“KİM BİR GAZOZ KAPAĞINI BİR ÖMÜR SAKLAR?
BENİM GİBİ BİR DELİDEN BAŞKA?”Bitmiş miydi gerçekten...
Tam 3 sene, 7 ay... Bitmişti. Aşk bu kadar karmaşa içindeyken ben düzlüğe nasıl çıkacaktım. Üstelik onunla yeniden karşılaşabileceğim bu küçücük kasabada. Kalamazdım. Yapamazdım. Haftasonu arkadaşımın düğününe katılıp, buradan uzaklaşmalıydım. Ama nasıl? Annem öyle ayrı şehirde yaşamama izin verecek bir yapıda değildi. Üniversiteyi bile burada dibinde okumuştum. Kasaba ile üniversite arası tam 1 saat 15 dakika sürmesine rağmen izin vermemişti ev ya da yurtta kalmama. İş buldum, desem? Olmazdı tabi...
“Hastayım anne, ölüyorum. Tedavi için İstanbul’a gitmem lazım” salaklaşma Suzan, annen temiz kalpli biri, salak değil. Of, ben burada kalamam!
“Kızım, hadi yemeğe.”
“Geliyorum anne.” Düşünmeme bile izin yok. Başka şehre nasıl izin alacaktım.
Günlerim ağlamak ve kahrolmakla geçiyordu. Yıllarım da öyle geçecekti anlaşılan...6 AY SONRA
Altı ay, onsuz geçen altı ay... Her günümü, her saatimi bu küçücük odamda onu düşünerek geçiriyorum. Sokağa çıkıp onunla karşılaşmaktan ödüm kopuyor. Çünkü biliyorum ki koşup boynuna atlayacak ve bir gurursuz gibi bana dönmesi için yalvaracaktım. Hep böyle olmadı mı? Her kavgada, her bittiğinde benim çabam bizi birleştirmedi mi? Ama bu sefer ne telefonlarımı açtı ne buluşma tekliflerime yanıt verdi. Dediği tek şey:
“BİTTİ SUZAN, ZORLAMA!” ... Üç senemizi bu üç kelimenin içine soktu gitti. Beni de bu eve hapsetti. Anılarıma hapis yaşıyorum. Ne zaman, nasıl biter bir sevgi bilmiyorum. Çünkü Ersan benim ilk erkek arkadaşımdı ve ayrılmak zordu. O yoklukla yaşamak daha zor. Her sabah gelen mesajların artık olmaması, onu göreceğimin anın heyecanı... Hiçbir şey yok artık... Boşluktasınız.
Ve ben bu boşluktan ne zaman çıkacağımı bilmiyordum.Odamda fotoğraf ve anılara dalmışken, kapı çaldı. Koşarak kapıya gittim. Kapıyı açtığımda Soner’i karşımda görmeyi beklemiyordum. Ne zaman gelmişti.
“Soner!” deyip, sarıldım. Soner annemin izin verdiği tek erkek arkadaşım, can yoldaşım, sırdaşımdı. Abim gibi diyemiyorum çünkü bazen bana karşı ilgisini fark ediyordum. Ama arkadaşlığı o kadar değerli ki, onu kaybetmemek için, bir şekilde savuşturuyor, şakaya vuruyordum.
Ersan’dan ayrıldıktan sonra her gün telefonda konuşuyorduk. Beni teselli etse de bazen daha cesaretli oluyor ve açıkça belli ediyordu.
Şuan da onlardan biriydi. Öyle bir sarıyordu ki, resmen içine hapseder gibiydi. Yine de rahatsız olmuyordum. Aksine tuhaf bir huzur içimi kaplıyordu.
İçeri geçip, annemi de öptü. Annem Soner’i görünce yüzü aydınlandı. Evin üyesi gibiydi adeta.
“Oğlum benim hoşgeldin.” Deyip, sarmaladı çocuğu. “Suzan hadi git de çocuğa bir kahve yap.” Dedi.
