15. BÖLÜM - SONSUZ YALNIZLIK

11.8K 948 36
                                    

SUZAN
Koskoca iki hafta geçmişti ve biz evde iki yabancı gibiydik. Bu durum beni gerçekten de yoruyordu. Ben burada ne yapıyorum, diyordum bazen. Çekip gitmek istiyordum. Ama aklıma onun beklediği yıllar geliyordu. O beni, ben başkasının kollarındayken bile beklemişti. Şimdi de ben bekleyecektim. Elbette bu inadı bitecek ve beni dinleyecekti. Sevgime, aşkıma inanacaktı.

Sabah kalkıp, onun kaldığı odanın kapısının önüne geldiğimde kapısı aralıktı, içeri bakma gafletinde bulunmayacaktım. Banyodan çıkmıştı ve bir havluyu beline sarmış, daha küçük bir havlu ile de o tapılası saçlarını kurutuyordu. Onunla hiç duş almamıştım. Bu kadarına cesaret edememiştim. Ama şuan o saçları yıkamayı deli gibi istiyordum. Allah’ım akıl sağlığımı koru, adamın ellerini kıskanıyordum.

Hemen oradan ayrılıp, aşağı indim. Mutfağa geçtim ve ellerimi tezgaha koyup, derin nefesler aldım. Hissettiklerime inanamadım. Hemen kahvaltılıkları çıkardım ve hazırladım. Merdivenlerden dilinde ıslıkla inerken gözüm ona kaydı. Neden bu sabah bu kadar neşeliydi ve Allah aşkına neden bu kadar şıktı?

“Kahvaltı?”
“Hayır, çıkmam lazım. Şirkete geçeceğim. Bir kaç evrak işi var bugün onları halledeceğim. Yarın akşam da annenlerin yanına gideceğiz. İki hafta oldu. Onlara söz vermiştim.”

Gülümsedim. “Tamam, ben hazırlarım eşyalarımızı bugün.”
“Benimkini ben hazırlarım. Görüşürüz.” Deyip, çıktı. Bana karşı hala soğuktu.

Akşama kadar yemekti, evin işiydi, hazırlanmaktı derken, saatin yedi olduğunu fark ettim. Çok güzel bir sofra hazırladım ve iki saate yakındır da bekliyordum. Gelmemişti. Şarabı açtım ve içmeye başladım. Evet şahaneydi...

Peki bu kaçıncı bardaktı ve Soner neden iki taneydi?

SONER
Şirketteki işlerin biraz uzun sürmüştü ve eve gelirken de annemlere ve Suzan’ın annesine eli boş gitmeyelim diye de alışveriş yapmıştım. Sandığımdan da uzun sürmüştü ve trafiği de hesaba katınca eve varmam saat onu bulmuştu.

Aslında biraz da tedirgindim, çünkü annemlerin ve Halime annemlerin yanında kalırsak, aynı odada kalmamız gerekecekti. Bu da benim akıl sağlığım açısından pek de iyi değildi. Anahtarla eve girdiğimde gördüğüm manzara kaşlarımı çatmama neden oldu. Suzan içiyordu ve söylediği şarkıya bakılırsa bayağı sarhoştu.

“Ooo! Soner bey, evin yolunu bulmuşsunuz. Hayırdır, avukata mı gittiniz boşanma davası için.”
Derin bir nefes aldım. Gülümsememi saklayarak poşetleri girişe bıraktım ve yanına gittim. “Ne yapıyorsun Allah aşkına?”
Şarabı havaya kaldırdı ve “Şarap içiyorum, gel sen de iç. Çok güzel bir şey. Bir içiyorsun, hop, bütün dertler kederler uçup gidiyor.”
“Buradan bakınca uçup giden senmişsin gibi geliyor nedense?”
“Ee boşadın mı beni?”
“Suzan hadi gel uyu.”
“Hayır! Uyumayacağım. Boşanmayacağım da. Sen de boşanamazsın.”
“Tamam, ama hadi gel uyu.”
“Pışık, uyuyayım da boşa beni de mi?”
Onu kucağıma aldım ve merdivenlere yöneldim.

"Boşayacakmış! Bak bak bak! Boşayamazsın sen beni!"
Sırıtmamı gizleyerek, onu odasına çıkarmaya çalışıyordum.
"Bok vardı bu kadar içecek Suzan!" diye homurdandım.
"Neden boşayamazsın biliyor musun?"
Cevap vermedim.

"Bak cevap vermeye de tenezzül etmiyor paşa. Olsun ben yine de söyleyeyim neden; çünkü ben seni boşuyorum. Defol! Defol! Defol! Yok Boş ol muydu o?"
Odaya geçtiğimizde onu yatağa yatırdım.
"Boşayamazsın efendim! Tabi ben boşayınca, gidip Pınar'ın OTURMA ODASINDA SIZACAK! Bok gidersin!"
Ayakkabılarını çıkardım.

