Kapı çalınmıyor, resmen yumruklanıyordu ve Doğan az sonra o yumruklardan birini suratına yiyeceğini biliyordu. Derin nefes alarak açtı kapıyı ve yine haklı çıkmıştı.Soner ilk yumruğu indirdiği surata uzun uzun baktı. Doğan dudağının kenarındaki kanı elinin tersi ile sildi.
“Konuşsaydık Soner bey. İki normal insan gibi-“
“Kes!”
Doğan gözlerini yumdu. “Bakın sizin tarafınızdan bakıldığında konunun çirkinliğinin farkındayım. Ama düşündüğünüz gibi olmadığını izin verin izah edeyim.”
“Bana hiçbir şey izah etme. Kız kardeşimden uzak dur!”
Tam gidecekken Doğan’dan duyduğu kelimelerle yerinde kaldı.
“Bu imkansız. Ben onu seviyorum Soner bey. Aynı sizin Suzan hanımı sevdiğiniz gibi ve evlenmek istiyorum.”Soner gözlerini kapatıp, açtı ve tekrar adama döndü.
“Sen ne dediğinin farkında mısın? O daha on sekiz yaşında.”
“Farkındayım. Bakın şimdilik isterseniz, sadece nişan ya da söz yaparız. Okulu bitince de düğün-“
“Lan sen bana sormadan bile plan mı yaptın?”
Doğan bıkkınlıkla nefes verdi ve “İçeride konuşalım mı Soner bey. Komşulara rezil olmadan.”Soner kapıyı sinirle kapattı ve içeri girdiler. Doğan iki kahve yaptı ve içeri geçti. Birini adama uzattı.
“Ne zamandır sürüyor?”
Doğan dili ile dudağını ıslattı. “Umut’un kırkından beri. Yani onun çok öncesinden tanıştık, ama o zaman başladı.”
“O kadar uzun zamandır yani.”
“Evet.” Dedi gözlerini kaçırarak.
“Bak Doğan seni severim. Bugüne kadar işinde çok başarılıydın. En ufak bir başarısızlık dahi göstermedin. Ama bu durum farklı. O benim en değerlilerimden biri.”“Ben farkındayım Soner bey. İnanın çok direndim. Duygularımı susturmaya çalıştım. Ama olmadı.”
Soner gülümsemesini gizleyemedi. O da Suzan’da aynı şeyleri yaşamıştı. Duygularının dizginlerini eline alamamıştı.
“Eğer izniniz olursa ailem-“
“Önce ben Suzan’la konuşayım.”
Doğan elleri ile oynadı. “O... İyi mi?”
Soner kaşlarını çattı. “İyi tabi. Ona el kaldıracağımı mı düşündün?” diye öfkeyle sordu.
Açıkçası Doğan öyle bir şey düşünmemişti. Ama o naif bir kızdı. Abisinin bağırması bile onu üzerdi.
“Yok da, o şey... Biraz kırılgan ya-“
“İyi merak etme. Ben onun abisiyim.”
Doğan güldü. “Sizi anlıyorum Soner bey. Onu korumak istiyorsunuz. Ama onu merak eden artık ikinci biri daha var.”Soner elindeki bardağı sıktı. “Tamam bunu her dakika hatırlatman gerekmiyor.”
***
Genç kız okulun içinde oturuyordu. Abisinin baskısı yüzünden üç gündür göremiyordu Doğan’ı. Çok özlemişti. Gözlerini kapadı. Onu hayal etti. Burnuna gelen koku o kadar sahiciydi ki, delirdiğini düşündü.
“Umarım o suratındaki şapşal sırıtmanın sebebi benimdir.”Kulağına gelen sesle, gözlerini aniden açtı. “Doğan!” deyip, adamın üstüne zıpladı.
“Ah, beni bu kadar özlediğini bilseydim, gizlice odana girerdim.”
“Komik misin sen? Ne yani sen özlemedin mi?”
“Özledim ki, o ihtimal bile vardı aklımda.”
“Ekebileceğin dersin olduğunu söyle? Lütfen!”
“Hiçbir şey senden önemli değil. Hadi kitaplarım kantinde masada kaldı.”
“Tamam.”Kızın ellerini avuçlarının arasına alıp, etrafa bakındı. “Bir an önce sana yüzük takmalıyım.”
“Neden?”
“Etrafa baksana, bir sürü aç kurt var. Sen de benim kuzumsun.”
“Merak etme, kalbim sizin sayın Doğan Demir. Korkacak bir durum yok.”
“Ben yine de o yüzüğü takacağım.”
“Peki.” Dedi gülümseyerek.Kantine geçtiklerinde Sonay’ın gittiği masayı görünce kaşları çatıldı.
“Selam. Dilber kitaplarımı alayım.”
Kız masadan uzattı kitapları.
“Erkek arkadaşın mı Sonay?” diye sordu masadaki erkeklerden biri.
Sonay tam onaylayacaktı ki Doğan araya girdi.
“Yok, nişanlısıyım.”
Sonay adama hayretle baktı. Gülümsemesini gizlemeye çalışıyordu.
“Nişanlandığını bilmiyorduk.”
“Bende bilmiyordum.” Diye homurdandı Sonay. Ama bunu sadece Doğan duydu.“Yakında duyarsınız.” Sesi azıcık ters çıkmıştı. Sonay’ın elini sıkıca tuttu ve onu resmen sürükledi.
“Doğan çok kabaydın.”
“Yeterince naziktim.”
“O arkadaşım.”
“Senden hoşlanıyor.”
“Saçmalıyorsun.”
Birden durdu ve kıza baktı. “Saçmalamıyorum Sonay. Sadece erkekleri iyi tanıyorum.”
Kız ellerini adamdan kurtardı ve hızla yürümeye başladı. Doğan da peşinden gitti.
“Sonay! Sonay bekle!”
“Sen iyice saçmalamaya başladın Doğan! Ben senin asistanına ya da iş yerindeki diğer kız arkadaşlarına böyle mi davranıyorum?”
“Onlar bana aşık değil.”
“Ne biliyorsun?”
“Eminim. Çoğunun erkek arkadaşını ya da eşlerini tanıyorum. Suzan yengen o tarz kızlardan arındırdı şirketi sağolsun.”
“Pek memnun değil gibisin.”Doğan gülümsedi ve kızı kollarına aldı. “Sadece erkek arkadaşın olmak yetmiyor. Her şeyin olmak istiyorum ve bu hafta sonu bunu çözüyorum.” Deyip, kızın dudaklarına yapıştı.
***
“Soner bey, konuşmamız lazım.”
Soner odasına dalan adama alttan baktı. Sonra önündeki dosyayı kapatıp, "Seni dinliyorum.” Dedi.
Adam odanın içinde dönüp duruyordu. Soner en sonunda dayanamadı.
“Doğan oturur musun? Konu ne? Başım döndü.”
“Nişan abicim. Yüzük olması lazım. Böyle olmuyor. Çocuk ona bakıyor. Ne çocuğu küçülsün de cebime girsin, kazık kadar adam. Böyle bakıyor, gözü hep üstünde. Hoşlanıyor diyorum, inanmıyor da, ben saçmalıyormuşum. Kalbi bendeymiş, bir şey yokmuş korkacak. Benim korkum yok ki, biliyorum zaten. Ama bakmasın istiyorum. Kimse bakmasın ona. Kıskanıyorum. Evet söylüyorum işte. Kıs-ka-nı-yo-rum. Abi şimdi ben saçmalıyor muyum Allah aşkına?”Soner adama şaşkın bakışlarla bakıyordu. “Ben bir şey anlamadım.”
“Yani şu nişanı yapsak mı bu haftasonu? Ben ailemi ararım, hemen gelirler. Zaten sizinle de Sonay’la da tanışmayı çok istiyorlar.”
Soner kahkaha ile gülmeye başladı. “Oğlum, anlaşılan bizim kız seni delirtmiş. Neyse bana gerek yokmuş.”