“Kahve borcun olsun Hamide anne. İçmeye geleceğim. Ben iznin olursa Suzan’ı almaya geldim.”
“İzin ne demek oğlum. Dünyanın öbür ucuna yollarım seninle. Üniversiteye de sırf seninle gidecek diye izin verdiydim. Sen benim oğlum gibisin.”
“Biliyorum Hamide annem. Sen de ikinci annemsin benim.” Deyip, ellerini öptü. Sonra yüzüme bakıp, gülümsedi. “Hazırlanır mısın Suzan çıkalım?”
“Nereye gideceğiz? Ona göre hazırlanayım majesteleri.”
Gülümsedi. Gülümsemesi mi değişmişti bu adamın?
“Yemeğe. Oradan da çok seveceğin bir yere. Hadi gecikme.”
Hemen odama gittim. Soner iki sene önce İstanbul’a yerleşmiş ve ufak bir organizasyon şirketi açmıştı. Ama şimdi işleri çok iyiydi. Kendini çok geliştirmiş. Ayrıca artık sadece düğün değil, bir kaç büyük şirketin de açılış ya da yıl dönümü organizasyonlarını da yapıyordu. Çok başarılıydı. Bir de bana bak, bu küçük yerde neredeyse Türkçeyi unutacaktım. İngilizce, Almanca hak getire.
Hızlıca hazırlanıp, çıktım.
Birlikte arabaya bindik. Arabasını yenilemişti.
“Araban değişmiş?”
“Evet, işlerim çok iyi gitti. Bir kaç Arap iş için Türkiye’ye geldi ve onların açılış ve tüm organizasyonlarını aldım. Zorlu bir işti ama altından kalktık. Ondan sonra işlerim çok açıldı. Orada bir çok büyük şirket vardı ve benim için harika bir reklam ve referanstı. Aslında çalışanlarımın daha çok payı var. Harika bir ekibim var. Hepsi profesyoneller işlerinde. Aslında bende seninle bu konuyu konuşacaktım Suzan.”
Birden gözlerim ışıldadı. Bana iş mi teklif edecekti?
İnanamadım. “Ne konuşacaksın?”
“Önce bir gidelim de.” Deyip, göz kırptı. Mekana gelene kadar bin bir hayal kurdum. Allah’ım bu yerden gidecek, Ersan’dan uzaklaşacaktım. Bulunduğumuz yerde yemek yenilecek doğru dürüst bir lokanta vardı. Bizde doğal olarak buraya geldik. Aslında tek olduğu için bayağı tuzlu bir yerdi. Ersan’ın bile durumu fena değilken, bir kere gelebilmiştik buraya.
Mekana geçtiğimizde önce sandalyemi çekti ve beni oturtturdu. Bu hareketini garipsesem de üstünde durmadım. Karşıma geçti. Yine o güzel gülümsemesi yüzündeydi. Onca yıldır arkadaşımdı. Üniversitedeyken etrafında onca kız olmasına rağmen hiç sevgilisi olduğunu görmemiştim. Çok da yakışıklıydı. Sırf onunla tanıştırmam için kaç kız bana yalvarmıştı. Ama o hep uzak durmuştu. Bugün de bana bakışları garipti. Özlem doluydu. Yemeği biraz ondan biraz da benden bahsederek yedik. Sonra bana birden “Onu unuttun mu?” diye sordu.
Unutmadım, diyemedim. Çünkü o kadar güçsüz olduğumu düşünsün istemiyordum.
“Tabi ki de unuttum. Aylardır onu bir kere bile düşünmedim.”
Yüzünde acayip bir ifade oluştu ve o cümleyi kurdu.
“Suzan... Ersan evleniyor.”
Evleniyor? Ne anlamda? Kiminle? Nasıl?
Delirmiş olmalıyım, çünkü gülüyordum.
Birden Soner de rahatladı.
“Unuttum, derken inanmamıştım. Ama gerçekten atlatmışsın. O zaman sana soracağım soruda rahat olabilirim.”
