Bölüm 27

19 1 0
                                    

Çalıların arasından iki takım elbiseli adam ve bir kurt köpeği çıktı. Derin bir nefes verdim. Burak hızla öne doğru atıldı.

"Korkudan öldük burada! Bu ne biçim geliş şekli böyle?!"

Takım elbiseli adamlar birden sinmişti. Aralarından biri konuştu.

"Özür dileriz efendim, orman çok büyük. Sizi bulmak epey zor oldu."

Yanlarındaki köpek yeniden o homurtuya benzer sesi çıkardı. Demek duyduğumuz ses ona aitti.

"Tamam, araba nerede? Hemen gidelim burdan!"

"Bizi takip edin efendim."

Adamları takip ederek uzun bir yol yürüdük. Sonunda arabaya ulaştık. Ne yapacağımız, ya da ne yaptığımız hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Kendimi çok tuhaf hissettim. Aslında tam şu an kaçmanın bir yolunu bulabilirdim. Ama kaçmak istemiyordum. Nedenini bilmiyordum. Sanırım aklım evdeki sandıkta kalmıştı. O eve dönmeliydim.

"Hey, Burak."

"Efendim?"

"Şeyy, o eve geri dönecekmiyiz?"

Suratı anlaşılmaz bir hal aldı.

"Galiba evet. Orayı o şekilde bırakıp gidemeyiz."

Ardından adamlarına döndü.

"Köşke gidiyoruz."

Orası bir köşkmüydü? Tartışılır. Ama içimi saçma bir ferahlık kaplamıştı. Bir şey, o evde olan ya da önceden olan bir şey beni oraya bağlamıştı adeta.

"Ama efendim oraya dönemeyiz. Neler olduğunu gördünüz. Pusuya yatıp bekliyor olabilirler."

"Sen benim emrime karşımı geliyorsun!? Ne diyorsam onu yap, çabuk!"

Araba aniden hızlanıp, arkamızda kocaman bir toz bulutu bırakarak ilerlemeye başladı. O evde bir şey vardı. Ve ben bunu öğrenecektim...

Bu gün hava kasvetli ve ıslaktı. Gece yağmur yağmış, sabahta biraz atıştırmıştı. Evden çıkıp kendini gürültünün kollarına bıraktı. Sakin bir yere gidip kafasını toplamalıydı. Biraz yürüdükten sonra, deniz kenarındaki bir banka oturdu. Bank ıslaktı, ama umrunda değildi. Başını ellerinin arasına aldı. Gördüğü rüya neyi ifade ediyordu? Çağrı neredeydi? Nasıldı? Bunları bilememek, hiç bir şey yapamamak onu delirtiyordu. Çağrı'yı bir daha görememe düşüncesi aklına gelince elini sertçe çekti. Hastaneden çıktığından beri doğru dürüst hiç bir şey yemiyor, konuşmuyor, gülmüyordu. Belkide bu hastene yüzünden değil Çağrı yüzündendi. Ama ailesi kazanın şokuyla böyle olduğuna inanıyordu. İyi de olmuştu. Aynı sorulardan, endişeli yüzlerden bıkmıştı artık. Keşke o araba daha hızlı çarpsaydı. Keşke o an orada ölseydi. Zaten şu an yaşamak ölmektende beterdi. Arkasından biri seslendi. Duymamazlıktan geldi.

"Heyy sen! Bilerek mi cevap vermiyorsun?"

Bir kız yanına gelip çöktü. Eğik olan başını hala yerden kaldırmıyordu.

"Oo, birilerinin canı çok sıkkın gibi. Amma suratsızsın ha, çocukkende böyleydin sen."

Bu kız sinirlerini bozmuştu. Hiddetle başını kaldırıp bağırdı.

"Sen benim çocukluğumu nereden biliyorsunda konuşuyorsun ha?"

Kız bir kahkaha attı.

"Hiç değişmemişsin."

Sonunda kızın yüzüne baktı. Kızıl saçları vardı. Hafif çilli bir yüzü, mavi gözleri, uzun kirpikleri saçlarını adeta tamamlıyordu. Kız tek kaşını kaldırdı.

"Ne o tanıyamadın sanırım?"

Elini uzattı.

"Ben Çiğdem."

Selim bir anlık şaşkınlıktan sonra, istemsizce kızın elini sıktı. Elleri buz gibiydi. Teni bembeyaz ve lekesizdi.

"Hadi ama, konuşabiliryorsun değil mi?"

"Evet bayan ukala, konuşabiliyorum gördüğün gibi."

Kız tekrar güldü.

"Söylesene sen benim her dediğime gülecek misin? Hem sen nereden çıktın? Beni nereden tanıyorsun?"

Kız iç çekti. Kıvırcık kızıl buklelerinden bir tanesini eliyle kıvırmaya başladı.

"Çocukken aynı sokakta otururduk. Ailelerimizin arası çok iyiydi. Hala da öyle, ama biz Ankara'ya taşınınca iletişimleri biraz koptu diyelim. Şimdi tekrar İstanbul'a geldik. Ben üniversiteyi kazanınca bizimkiler dayanamadı geldiler. Geleli az olmadı ama yeni yeni yerleştik. Sonra hemen aklımıza siz geldiniz. Anneni aradım, oda buralarda olduğunu söyledi. Bizimkiler sizde, bu arada baban için çok-"

"Off, nefes al kızım yaa!"

Yüzü hafifçe kızardı.

"Özür dilerimm. Bazen kendimi kaybediyorum işte."

İlgisizce başımı başka tarafa çevirdim. Bir kaç dakika sessiz kalınca merak edip baktım. Suratı asılmış, ağladı ağlayacak bir şekilde denize bakıyordu. İçim bir tuhaf oldu. Galiba biraz kaba davranmıştım.

"Şey, hemen şu ilerde bildiğim güzel bir kafe var. Orda konuşalım istersen, hava iyice soğudu."

Yüzü aydınlandı.

"Olurr."

Merhaba :) Yazmayalı uzun zaman oldu. Özür dilerim. Aslında geçerli bir sebebi yok. Kendimi yaza çok kaptırdım sanırım. Bu hatamı telafi etmeye çalışacağım. Okuyan ve oylayan herkese çoook teşekkürler..

Şarkılar Seni HatırlatırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin