Bölüm 7

49 4 0
                                    

Derin bir nefes aldım.

-Efendim siz beni yanlış anladınız. Yemin ederim düşündüğünüz gibi bir amac-

-Bu kadarı yeter! Benimle konuşmadan nasıl fikirler edindiğimi bilemezsin öyle değil Selim? Çağrıya olan ilgini hoş karşılamayacağımıda nereden çıkardın?

İnanamıyorumm. İşte bu herşeyim ötesinde imkansız bir şeyin oluşuydu. Daha dün gece işten kovulacağımı düşünürken şimdi neler olmuştu. Şaşkınlığım gören Pervin Hanım hafifçe gülümsedi.

-Geç otur şöyle.

Hipnotize olmuş gibi oturdum.

-Bak Selim. Çağrıya olan ilgin ilk günden beri belliydi zaten. Ben işinize karışmıyorum. Karışamamda. Çünkü ben Çağrının annesi değilim. Annesi ve babası bir trafik kazasında öldüler. Gerçi buna kaza denirse. Uçurumdan yuvarlanmak ve bedenin parça parça olması bir trafik kazasının sebebi olmamalı. Çağrı bunu çok zor kabullendi. Kız kardeşimi kaybettiğimde Çağrı henüz 15 yaşındaydı. Tamda en hassas dönemde yani. Onu bu yaşına kadar ben büyüttüm. Hiç sorunlu bir çocuk değildi. 1 sene önce ayrılıp, kendi evine yerleşmek istedi. Engel olamadık tabi. 18 yaşında kendini çoktan yetişkin olarak görmüş birini nasıl engelleyebilirsin? Çağrı şu an 19 yaşında ama hala o 15'indeki masum kız çocuğu gibi narin ve kırılgan. Onunla ilişkini tek bir şartla kabul ederim. Onu asla üzmeyeceksin, sözmü?

-Söz...

Yeni gelen arabamın hoş kokusu içinde, içimi içimi kemirerek Selim'le buluşacağımız yere doğru sürdüm. Teyzem kesin bir şeyler geveleyip onu tek kalemde silmişti. (Neden bu cümleyi kullandım, çünkü teyzemin tabiridir. O istediği herkesi Tek Kalemde Silebilir). Boş bir park bulup arabamı park ettim. Dışarıda iki genç çocuk ellerinde sigaralar beni inceliyordu. Istanbul bu gün yağmurluydu. Mayıs'ın ortasında çizme giymek kulağa tuhaf gelebilir ama ıslanmaktan nefret ederim. Tedirgin bir şekilde kendimi kafenin sıcak kollarına bıraktım. Kapıyı açar açmaz bir zil belli belirsiz çaldı. Burnuma tarçın ve sıcak çikolata kokuları geliyordu. Bir an içim huzur doldu. Buraya daha sık gelmeliyim. Gözümü açtığımda tam karşındaki masada oturan Selim'i gördüm. Beni görmesi için bekledim. Kafasını çevirdi, işte yine tramvaydaki gibi bakıyordu. İçimi saran sıcaklık arttı. Yanlış mı görüyordum, yoksa Selim gülümsüyormuydu? Bu iyiye işaretti. 10 dakikadır kapıda dikildiğimi fark ettim. Insanlar beni deli sanacaktı. Kapıda dikilmemde dikilmesemde bu pek değişmiyorduya. Masaya yaklaştım, çantamı masanın kenarına bıraktım. Selim ayağa kalktı.

-Hoşgeldin!..

Ve bana sarıldı hemde sıkıca. Yüzüm kızarmıştı. Bende ona sarıldım. En son kime sarılmıştım? Anneme...

Şarkılar Seni HatırlatırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin