"Anlatmamı ister misin?" İpek kafasını olumlu anlamda salladı. Rüzgar tebessüm edip derin bir nefes aldı ve tüm gerçekleri anlatmak için konuşmaya başladı...
* * *
"Bak İpek, ben üniversiteyi bitirdikten sonra bir müddet iş bulamamıştım ya. O zamanlar benim yakın bir arkadaşım vardı. Benim iş bulamadığımı parasız olduğumu görünce bana kumar oynamayı önerdi. Ben de ilk başlarda kabul etmedim ama sonra mecbur kaldım." İpek şaşkınca gözlerini açmış Rüzgar'a bakıyordu. Çünkü ömrü boyunca düşünse Rüzgar'ın kumara başlayacağı aklına dahi gelmezdi.
Rüzgar derin bir nefes daha aldı ve devam etti.
"İlk başlarda küçük mekanlarda oynamaya başladık. Sonra benim şansım iyi gidince Yasin yani arkadaşım bana büyük bir mekanda iyi bir oyun olacağını eğer kazanırsak bir daha paraya ihtiyacımız bile kalmayabileceğini söyledi. İlk başta kabul etmesem de sonra nasıl oldu bilmiyorum ama beni bir şekilde ikna etti."
"Sen işe girdim diye kumar oynamaya mı başladın?" Rüzgar İpek'e çok iyi bir işe girdiğini söylemişti ancak hangi iş olduğunu bir türlü söylememişti.
Rüzgar kafasını olumlu anlamda salladı.
"Sana başka türlü bu paraların nereden geldiğini anlatamazdım. Neyse işte sonra oyunu kumarda ün salmış biriyle oynayacaktık. Hani korumaları falan olan türlerden." Bunu söyledikten sonra kıkırdayıp devam etti.
"Tabii bizde koruma ne gezer ki bende o zamanlar silah bile yoktu. Yasin öyle bir yere gidiyorsan silah tutmayı bileceksin diye bana silahla ilgili tüm her şeyi öğretti. Oyun günü geldiği zaman mekana gittik. Oyun iyi gitmiyordu. Karşımızdaki adam yani Tamer, Tamer Karaman iyi oynuyordu. Biraz daha oynadıktan sonra Taner'in adamının kolunda kart olduğunu yani hile yaptığını görünce Yasin olay çıkarttı. Çünkü kumarda hile yapan taraf ne olursa olsun kaybeden taraftı." İpek nefesini tutmuş Rüzgar'ın anlattığının nereye bağlanacağını merakla dinliyordu.
"Tabi Yasin olay çıkarınca Tamer silah çekti bize. Üstelik sadece o değil. Birden koruma ordusu silah doğrulttu. Adam kaybetmeyi hiç sevmeyen, bir şeyi kaybetmesine neden olanı ortadan kaldıracak tiplerden. Bizde o anda onun kaybetmesine neden olmuştuk ve ortadan kaldırılacaktık. İki şansım vardı. Ya o anda onun öldürmesine razı olacaktım yada belki bir umut kurtulurum umuduyla adamın elinden silahını alacaktım ki o zamanda korumalar tarafından öldürülürdüm. Belimde silah vardı ancak onu almaya kalkıltığım an vurulacaktım. Bende işte adamın elinden silahını almayı seçtim. Eğer alırsam koruma ordusuna karşı onu siper edip oradan çıkabilirdim." Rüzgar o anları sanki tekrar yaşıyormuşcasına gözünü tek noktaya sabitlenmiş gerilen vücuduyla anlatmaya devam ediyordu.
"Adamın üstüne atladığım an silahı ateş aldı. Silahın ateş alma sesi duyulduktan saliseler sonra bir kadının bağırma sesi duyuldu." Bu sefer gözünü tek noktaya dikmek yerine kapatarak devam etmişti.
"Tamer kadının sesini duyduğu an delirdi. Meğer vurulan Taner'in karısıymış. Korumaların birazını benim başıma dikip karısının yanına gitti. Yaklaşık bir saat boyunca başımda korumalarla Tamer'in gelip bizi öldürmesini bekledik. Tamer geldikten sonra üzerime resmen atladı. Ama beni öldürmedi. Bana hiçbir şey yapmadı. Yasin'i oracıkta öldürdü ama bana dokunmadı. Karısı vurulduğu an ölmüş ve ölmesinin nedeninin ben olduğumu söyleyip durdu. Ne kadar inkar etsemde bir işe yaramayacaktı. O yüzden hiç konuşmadım. Tamer ayağa kalktıktan sonra bana dişlerinin arasından tıslayarak konuştu. 'Sen beni değil karımı, herşeyimi öldürerek bana daha çok düşman oldun. Bende bu yüzden seni değil senin herşeyin olan birini öldüreceğim' diye." Rüzgar kapalı olan gözlerini açıp İpek'e baktı.
"Eğer hala senin yanında kalsaydım seni öldürecekti İpek. Ben, ben bunu göze alamazdım. Almadım da. Bu yüzden bıraktım seni. Seni bırakmamın bir nedeni olmalıydı ve bende sanki artık seni değilde Aleyna'yı seviyormuşum gibi gösterdim. Ama ben hiçbir zaman onu sevmedim. Hep seni sevdim İpek." İpek'in göz yaşları artık akmasa da sesi titriyordu.
"Peki o adama ne oldu? Öldü mü? Yada başka bir şey." Rüzgar omzunu hafifçe kaldırıp indirdi.
"Şirketteyken iki korumalı bir adam gelmişti ya. O Tamer'di işte. Ben gittikten üç yıl sonra geri döndüm buraya. İki yıl boyunca seni aradım ancak bulamadım. O zamanlar Tamer'de beni bulamamıştı. O gün geldiğinde beni bulduğunu ve ne olursa olsun intikamını alacağını söyledi."
"Peki bu sefer neden kaçmadın?" İpek için canı önemli değildi ancak bu sefer neden kaçmadığını merak etmişti. Rüzgar derin bir nefes aldı.
"Ben sensizliği her gün acı çekerek yaşadım. Her gün belki rüyalarıma girersin diye uyumak için can attığım geceleri unutmam ben. Yada yatağımda seni düşünmekten uyuyamadığım günleri. Ben o günleri tekrar yaşayamam İpek. Ben daha fazla sensiz kalmaya cesaret edemem." İpek konuşmanın başından beri Rüzgar'ın elinde duran ellerini kendine çekip bakışlarını Rüzgar'dan başka tarafa çevirdi. Rüzgar'ın anlattıklarına sevinip ona tekrar güvense mi, yoksa üzülüp bu yaşadıklarımızın suçlusu sensin, ilk başta kumara başlayarak bütün bunlara sen sebep oldun diye bir daha hiç güvenmese mi, bilmiyordu. Ama şunu çok iyi biliyordu ki zavallı kalbi Rüzgar'ın anlattıklarına sevinmek istiyordu.
"Beni hemen affetmeni beklemiyorum İpek. Ama sabredecek gücüm kalmadı. Yaptığım bir yanlış beni yıllarca yaktı zaten. Daha fazla yakmasını istemiyorum." İpek cevap vermedi. Sadece odadan doktorla beraber çıkan kızına bakıp gülümsedi.
Psikolog yanlarına gelip konuşmaya başladı
"Yaşadığı olay sonucu insanlara karşı olan güvenini kaybetmiş. Ancak sıkıntı değil. Bir kaç seanstan sonra geri eski halime dönecektir." Rüzgar adama teşekkür ettikten sonra ikisi beraber yanlarından ayrıldı.
Bir kaç dakika sonra geri geldiğinde sevinçle konuşmaya başladı.
"O zaman size ne diyeceğim. Bu gün hastahaneye gitmem. Zaten bir gelişme olursa polisler haber verir. Beraber bir şeyler yapabiliriz. Ha ne dersiniz?" İpek kaşlarını çattı.
"Ne hastahanesi? Kimle ilgili bir gelişme olursa haber verecekler?" Rüzgar Aleyna'dan İpek'e bahsetmediğini hatırlayınca kısa bir of çektikten sonra
"Melisa'yı bulduğumuz evde başka birini daha bulduk. Boğulup yerde bırakılmıştı." İpek sinirle soludu. Rüzgar ise anlatmaya devam etti.
"Şimdi yoğun bakımda. Yaşarsa bir şeyler öğrenebiliriz belki."
"Peki tanıyor muyum? Yoksa sadece senin tanıdığın birisi mi?"
"Aleyna."
"Aleyna mı?" Rüzgar olumlu anlamda kafasını salladıktan sonra İpek'in daha fazla konuşmasını engellemek için konuyu değiştirdi. Melisa'ya döndü ve
"Prenses lunaparka gitmek ister misin?"
"Evet!" Melisa sevinçle bağırdıktan sonra merakla annesine döndü. Sonuçta annesinin izni olması lazımdı. İpek kızının bakışını anlayıp yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirdi. Bu gülümseme gidebilecekleri anlamına geliyordu.
* * *
"Anne şuna bak. Burası ne kadar güzel bir yermiş." Melisa lunaparkın kapısından girer girmez heyecanla etrafına bakınırken konuşmuştu. Rüzgar gülümseyip
"İlk hangisine binmek istersin?" diye sorunca Melisa parmağıyla işaret göstermeye başladı.
"Şu olsun. Yada şu daha güzel. Arka tarafta duran büyük oyuncak dönme dolap mı? Aa bak çarpı-"
"Tamam Prenses. Sakin ol. Sırayla hepsine bineriz." Rüzgar kahkaha atıp konuştuğunda Melisa mutlu bir şekilde çığlık atıp çarpışan arabalara doğru koşturmaya başladı. İpek ve Rüzgar'da Melisa'nın arkasından gülerek gittiler. Onları izleyen birinin olduğundan habersiz bir şekilde...
* * *
Acaba bu gizemli kişi kim? 😁
Diğer bölümde görüşmek üzere 🙋 ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geriye Dönmek Mi? ASLA!
RomanceRüzgar... Yıllar önce yaptığı bir yanlış yüzünden başına bela almış ve bu beladan kurtulmak için çok yanlış bir yol seçmiş adam. İpek... Canından çok sevdiği kızı Melisa'ya hayatını adamış, kalbi büyük acılar altında ezilmiş bir kadın. Kader... Bu...