16.BÖLÜM - SONSUZ ÖZÜR

13.8K 1K 38
                                    

SONER
Üstümde bir hareket hissettiğimde, önce ne olduğunu anlayamadım. Ama kasıklarıma baskı yapan şeyle, gözlerimi hemen açtım. Üstümdeydi.
ellerimi ona doladım ve kendime bastırdım. Ah bu iyi değildi. Kendi kafama sıkmıştım. Resmen acı çekiyordum. Bir süre daha uyudu, yavaş yavaş gözlerini açtığında sırıtmaya başladım. Suratı gerçekten çok komikti.

“Sana o yastık engellemez demiştim.”
“Lanet olsun!” diye inleyip, üzerimden kalktı.
Ellerimi başımın altında birleştirdim ve ayakta kendini düzeltmesini izledim.
“Arsızsın sen!”
“Üstüme çıkan sendin.”
“Edepsiz, fırsatçı!”
“Hiç öyle biri değilim. Masum olan benim. Tacizi başlatan sensin.”
Eşofmanımın altını işaret etti. “Pek de masum değilsiniz Soner bey. Tacizden hoşlandığınız çok açık.”
Kahkaha attım. “Evet, normal ama.” Göz kırptım. Ah be kızım sen elini değdirse bu hale geliyordum, üstümdeydin lan üstümde.

Duş alıp, kahvaltıya indim. Annemler de gelmişti.
“Günaydın dünyanın en tatlı anneleri.” Deyip, ikisini de yanağından öptüm.
“Günaydın oğlum.”
“Günaydın oğlum.” İkisinden de aynı tepki gelince gülümsedim.
Hemen Suzan’ın yanına oturdum. “Günaydın karıcığım.” Dedim yanağından öperken.
Suzan kaşlarını çattı. “Günaydın kocacığım.” Dedi sinirle.
“Benim bugün biraz işim var. Çıkacağım-“
“Nereye?”
Ooo...
“Çarşıdaki arkadaşlara uğrarım.”
“Ben de çıkacağım.”
İşte bu beklemediğim bir şeydi. Kısasa kısas ha!
“Tamam canım çık.”
Madem oyun istiyordu, oyun oynardık. Ama yarın gece bu kız benim kadınım, benim karım olacaktı. Bu kadar ayrılık yeterdi. Sevmiyorsa da sevecekti...

Çarşıda bir kaç arkadaşa uğradım. Tebrikler, selamlar derken saat bayağı geç olmuştu. Annem de arayıp, yemeğe ‘bizi’ beklediğini söyleyince Suzan’ın da evde olmadığını anladım. Neredeydi bu saate kadar. Yolu uzatıp, sahil tarafından yürümeye başladım. Buranın havasını gerçekten özlüyordum. Telefonu çıkarıp, Suzan’ı aradım ve telefon çaldığı an, karşımdaki manzara ile dondum kaldım.

Suzan ve Ersan çay bahçesinde oturmuş, konuşuyorlardı. Lan buranın küçük bir yer olduğunu unutmuş muydu bu kız?
İkinci çalışta açılan telefonla sakin olmaya çalıştım.
“Neredesin?”
“Şimdi çarşıdan dolmuşa biniyorum, eve gideceğim.”
“Bende oralardayım. Hangi durak söyle alayım seni.”
“Şey, ben giderim. Evde görüşürüz.”
Bir şey demeden kapattım, ellerimi yumruk yaptım. Yalan söylemişti. O benim karımdı lan, burada ne işi vardı?
Eve gidene kadar içimdeki yangın, bir şeyleri kırıp, dökme isteği tavan yaptı. Daha bu sabah bana bakıyordu o gözler, ne ara tekrar Ersan’a döndü.

Eve vardığımda henüz o gelmemişti. Oysa bahsettiği yerlerdeyse ve dolmuşla geliyorsa benden çok önce evde olmalıydı. Yarım saat sonra geldiğinde o da gergindi.
“Geciktin.” Dedim gözlerinin içine bakarak.
“Şey, geçen iki dolmuşta doluydu. Ondan.”
“Bu saatte?”
“Evet.” Sesi titriyordu. Bu da yalan söylediğini gösteriyordu. Acaba o şerefsiz mi bırakmıştı onu.
Bakışlarımız karşılaştığında ters bir şeyler olduğunu anladı. İçerdeki sedirde yanıma gelip oturdu.
“İyi misin?”
“Neden?”
“Ne bileyim, kızgın gibisin bana?”
“Kızacağım bir şey mi yaptın ki?”
“Tabi-tabi ki de öyle bi şey yok da-“
“Yok da?”
“Of Soner, sabah farklıydın işte.”
“Hadi yemeğe gençler.”

Annemi sesi ile ona bir şey demeden yerimden kalktım ve sofraya geçtim. O gece benim odamda uyuyacağımız için, ona yatağımı verdim, ben de onun karşısındaki koltukta uyudum. Her ne kadar ‘yanımda uyuyabilirsin’ dese de uyumadım. Eğer o adamla art niyeti olmadan buluşsaydı ya da tesadüf olsaydı bana söylerdi. Şuan içimdeki yangının tarifi yoktu. Evet bütün yol düşünmüştüm, şuanda da verdiğim karardan emin oldum. En iyisi boşanmaktı.

SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin