20. BÖLÜM - SONSUZ GİBİ GEÇEN ZAMAN

13.1K 1K 73
                                    

E gelsin bölümler o zaman :) oy veren herkese teşekkür ederim şimdide :)

“Soner...”
“Efendim aşkım?” dedi bıkkın bir sesle.
“Şimdi erkek olacak diye ben oğlumun odasını maviyle doldurmak istemiyorum. Yani sen bu adayı seçtin ama-“
“Ne ama Suzan ya, erkek adamın odasını fıstık yeşili mi seçseydik, anlamadım.”
Suzan kaşlarını çattı. “Nesi varmış yeşilin? Hem ben mavi olmasın dedim, fıstık yeşili olsun demedim.”
Soner derin nefes aldı. “Bebeğim hangi renk olsun? Fuşya mı? Turkuaz mı? Dur bir de ne diyordunuz siz, hah, haki mi?”
“O demek o?”

“Siz kadınlara göre bir renk tonunun bile yüz çeşit tonu varya.”
“Soner, bak valla doğurmam, içimde kalır çocuk.”
“Tamam aşkım, tamam. Söyle hangi renk istiyorsun?”
“Şimdi duvarın bir tarafı şarap rengi, diğer tarafı gök mavisi olsun diyorum.”
“Evet, kısaca krem ve açık mavi.”
“Soner!”
“Tamam.”
“Yatağın rengi beyaz olsun ama çitlerinin her biri farklı renklerde olsun. Mesela kırmızı, beyaz, turuncu, yeşil, mavi... Hem böylece alacağımız her nevresime uyar.”

Soner yüzünü buruşturdu. “Sonra karşı duvara da o renklere uygun duvar kağıdı alalım. Renkli olur hem, cıvıl cıvıl de mi?”
“Ya hayatım, erkek çocuğu bu, ne renklisi. Benim oğlum öyle renkli odada uyuyamaz bir kere. Hem ilerideki hayatını etkiler.”
Suzan dergiyi kapatıp, doğruldu. “Ne demek ilerideki hayatını etkiler Soner?”
“Şimdi bunun ileride sevgilisi olacak, bu çocuğun gelecek bebeklik resimlerine bakacak. Rengarenk, cıvıl cıvıl bir odanın neresi karizma olacak? Turuncu, fıstık yeşili oda- gitti karizma.”

“Ay saçmalama Soner ya. Bebek bu bebek.”
“Ben oğlumu fıstık yeşili odada yatırmam hatun, o kadar. Gel ikinciyi yapalım, kız olsun. İster fıstık yeşili yap ister fosforlu turuncu. Karışırsam namerdim.”
“İyice saçmaladın. Neyse, ikramlıkları ayarlayalım. Bak bu nasıl?”
Adam baktı. Biberonlu şekerliği görünce, “Cık.” Yaptı. “Arabalı olsun.”
“Ya ama bu bir yaş için Soner. Yeni doğan bakıyoruz biz.”
“O zaman şu isim yazanlardan olsun.”

Suzan birden kapattı kapağı, “Hiii! Soner!” diye çığlık attı.
“Ne-ne oldu? Sancın mı var?” diye telaşlandı.
“Hayır, isim bulmadık biz! Şimdi gelse yavrumuz ismi yok.”
“Ha o mu? İsmi belli canım.”
Yüzünü buruşturdu Suzan. “Neymiş ve neden benim haberim yok.”
Soner kafasını kaşıdı. “Taner. Soner’le uyumlu hem de.”
Suzan ellerini beline koydu. “Nedenmiş? Ozan olsun, Suzan’la uyumlu.”
“Yok Tarzan olsun, o da uyumlu. Ya bebeğim, erkek adam babasını örmek alır, babası gibi olmak ister. Anası gibi değil.”

“Yok valla sen beni sevmiyorsun. Zerre değer vermiyorsun, ben bunu anladım.”
“Hayda! O nereden çıktı?”
“Çocuğumun hakkında hiçbir fikre hakkım yok. Baksana adını bile kendin koydun.”
Soner güldü ve kadını kollarına aldı. “Saçmalama bebeğim. Evet adı belli ama Taner değil.”
“Ne peki?”
“Umut.” Suzan birden yerinden doğruldu ve adamın gözlerine baktı. “Bir keresinde parkta oturuyorduk. Sen yine baban için ağlıyordun ve bana ‘birgün oğlum olursa adını Umut koyacağım, babam onun gözlerinde onun ismiyle yaşasın istiyorum’ demiştin.”
Suzan’ın gözünden akan yaşları sildi. “Unutmamışsın.” Diye fısıldadı.
“Unutmadım.” Diye aynı şekilde fısıldadı. Sonra yerinden kalktı ve odanın içindeki bir yerden bir kutu getirdi.

“Bu ne?” diye sordu kadın merakına yenik düşerek.
“Sen ve ben... Bu kutunun içinde ikimiz varız.”
Kutuyu yavaşça açtı ve Suzan gördükleri ile gülümsedi.
“İnanmıyorum Soner, bunlar ne?”
Soner bir gazoz kapağı aldı eline, “Bu seninle içtiğimiz ilk gazozun kapağı.” Sonra bir mendil aldı eline “Ben nezleydim ve sen bana kendi mendilini vermiştin. Ben kullanmadan cebime attım.” Suzan yüzünü buruşturdu. “Gerçekten kullanmadım Suzan.” Sonra bir kurdele aldı eline, "Bu komşunun nişanında sana vermişlerdi, sende masanın üstünde koymuştun. Senden çaldım. Kimse ile evlenme diye.”

SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin