2 ×_× Rüzgar

2.3K 225 91
                                    

Sabah garip bir şekilde huzurlu uyanan Rüzgar daha mesai saatine çok olmasına rağmen hazırlanıp şirkete doğru yol aldı. Doğru bir yolla olmasa da kazandığı paralarla kendine yeni bir yaşam inşa etmişti. Patronu olduğu şirket, herkesin sahip olmak isteiği bir ev ve altındaki son model arabaları bunun en önemli kanıtıydı. Ama yinede hep eksikti işte. Bir yanı hep eksik. Her şey parayla değildi. Öyle büyük pişmanlıkları vardı ki o hataları yapmak yerine fakir kalmayı tercih ederdi.

Şirketin otoparkına park ettiği arabasından inip asansöre doğru yol aldı. Yönetici katına çıkan Rüzgar direk odasına yöneldi. Daha Oğuz'un gelmesine çok vardı.

Bu gün işe başlayacak sekreteri seçme işini Oğuz'a bırakmıştı ve sekreterle bugün tanışacaktı. Rüzgarın işe aldığı kişiler çoğunlukla bir müddet sonra nedensizce istifa ediyordu. Büyük ihtimal ise işi kaldıramıyorlardı.

Aradan geçen yarım saat boyunca tek yaptığı şey oturup düşünmek olmuştu. Nedensizce sürekli gülümseyesi geliyordu. Bu konu hakkında hiçbir fikri olmayan Rüzgar dışarıyı seyretmek için bir duvarı boydan cam olan yere doğru ilerledi.

Bir kaç dakika sonra odanın kapısı tıklatıldı. Hiç kımıldamadan dışarıyı seyretmeye devam ederek 'gel' komutunu verdi. Arkadan kapının açılma sesini duyduktan hemen sonra konuşmaya başlayan bir kadın sesi duydu. Ama bir dakika. Bu kadın sesini tanıyordu!

Şaşkın bir şekilde hızla arkasını dönen Rüzgar'ın ardından onu gören kadın birden sesini kesti ve aynı şaşkın ifadeyle ona bakmaya başladı.

Sadece bir kaç saniye yetti Rüzgar'ın İpek'in elini tuttuğu çocuğa kızım dediğini anımsaması için. Yüzü acıyla kasıldı ama kendini toparlaması uzun sürmedi.

Yavaş ve sakin adımlarla hâlâ ona şaşkınca bakan kadının yanına gitti ve sahte bir gülümsemeyle "En büyük hayalini gerçekleştirmişsin." diye aklından geçen cümleyi söyledi. Anında şaşkınlıktan çıkıp sert bir ifade takınan İpek herhangi bir cevap vermedi. 'Seni ilgilendirmez' gibi bir cümle kuramadı. Sadece kızının elini daha çok sıktı.

Patron diye adını duyduğu Rüzgar'ın bu adam olduğunu bilseydi sürünür ama yinede bu işi istemezdi.

Sonunda konuşmak için kendini toplayan İpek "ben istifa ediyorum" diye aklından geçen ilk cümleyi söyledi. Karşısındaki adam bir kaç saniye durduktan sonra "Emin misin? Şayet istifa sonucunda ödeyeceğin tazminat miktarı çok fazla. Yine de kendin bilirsin." Tazminat mı. Tazminat olduğu hakkında hiçbir bilgisi yoktu ki.

"Ne tazminatı?" Masasının başına ilerleyen Rüzgar kilitli çekmeceyi açtı ve içinden İpek'in imzaladığı belgeyi çıkardı. "Daha dün kendi ellerinle imzaladığın belge. Ne o? Yoksa okumamış mıydın?" İçinden kendine küfür eden İpek eğer okumuş olsaydı en azından bu adamın soyadını falan görüp imzalamazdı.

Sonunda dayanamayan Melisa kendini belli etmek için annesinin kazağının ucunu tutup çekiştirmeye başladı. Yere eğilip kızıyla aynı boya gelen İpek "Ne oldu canım?"

"Ya anne noluyo? Sıkıldım ben." Diye dudağını büken kızına gülümseyerek baktı. Yapacak bir şeyi yoktu. Mecburen çalışmak zorundaydı.

Ayağa kalkan İpek'in yanına Rüzgar geldi. Kaşları düz bir çizgi halini alan Rüzgar "Babası kim?" diye aklından geçen soruyu sordu. Bir anlık ne diyeceğini bilemeyen ipek etkili bir cevap vermek istedi. Acı bir şekilde yarım ağız gülümsedi ve söylediği kelimeye vurgu yaptı.

"ÖLDÜ!"

* * *

"Anne burası çok güzelmiş bende hep seninle buraya gelebilir miyim?" Öğlen yemeğinde İpek kızıyla yemekhaneye inmişti ve buraları sevdiği her halinden belliydi. Durmadan gülümsüyor ve etrafı inceliyordu.

Geriye Dönmek Mi? ASLA! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin