22 ×_× Gölge

723 87 60
                                    

"Rüzgar beni de bekle!" Rüzgar aldığı haberin ardından hızla merdivenlerden inerken İpek de durmamış arkasından koşmaya başlamıştı.

"Rüzgar!" Rüzgar hızla arkasını döndü.

"Ya ne var? Ne diye geliyorsun? Aşağıdaki korumaları söyleyip eve bıraktıracağım seni!"

"Çocuk muyum ben?! Hem o kadına gelecek olan ufak bir zarar bile kızımı kaçıran pisliğin bulunmasını engelleyecek. Ve ben bundan dolayı mı ne diye geliyorum! Rüzgar beni sinir etme. Ben de geleceğim!" Rüzgar sabır dilenircesine yukarı baktıktan sonra İpek'in kolundan tutup aracına doğru hızla ilerledi.

* * *

"Durumu nasıl?" Hastahaneden içeri girer girmez soluğu komiserin yanında alan Rüzgar direk konuya girdi.

"Şu anda kritik. Kalbinin durduğu anlaşıldığı an doktorlar müdahale ettiler ancak iyileşebileceği kesin değil." Rüzgar fısıltıyla bir küfür savurdu.

"Peki bunu yapan kim?"

"Kamera kayıtlarını inceledik ancak Aleyna'yı tekrar boğan adamın yüzü gözükmedi."

"Parmak izi falan da mı yok?"

"Hala araştırıyorlar ancak adam her kimse işini temiz yapmayı başarıyor."

"Peki hiç mi umut yokmuş? Yani iyileşmesi için." İpek titreyen sesiyle konuşunca komiser derin bir nefes aldı.

"Ben öyle bir şey demedim. Sadece kesin değil dedim. Yani Aleyna'nın bünyesine kalmış bir şey. Eğer toparlanabilir ise iyileşecektir." İpek kafasını hafiften sallayıp Rüzgar'a baktı. Rüzgar ise elini sıkıntıyla saçından geçirip konuştu.

"Tamam, bir gelişme olursa haber verirsiniz." Sinirle İpek'in elinden tutup hastahaneden çıktı. İpek garip bakışlarla birleşen ellerine bakarken Rüzgar ne yaptığının farkında bile değildi.

* * *

Sekiz gün. Aleyna'nın tekrar boğulması üzerine geçen zaman. Polisler Aleyna'nın darbe aldığı yeri her ne kadar incelese de bir şey bulamamışlar. Ve Aleyna o zaman dahi uyanık olmasa da uyandığı an bir şeyler söyleyebilirdi ancak durumu kotüleşmişti.

Her gün bir önceki günün aynısı gibi geçip giderken her ikisi de Aleyna haberini almadan önce tartıştıkları konuyu sonraya bırakmıştı. Şimdi ise saat akşamın dokuzuna gelirken hep beraber karşılarında duran televizyonda oynayan animasyon filme bakıyorlardı. Daha doğrusu sadece Melisa bakıyordu. İpek, Aleyna konusunu düşünürken Rüzgar da gözünü İpek'e dikmiş, yerinden bile kımıldamadan sevdiği kadını seyrediyordu.

"Anne şu pandaya benzeyen robot çok tatlı değil mi?" İpek gülümseyerek kızına baktı.

"Evet. Çok tatlıymış." Melisa oturduğu koltukta biraz geriye kayıp annesinin kolları arasına girdi. 

"Anne bu bittikten sonra ayıcık Bombo'yu da izleyebilir miyim?"

"Ama bu bittikten sonra saat çok geç olur annem. Onu da yarın izlersin olur mu?"

"Hı hı." Melisa kafasını salladıktan sonra onları izleyen babasına baktı.

"Ya ben size bir şey soracağım. Niye yüzünüz hep asık sizin? Azcık gülsenize benim gibi." Melisa cümlesini bitirip gülümsedikten sonra bulaşıcı şekilde İpek ve Rüzgar da gülümsediler.

"Peki prenses." Melisa annesinin kolları arasındayken uzanıp Rüzgar'ın kazağından tutup çekiştirdi. 

"Baba sen de gel!" Rüzgar oturduğu yerde biraz kayıp Melisa'nın bacağına kafasını koydu. Melisa buna gülerken babasının saçlarına elini daldırdı.

Geriye Dönmek Mi? ASLA! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin