SUZAN
Kıskanmış mıydım onu? Evet resmen kıskanmıştım. Ben Soner'i kıskanmıştım. Bu iyi değil. Of. Ama Allah aşkına kızların basket maçında ne işi vardı. Hem üniversitede de oynardı. Böyle kaslarını ortaya çıkaran atletler giyerdi. Daha basketbol topu ile futbol topunu birbirinden ayıramayan kızlar sırf onu izlemeye gelirlerdi spor salonuna. Şimdi de yine onun için gidiyorlardı kesin. Tabi canım, yoksa akşamın onunda ne işi vardı bir çuval kızın maçta. Nerede yapacaklardı acaba? Kesin meydanda ki parktaki sahada. Gitsem mi ki? Yok ya, şimdi öyle çok meraklısıymışım gibi. Ama çağırdı sonuçta. Gidebilirim yani. Yok yok, ajanlık yapan kıskanç kızlar gibi...
15 DAKİKA SONRA...
"Hayatım hoş geldin. Gelmeyeceğini sanıyordum."
Buyur Suzan hanım. Yani şimdi herkesin önünde bunu yüzüme vurmanın ne alemi vardı?
"Şey, gelmeyeceğimi yazmadım. Ayrıca sıkıldım. Yürüyüş yaparken uğradım."
"Yürüyüş? Bu saatte ve tek başına mı?" dedi kaşlarını çatarak. Ne yani yapamaz mıyım yürüyüş? Allah Allah sanki babasının meydanıydı? Triplere gel. Ayrıca bu kızlar da kimdi? Yabancı gelmiyorlardı. Liseden miydi acaba?
"Sizi kız arkadaşım, müstakbel eşim ve sonsuz aşkım Suzan'la tanıştırayım." Ay o nasıl bir tanıştırmaydı öyle?
"Selam." Dedi içlerinden biri. "Ben Kadir. Seni tanıyoruz gerçi. Okulda karşılaşıyorduk sonuçta."
Evet, yabancı gelmiyorlardı. Hepsini Soner'in yanında görürdüm. Hiçbiri yabancı gelmiyordu.
Hepsi ile tanıştım. Ama bir Kadir ile Ayla samimi geldi bana. Erkekler sahaya geçince ben de Ayla'nın yanına oturdum. Soner tekrar yanıma geldi ve saati ile cüzdanını bana verip gitti. Saatine gözüm çarptı. Bu saati ona ben hediye etmiştim, doğum gününde. Ama içinde bir şeyler yazıyordu.
Ona çaktırmadan avucuma yaklaştırdım ve okudum.
"Sonsuz zamanlarını ver bana..." sahada koşan ve arkadaşına pas atan adama baktım. Beni bu kadar çok mu seviyordu? Bense sadece Ersan'dan uzak durmak için ona "Evet" demiştim. Buradan gitmek için. Yani mutlu olmak için onu kullanmıştım. Vicdanım yine sızladı. Onunla konuşmalıydım. Yapamayacağımı söylemeliydim. Nişanlanırsak ve ben onunla İstanbul'a gidersem çok geç olabilirdi.
Maçı Soner'ler kazanmıştı. Yanıma geldi, çantasını işaret ederek,
"Tatlım ön tarafta havlum var verir misin? Bir de temiz bir tişört olacak."
Dediklerini çıkarıp verdim. Saçlarını ve ensesini kurutarak soyunma kabinlerine girdi. Döndüğünde de saati ile cüzdanını aldı ve elimi tutup, herkese iyi geceler dileyip, oradan çıktık.
İkimiz de maç ve arkadaşları hakkında konuştuk. Evin önüne kadar gelmiştik. Durunca ellerimle oynadım ve ona bakarak "Saat..." diyebildim sadece.
"Ne olmuş saate?"
"Yani ben sana hediye etmiştim. İçindekini sen mi yazdırdın?"
Başını salladı. "Evet." Tek kelime. O kadar netti işte. Ben ise yalancının tekiydim.
"Beni bu kadar çok mu seviyorsun Soner?"
İkimizde durduk. Allah'tan annem uyuyordu.
"Sen ne kadar az sanıyordun da bu kadarına şaşırdın? Hem neden böyle bir soru sordun ki şimdi?"
"Sevgin beni korkuttu Soner. Korktum. Seni ya o kadar sevemezsem, ya mutlu edemezsem? Doğru mu yapıyoruz, bilemiyorum artık..."
Derin nefes aldı ve başını gökyüzüne kaldırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/122563428-288-k209278.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON-SUZ AŞK - 'SON SERİSİ II' -FİNAL
RomanceSONSUZ AŞK... Bir kadın ne kadar bencil olabilirdi? Bir adam ne kadar aşık? Bir kadın ne kadar acımasız olabilirdi? Bir adam ne kadar sabırlı? SONSUZ AŞK... Soner'in aşkı Suzan'ın limanı olacak mı? Mesela kim içtiği ilk gazozun kapaklarını saklar ki...