"Bende boşamıyorum, var mı? Hodri meydan Soner bey!"
"Uyu Suzan! Tamam kimse kimseyi boşamıyor."
"Evet. Boşamasın kimse kimseyi." sesi mırıltılı çıkmıştı. Sonra gözleri kapandı. Orada durup uyuyan sarhoş karıma baktım. Ne yapacaktım bu kızla bilmiyordum?

SUZAN
Uçakta yüzümü pencereye dönmüş, bulutları izliyordum. Çok utanıyordum. Dün yaptıklarımı hatırlıyordum. Lanet olsun adama resmen “Beni boşayamazsın” demiştim.

Neyseki Soner anlayışlıydı ve dünün konusu hiç açmıyordu.
Şehirden köye kadar taksi ile gitmiştik. Vardığımızda bizim evde toplanmıştı herkes ve bizi bekliyorlardı.
İnmemiz ile Sonay’ın üzerimize atlaması bir oldu. “Abim! Yengem!” diyerek ikimize birden sarıldı.
“Dur kızım boğacaksın.” Dedi Soner gülerek. Düğün akşamından beri ilk kez gülüyordu ve evet özlemiştim. Gülüşünü çok özlemiştim.

Yemekler hazırlanmıştı ve Soner ‘harika koca’ rolüne bürünmüştü. Bütün yol dinlemiştim onu. “Yok annemler, annen üzülmesin. Önlerinde sorun yok gibi davranalım.”
Suzan üzülmüş, peh! Önemli mi acaba?

“Anneciğim yine en sevdiğim yemekleri yapmışsın.”
“Tabi ki yaparım. Kızım gelmiş annesinin evine.”
“Misafirmişim gibi davranma anne, valla üzülüyorum. Aşk olsun.”
Türkan annem o an elini tuttu. “Misafirsiniz tabi. Misafir de kalın. Allah ayırmasın.”
Soner’in gözlerine baktım ve “Amin.” Dedim. O ise gözlerini kaçırdı.

Biraz iş yerinden, biraz düğün dedikodusundan bahsederken saat geç oldu.
Bir dakika ya biz şimdi aynı odada mı kalacaktık. Yani... Soner bunu düşünmüş müydü acaba? Halindeki rahatlığa bakılırsa, düşünmüştü.
Annesi, babası ve kız kardeşi gidince yanına yaklaştım.
“Şey bu gece ben anneme senin yanında yatmak istiyorum, diye yalan uydururum. Olur mu?”

Alayla güldü. “Yalan? Yani aslında benimle yatmak istiyorsun? Bundan bunu mu çıkarmalıyım?”
Gerizekalı. “Ne alaka ya-“
“Tamam sorun yok. Altı üstü iki gece.”
Odama girdik. Annem benim tek kişilik yatağımı kaldırmış, onun yerine yerde iki kişilik yatak sermişti. Özlemiştim yer yatağını.
“Özlemişim yer yatağını.” Dedi Soner kendini yatağa atarak.
Benim sırıttığımı görünce kaşlarını kaldırdı. “Neye gülüyorsun?”
“Ben de aynı şeyi düşünüyordum. Ona güldüm.”

Valizden giyeceğim pijama takımını aldım ve banyoya geçip, giyindim. Döndüğümde Soner soyunmuştu bile.
Soyunmuş? Of, bu gece uyku yok bana. Keşke bende daha mahrem pijamalarımdan getirseydim. Akılsız Suzan!

“Üstüne bir şey mi alsan?”
“Neden?” ay bir de pişkiniz.
“Ne demek neden? Böyle mi yatacaksın?”
“Evet. Hep böyle yatıyorum. Unuttun mu?”
Hiç unutur muyum?
“Evet ama o zamanlar durumumuz farklıydı.”
“Şimdi ile aynıydı.”
“Soner, ne demek istediğimi pekâlâ da anlıyorsun.”
“Bir şey yapacak değilim Suzan. Yat hadi.”
Arkamdaki koca yastıklardan birini aramıza koydum. Gülmeye başladı. Böyle gülmesene Allah’ın cezası.
“Gerçekten bir şey yapacak olsam, bu yastık mı engelleyecek beni?”
“Gece uyku sersemi sınırlarımızı geçmeyelim maksat.”
“Hımm, anladım. Kendine güvenmiyorsun.”
Kaşlarımı çattım. Farkındayım beni gaza getirmeye çalışıyordu.
“Hiç de bile.”
Sırtımı döndüm ve yattım. Sabah uyandığımda ise, altımda bir adet sırıtan Soner vardı.
“Sana o yastık engellemez demiştim.”
Lanet olsun, adamın üstüne çıkmıştım.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin