunuz?
Bir karga.
Merhaba iç ses. En azından bu sefer benle aynı fikirdesin.
"Hayır beraber yarışmaya gidicez ve kaydını yaptıracağız Amanda."
Amanda gözlerini devirdi.
"Peki!"
* * *
Kalabalık bayağı uzundu. Ama benim önerimle okulu astığımız için ilk 50 kişinin arasındaydık sanırım.
"Kimliğimi ver Liv." cüzdanımdan 2 kimlikten -birisi tabii ki benim- birini bakmadan verdim.
"Bu seninki." kendi kimliğimi koydum ve onunkini verdim.
Amanda kayıt yaptırmak için oda gibi bir yere girdi ve bende kuyruktan ayrılıp bir koltuğa oturdum. Tiyatro sahnesinde seçmeler yapılıyordu.
Herkese eşit olsun diye akustik bir şekilde Heartbreak Girl söyletiyorlardı.
Amanda gelip yanıma oturdu. T-shirtüne üstünde #56 yazan bir kağıt yapıştırmışlardı. Yani 55 kişi bekleyeceğiz. Sabırsızlık ve üşengeçlik beni tanımlayan iki kelimedir.
Kulaklıklarımı çıkardım. She Looks So Perfect açtım ve tekrara aldım. Bu şarkıyı sıkılmadan bin kere dinleyebilirim doğrusu. Gözlerimi kapayıp şarkıya yoğunlaştım. Arada kaçıncı kişinin çıktığına bakıyordum. #55 görünce kulaklıklarımı çıkardım.
Juriden biri " 56 numara, Olivia Brinks!" diye bağırınca şok oldum. Amanda bunu yapmıştı. Amandaya döndüm, gülümsüyordu. Üstündeki kağıdı çıkarıp bana yapıştırdı ve beni kaldırıp sahneye çıkardı. Elime bir mikrofon verdiler ve bende sözlerin ağzımdan dökülmesine izin verdim.
"You call me up,
It's like a broken record
Say that your heart hurts
That you never get over him getting over you,
And you end up crying
And I end up lying,
'Cause I'm just a sucker for anything that you do,
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
How to live with 5SOS? //a.i
FanfictionKağıda Olivia Brinks yazıp karaladım. Artık 5SOS grubunun bir parçasıydım. *slow update*