“Pınar’ın davası bugün değil mi?”
Soner kravatını bağlıyordu. “Evet. Bu kadar sessiz kalması, beni tedirgin ediyor. Bakalım altından ne çıkacak.”
Suzan adamın elinden kravatı aldı ve kendi bağladı.
“Bir şey yapamaz. Sonuçta hatalı olan oydu.”
“İnşallah. Sen de bir haftadır çok yoruldun. Bugün dinlen biraz. Oğlumuz da yorulmuştur.” Dedi kadının belirginleşen karnını öperek.
“Ah evet, oğlun beni çok yoruyor.”
Uzanıp, kadının dudaklarına da yakıcı bir öpücük bıraktı.
“Bol şans yakışıklı.”
“Teşekkürler güzellik.” Tam ceketini giyecekken, “Ha bu arada akşam isterseniz Sonay’la hazırlanın, yemeğe çıkalım.”
“Olur. O da bir garip, morali bozuk sanki. Bugün konuşmaya çalışacağım. Davetten beri kendini odasına kapattı.”Soner anlayışla gülümsedi. Ablası gibiydi küçük kardeşinin. Bu sahiplenme Soner’in çok hoşuna gidiyordu. Kadını alnından öptü.
“Yine de fazla üstüne gitme bence. Anlatmak isterse anlatır. Muhtemelen buraya alışamadı. Belki memlekete gitmek istiyordur.”
“Merak etme, biz onunla anlaşırız. Şey gitmek isterse-“
“Hayır Suzan, korkuyorum ve onu gönderemem. O şerefsizin ne yapacağı belli olmaz. Baksana sana zarar vermek için onu kullanmış.”
Suzan derin nefes aldı. “Haklısın.”
“Hadi ben çıkayım, geç kaldım.”
“Tamam aşkım. Kolay gelsin.”Onu yolcu edip, kahvaltı hazırladı ve bekledi. Ama Sonay yine inmemişti. İki kahve yaptı ve odasına gitti. Kapıyı çaldı. Ses gelmeyince bekledi ve bir daha çaldı, kapıyı açtı. Tahmin ettiği gibi uyumuyordu. Yine yatakta uzanmış, dışarıyı izliyordu.
Yanında oturdu. “Sonay, ablacım. Sana kahve getirdim.”
“Suzan abla, istemiyorum.”
Suzan kızın saçlarını okşadı. “Ne oldu birtanem, anlat; anlat da derdini bileyim, belki yardım edebilirim.”
Sonay başını sağa sola salladı. “Edemezsin, bu konuda edemezsin Suzan abla.”
Suzan gülümsedi. “Birisi mi var? Yoksa hala hayırsız kuzeni-”
“Hayır o değil.”
Bu sefer sırıttı. “O zaman başkası.”
Ağlayarak sarıldı. “Rezil oldum. Kendi kendimi rezil ettim. Zaten o da aramadı beni.”
“Bebeğim kim bu, anlat belki yardımcı-“
“Olamazsın. Diyemem de kim olduğunu. Olmaz. Zaten rezil oldum adama.”
“Adama derken? Galiba okuldan değil.” Şaşırmıştı.
“Değil. Ama öyle çok büyük değil.”
“Kaç yaşında mesela?”
“Şey, yirmili yaşlarda işte.”
“Sonay bana yaşını söyle.”
“Yirmi beş.” Dedi mırıltı şeklinde.
“Sonay sen delirdin mi? Senden yedi yaş büyük.”
“Ne var, Nefes ile Aslan abinin de arası bir o kadar.”
“Onların ki farklı. Nefes okulunu bitirmişti. Senin önünde daha üniversite var. Orada eminim karşına daha iyileri ve yaşına daha uygunları çıkacaktır. Sen çok güzel bir kızsın.”
“Ama o beni çocuk gibi görüyor.”
“Aklı başında biriymiş, bak o da senden büyük olduğunun farkında.” Derin nefes aldı. Sakin olmalıydı. “Bak bebeğim, bu hoşlantıdır eminim. Senin yaşındakiler bu yaşlarda kendilerinden yaşça büyük kişilere ilgi duyar.”
Sonay çaresizce başını salladı. “Hayır Suzan abla, bu böyle basit bir hoşlantı değil. Ben duygularımdan eminim. Yani onu gördüğümde dizlerim titriyor. Bana mesaj attığında resmen kalbim yerimden fırlayacakmış gibi oluyor.”
“Nasıl rezil oldun sen onu bi anlat bakalım.”
“Hayır!” diye inleyip, eli ile yüzünü kapattı. Suzan güldü ve ellerini indirdi.
“Hadi ama.”
“Abime anlatma ama.”
“Tamam söz. Anlatmam zaten, hepimizi öldürür.”
İkisi de güldü ve Sonay isim vermeden olayı anlattı. Suzan bazı yerlerde gülüyor, bazı yerlerde nasihat veriyordu.
“Bak bebeğim, sevdiğin adama ilk başta dürüst olacaksın. Belki sana bunu şimdi anlatamam ama ilerde anlatırım. Ben bunun acısını yaşadım. Abinle biraz sorunlar yaşadık. Ben ona başta dürüst olsaydım belki o sorunlar aramıza girmezdi. Belli ki adam yalan söylemene sinirlenmiş.”
“Hayır, Doğan-“ dedi ve sustu. Suzan’ın yüzünü izledi. Acaba o Doğan olduğunu anlar mıydı? Anlamazdı canım. Dünyadaki tek Doğan o muydu?
“Demek adı Doğan.”
Başını aşağı yukarı salladı ve başını öne eğdi. Sonra Suzan birden çığlık attı.
“Hi! Sakın bana bizim şirketteki Doğan deme! İç mimar, yirmi beş yaş- Aman Allah’ım Sonay! Abin seni de keser beni de.”
“Ya Suzan abla, zaten bir şey olduğu yok.”
“Olmasın da, bak Allah aşkına beni abinle karşı karşıya getirme.” Dedi telaşla.
“Ya getirmem. Zaten dedim ya bir haftadır aramıyor.”
“İyi, aklı başındaymış. Aramasın. Abin bir duysa çocuğu da işinden edersin. Seni de doğru köye postalar. Benim de Allah yardımcım olsun.”
“Yok olacağından değil de, olsa bile buna neden bu kadar karşı çıkacak anlamadım. Ona neymiş acaba? Kendi sana yazarken ben destek verdim ama ona."
"İkisi aynı şey değil Sonay. Ben çocuk değilim.”
“Ben de değilim. Ayrıca sen lisedeyken abim sana yazıyordu.”
Suzan yanlış yerden girdiğini anladı ve hemen değiştirdi. “Yani ikimizde aynı yaştaydık sonuçta. Neyse adam da seni aramadığına göre, konu kapanmış demektir.”
Kız aşağı yukarı başını salladı. Derin nefes aldı ve Suzan’ın ısrarı ile, aşağı indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNAL
RomanceSONSUZ AŞK... Bir kadın ne kadar bencil olabilirdi? Bir adam ne kadar aşık? Bir kadın ne kadar acımasız olabilirdi? Bir adam ne kadar sabırlı? SONSUZ AŞK... Soner'in aşkı Suzan'ın limanı olacak mı? Mesela kim içtiği ilk gazozun kapaklarını saklar ki...