“Ya gülmeyi bıraksan da yardımcı olsan.”
“İyi tamam, ben annemlere söylerim, haftasonu gelirler. Bizde yaparız söz kesimini.”
“Tamam. Çok teşekkür ederim.” Yüzü azıcık da olsa gülmüştü.
“Doğan.”
“Efendim Soner bey.”
“Sonay bana işten ayrılacağın ile ilgili bazı zırvalıklar söyledi.”
“Şey, evet. Ben kendi işimi yapmak istiyorum.”
“Doğan-“
“Abi bu evlilikle gerçekten alakası yok. Benim hayalimdi.”Soner gülümsedi. “Şimdi değil o zaman. En azından şu nişan sürecini atlatın. Öyle.”
“Peki. Öyle olsun.”***
“Suzan abla, bu ne Allah için? Hiç olmadı. Otuz beş yaş üstü oldum.”
“Tamam sakin, bunu dene güzelim.” Eline sarı bir elbise vardı.
Sonay yüzünü buruşturdu. “Sarı olmaz. Sarı sevmem ben. Sarılık olmuşum gibi.”
Suzan kaşlarını kaldırdı. “Peki... Imm... Pembe? Pembe nasıl? Bak çok hoş.” Diğer elbiseyi kaldırdı.
“23 Nisan’daki şeker kızlar gibi. Olmaz.”
“Mor?”
“Hayır, benim rengim kesinlikle değil.”
“Turuncu?”
“Ay Portakal Çiçeği Festivaline mi gidiyoruz. Kafama da çiçekten taç takarım böyle. Saçmalama.”
“Mavi. Bence mavi harika olur.”
“Hayır, mavi olmaz. Çok spor.”
“Yeşil.”
“Çimen miyim ben?”
“Aaa... Sonay yeter. Renk kalmadı. Kahverengi giy o zaman.”
Sonay’ın dudakları büzüldü. “Ama... Ama-““Hanımlar biz geldik.” Dedi Soner içeri girerek. Karısının yanağından öptü. Sonra ikisinin suratlarına baktı. “Neler oluyor?”
“Renk beğendiremiyorum kardeşine.”
Doğan kızın yanına yaklaştı ve düşünür gibi yaptı. “Açık yeşil. Sana çok yakışıyor.”
Kızın yüzünde gülücükler açtı. “Ah işte ruhumu anlayan erkek.”
Suzan ayağa öfkeyle kalktı “Bak valla ben bu kızı döverim.”
Sonay Doğan’ın arkasına saklandı. “Ne oldu ya?”
Soner gülerek karısını tutuyordu. “Kız ben sana yeşil demedim mi? Çimen dedin.”
“Ama sen tonunu söylemedin. Benim aklıma çimen yeşili geldi.”
“Yürü git. Soner gidelim. Valla benim tansiyonum çıktı.”
“Tamam hayatım.” Dedi gülümsemesini gizleyerek.
“Sen de gül Soner kasma kendini.”
Soner Doğan’a doğru eğildi. “Alacağın bunun sadece bir kaç üst modeli. Emin misin?”
“Seni duyuyorum koca bey!”
Doğan yüzünü buruşturdu. Sonay abisi ile Doğan’ın arasına girdi.
“Dolduruşa getirme adamı. Yaşayarak görsün. Ben o cadı gibi değilim." diye fısıldadı.
Suzan sinirle arkaya döndü. “Seni de duyuyorum gelin görümce.”
“Sen hamile misin acaba yenge?”
“Çüş!”
“Oha!”
“Yok artık!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNAL
RomantizmSONSUZ AŞK... Bir kadın ne kadar bencil olabilirdi? Bir adam ne kadar aşık? Bir kadın ne kadar acımasız olabilirdi? Bir adam ne kadar sabırlı? SONSUZ AŞK... Soner'in aşkı Suzan'ın limanı olacak mı? Mesela kim içtiği ilk gazozun kapaklarını saklar ki...