Ne sorusu? Ben acıdan gülüyordum. Mutluluktan değil ki...
“Ne sorusu?” dedim yüzümdeki gülümseme silindi ve anlamamış gibi bakmaya başladım. Acımı gece odamdayken de yaşayabilirdim.
Ağzını peçete ile silip, sol elini sağ elimin üstüne koydu.
“Suzan... Aslında bu his, bu duygu yıllardır içimde. Ben iki haftaya kadar İstanbul’a dönüyorum. Eğer kabul edersen seni de yanımda götürmek istiyorum. Tabi ki nişanlım olarak. Ben hayatımı senden başkası ile hiç düşünmedim. Senden başkasını yanımda istemedim. Sonsuz bir aşkın var içimde. Bu sonsuz aşkı benimle paylaşır mısın? Çünkü ben yıllarca tek başıma taşımaktan yoruldum. Benimle taşımanı istiyorum.” Bir an sustu. Ne dediğini kafamda toparlamaya çalışıyordum. Basbayağı evlenelim diyordu ya...
Tekrar konuşmaya başladı. “Hemen cevap verme, bir kaç gün düşün istersen. Aslında hemen cevap vermeni isterdim...” deyip gülümsedi. “Neyse, unuttum demeseydin yine beklerdim seni. Ama ‘Unuttum’ demen bana cesaret verdi Suzan. Seni çok ama çok seviyorum. Kabul edersen nişanı yaparız. Benimle geleceğin için de eğer annen müsaade etmezse nikahı da kıyarız. Düğünü de sen ne zaman istersen o zaman yaparız.”
Benim hala bir şey söylememem onu rahatsız etmişti. “Suzan bir şey demeyecek misin?”
“Ben... Şey... Aslında çok şaşırdım. Yani biz seninle senelerdir arkadaştık. Ben beklemiyordum.” Derken içeri giren çifte gözüm takıldı. Ersan ve yanında hep dalga geçtiği Çibidik Cemile. Ne yani bu Çibidikle mi evleniyordu?
Birden gözümü onlardan ayırıp, karşımdaki adama baktım. Soner çok yakışıklı ve başarısını kendi elde etmiş biriydi. Baba parası ile bir yerlere gelenlerden değildi. Ve burada kaldığım sürece bu görüntüleri görecektim. Boğulacak gibi oldum. Bir yudum su aldım. Onu unutmak için karşımdaki adamın teklifi bir an cazip geldi ve ağzımdan dökülen kelimelere engel olamadım.
“KABUL EDİYORUM...”
O an Soner’in yüzündeki ifade yüzünden vicdan azabı çektim. Soner benim için çok değerliydi. Onun mutlu olması da önemliydi. Ben bu mutluluğu verebilecek miydim acaba?
Bencilce verdiğim cevaptan şimdiden pişmandım. Allah’ım ben ne zaman böyle bir kız olmuştum. Sonra bir an düşüncelerden sıyrılıp, Soner’in dediklerine odaklandım.
“Şuan oturduğum ev aslında öyle çok küçük değil. Güzel bir daire ama düğüne kadar farklı bir eve bakarız. Şimdilik sıkıntı olmaz. İki yatak odası var. Yani istersen düğüne kadar farklı odalarda kalırız.”
“Aynı evde mi kalacağız ki?” ne diyordu Allah aşkına?
“Aslında evet. Yani birbirimizi yeni tanımıyoruz ama bir yerde de yeni tanıyacağız aslında. Ama annen için endişe ediyorsan ya da ailemin yanlış anlayacağını düşünüyorsan ayrı evlerde kalacağımızı söyleriz.”
Allah’ım... Onunla aynı evde kalmak... Nasıl olacaktı? Ya yakınlaşmak isterse? Benim korkularım, fobilerim vardı. Aşık olduğum adam Ersan bile beni üç yılda üç kere öpebilmişti. Onlar da hep küçük öpücüklerdi çünkü ben fazlasına izin vermiyordum.
“Sorun yoksa sürprizimin olduğu yere gidelim mi?”
Açıkçası buradan gitme fikri çok cazipti. Zira karşıdaki çift asabımı bozuyordu.
“Gidelim.” Dedim gülümseyerek.
Hesabı ödeyip, masadan kalktık. Arabaya binerken
“Çok güzel bir geceydi Soner. Ama bir dahakine bu kadar pahalı bir yere gelmemize gerek yok.”
Şimdi bu neden yine böyle gülmüştü?
“Sorun değil Suzan. O kadar da fakir değilim. Arada sırada gelebiliriz. Hem İstanbul’da çok güzel yerler var. Tatil ve boş zamanlarımda gezeriz. Ama özellikle saraylara bayılacağına eminim.”
Söyledikleri beni heyecanlandırmıştı. Soner şuan her zamanki, benim dostum olan Soner’di. Yani aslında böyle olduğu sürece sıkıntı yoktu.
Bahsettiği yere geldiğimizde gülümsememe engel olamadım.
“Şaka mı bu?”
“Hayır. Hadi gel... Sevgilim.” Dedi gözlerime bakarak. Söylediği şeyle bir an durakladığımı görünce, ellerime uzandı. “Suzan... Senden bana hemen sevgi sözcükleri demeni beklemiyorum. En büyük hayalim, birgün bana yüreğinden gelerek ‘Seni seviyorum.’ Demen-“
Sözünü kestim. “Ben zaten seni seviyorum Soner.”
Elini kaldırdı ve beni susturmak için dudaklarıma dokundu.
“Ne demek istediğimi anladın bence...” dedi gülümseyip, göz kırparak...
Bende gülümsedim. “Hadi o zaman beni salla.” Dedim, salıncağa binerek.
“Ama önce şu fazlalığımızı alalım.” Dedi saçlarıma ellerini götürdü ve tokamı nazik bir şekilde çıkardı.
Elimi uzattım almak için. Cık cıkladı. “Bu bende kalacak.” Deyip, cebine attı ve beni sallamaya başladı.
Bu parkı oldum olası çok severdim. Soner hep beni buraya getirirdi. İlkokulda, ortaokulda hatta en son lisede de gelmiştik. Üniversitede ben Ersan’la tanıştıktan sonra Soner’le biraz daha mesafeliydik. Ersan’ın yanında bilhassa. Çünkü Ersan Soner’i hep kıskanırdı. Galiba bunda da haklılık payı vardı. Çünkü Soner beni bir abi gibi değil, arkadaştan öte sahiplenirdi. Bu da Ersan’ı öfkelendirirdi.
Eve vardığımızda Soner de indi arabadan.
“Gerçekten çok güzel bir geceydi.”
“Benim için ise kusursuzdu Suzan. Hayallerimden de güzeldi.”
Ne diyeceğimi bilemeden öylece baktım. Sonunda “İyi geceler.” Deyip, eve koştum.
Kapıyı kapattığımda bütün gece gözümün önünden film şeridi gibi geçerken bir sahnede takıldı ve gözlerimden damlalar sel olup aktı. Ersan’ın elini saran yabancı bir kızın eli... Onları öyle görmeseydim Soner’in teklifini kabul etmezdim her halde. Allah’ım ben ne yapacağım?Sonsuz Aşk hikayemizin ilk bölümü sizlerle. Umarım beğenirsiniz :)
![](https://img.wattpad.com/cover/122563428-288-k209278.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNAL
RomansaSONSUZ AŞK... Bir kadın ne kadar bencil olabilirdi? Bir adam ne kadar aşık? Bir kadın ne kadar acımasız olabilirdi? Bir adam ne kadar sabırlı? SONSUZ AŞK... Soner'in aşkı Suzan'ın limanı olacak mı? Mesela kim içtiği ilk gazozun kapaklarını saklar ki...